Uysal: “Bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir

Uysal: “Bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir”

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında açıklamada bulundu 

“Bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir” 

“Anlaşılıyor ki iktidar; siyasal hayatta kaybetmeye başladığı ağırlığını, ekonomi dünyasında “tekel” kurarak kazanmak istemektedir” 

 

(Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi hakkında açıklamada bulundu. 

Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan geçerek TBMM Genel Kuruluna geldi. 

Rekabet Kurumunun tarafsızlığının sorgulanır hale geldiğini ifade eden Genel Başkan Uysal, “Bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir” dedi. 

Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, özellikle 9. ve 15. Maddeler üzerinden eleştirilerde bulunduğu kanun teklifi hakkında şunları kaydetti:

 

“Kararnameler ile idare edilen sistem” 

7 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen 4054 sayılı “Rekabetin Korunması Hakkında Kanun” partimizin iktidarı döneminde yasalaşmıştır.

 Rekabet Kurumu 5 Kasım 1997 tarihinde kurulmuştur. Kurum, kanunu uygulamakla yükümlüdür ve kanunun uygulanmasını gözetir.  Kurum’un icra organı ise Rekabet Kurulu’dur. 2018 yılında mevzuatta yapılan değişiklikten önce Rekabet Kurulu’nun üyeleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, DPT Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanlığı, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden gelirdi ve 2 kişi ise Rekabet Kurumu adayı olarak Kurul’da bulunurdu. 

“Rekabet Kurumu bağımsız ve tarafsız olmalıydı” 

Bugün karşımıza çıkan teklifte Rekabet Kurulu üyelerinin atanma usulünün değişmiş olduğunu görüyoruz. Kararnameler ile idare edilen mevcut yeni sisteme göre Rekabet Kurulu’nun 7 üyesi (biri Başkan biri İkinci Başkan olmak üzere) Cumhurbaşkanı tarafından atanmaya başlanmıştır. 

Bağımsız ve tarafsız olması gereken Rekabet Kurumunda da üst düzey atamalar, Cumhurbaşkanlığı’nın, yani bir siyasi partinin genel başkanının, yani bir siyasi anlayışın uhdesinde gerçekleşmektedir.

 Rekabet Kurumu; bir şirketin, bir kişinin lehine piyasa oluşmaması için, yalnızca “üretici”yi korumak değil, tüketiciyi de korumak saikiyle partimiz tarafından, Avrupa Birliği mevzuatına da uyacak şekilde, 1994 yılında teklif edilen ve yasalaşan kanun ile kurulmuştur. 

Vaktiyle Türkiye’de rekabeti düzenlemek, rekabet şartlarının bozulmasını engellemek, mal ve/veya hizmet sektöründe tekel oluşmasının önüne geçmek amaçlarını güden ve tarafsızlığı mevzuat hükümleri ile sabit olan kurum, maalesef bugün, yöneticilerinin atama şekilleri dolayısıyla tarafsızlığı sorgulanır hale gelmiştir.

 

“Rekabeti kendi lehine bozarak kadrolaşıyorlar”

 

Ne acı ki siyasette rekabeti ortadan kaldıran 1982 Darbe Anayasası’nın Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’na yıllardır sırtını dayayan, bir de üzerine bu gibi “kadrolaşma” yöntemleri ile rekabeti kendi lehine bozan, “politik piyasa” kurallarını tek başına oluşturan bir siyasi anlayış, bugün Meclis Genel Kuruluna gelen teklifle ekonomi piyasasında da rekabetin olumsuz etkilenmesine sebep olacak bir dizi öneri getirmiştir. 

“ 9. Maddeye dikkat” 

Ekonomi piyasasında rekabetin olumsuz etkilenmesine sebep olacak maddelerden birisi; 9. Maddedeki  “Kurul, ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi üzerine veya resen Kanunun 4’üncü, 6’ıncı veya 7’nci maddelerinin ihlal edildiğini tespit ederse, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da malvarlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında bildirir.” şeklinde değişikliktir. 

“İktidarda olmayan herkes bu ülkenin zencisi”

 

Benzer mahiyette vazife gören kimi üst kurulların ya da kurumların “talimat”ı “emir” kabul edeceğini beyan eden yöneticileri ve yönetim usulü, dahası iktidarın rızasına aykırı davranan, AKP Genel Başkanı’nı memnun etmeyen kamu görevlilerinin kızağa çekildiği gerçeği ortada dururken, “iktidardan olmayan herkes bu ülkenin zencisi” ön kabulü hakim iken bu gibi bir maddenin yasalaşması “mülkiyet hakkı”nın anayasal teminatına aykırıdır. 

“Şirketler için devir kararı çıkarıp çıkarmayacakları merak konusu” 

Böyle bir maddenin yasalaşması ile asayişi “makul şüphe” ile sağlamaya kalkan AKP anlayışının atadığı kurulun memurlarının da iktidar rızası güderek şirketler için “devir” kararı çıkarıp çıkarmayacağı sorulması gereken temel sorudur.

 Kaldı ki adli ve idari hayatta itiraz hakkının neredeyse iktidar ile iltisaka bağlı olduğu, mahkemelerin tarafsızlığını yitirdiği düşünülürse eğer, bu gibi işlerler karşısında temyiz merci sorunu da olacağı gayet iyi anlaşılabilecektir. 

“Ülkeyi şirket gibi yönetiyorlar” 

İktidar temsilcileri kendi tanımları ile ülkeyi “şirket gibi” yönetmektedir. Bu tanımlama iktidarın ekonomi dünyası ile ilişkisi açısından düşünüldüğünde doğrudur. İktidar için ekonomi dünyası da bir tasnife tabi tutulmuştur. 

“Bu madde yandaş lehine kullanılabilir” 

Dahası Kamu İhale Mevzuatı dışına çıkılan, istisnai işlemler ile “yandaş” adı verdiğimiz şirketlere verilen kamusal işler, iktidarın bu maddeyi “yandaş” lehine kullanabileceğinin bir emaresidir. 

İktidarın yönlendirmesi ile “yandaş”ın ayağına basmış bir başka şirket bu madde uyarınca cezalandırılabilir, bu madde “muhalif” addedilen ancak tarafsız olmayı tercih etmiş şirketler, kişiler için bir “sopa” haline gelebilir. 

“Şirketlerin ticari sırlarına vakıf olarak neyi amaçlamaktadır?” 

Bir diğer önemli nokta ise “kişisel verilerin güvenliği” ve “ticari sır” konusunda içtihadı ve anayasayı ihlal etmesi muhtemel olan 15. Maddede yapılması teklif edilen değişikliktir.

 Bu maddede “ Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” şeklindeki yetki, “her türlü evrak” olarak güncellenmek istenmektedir. 

Mevcut şartlarda ve iletişim teknolojisinin mevcut halinde bu maddede yer alan “her türlü belge” ibaresi, şirket çalışanlarının/ortaklarının/yöneticilerinin şahsi telefon/e-posta/bilgisayarlarını da kapsayabileceğinden dolayı sorunludur.

 “Görevi kötüye kullanma” hasletine sahip iktidar bu maddeyi de kendi ya da “yandaş”ı lehine “ticari sır”lara ulaşmak amacıyla kullanabilir. 

Vatandaşı ilgilendiren işlemleri “ticari sır” olarak izah eden iktidar, şirketlerin “ticari sır”larına vakıf olarak neyi amaçlamaktadır? 

“Rekabeti iktidar lehine bozmak istiyorlar” 

Tüm bu değerlendirmeler ölçüsünde diyebiliriz ki; bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir. 

Anlaşılıyor ki iktidar; siyasal hayatta kaybetmeye başladığı ağırlığını, ekonomi dünyasında “tekel” kurarak kazanmak istemektedir.”

 

 

 

Yayınlanma Tarihi : 2020-6-14 00:53:17
Okunma Sayısı : 916
oıo