ŞENTOP: BİR SİYASETÇİ İÇİN İÇİNE DÜŞÜLECEK EN KÖTÜ DURUM. “BİR TAYFUR SÖKMEN OLMAYACAĞIM” DİYEN

BİR ADAM ASLINDA TAYFUR SÖKMEN OLMAYA LAYIK OLMAYAN BİR ADAMDIR

 

“KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı gibi kendisi ifade ediyor; aslında çok büyük bir tarihi hatadır kendisi açısından, bir siyasetçi için içine düşülecek en kötü durumdur onun durumu.

 Diyor ki “Bir Tayfur Sökmen asla olmayacağım” diyor. Tayfur Sökmen kimdir tanırsınız. Biliyorsunuz Lozan Anlaşması sonrasında Hatay Türkiye topraklarına dahil değildi o zaman. Hatay, Fransız işgali altında o zaman. Hatay ile ilgili olarak Tayfur Sökmen öncülüğünde bir istiklal mücadelesi yürütülüyor ve bu mücadele Türkiye tarafından da destekleniyor. Nihayetinde Hatay önce bağımsız bir devlet oluyor, Fransız sömürgesinden çıkıyor sonra da Türkiye’ye katılma kararı alıyor. Tayfur Sökmen bu işin öncüsü, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını sağlayan basiretli bir lider, vatansever bir adam. “Ben asla Tayfur Sökmen asla olmayacağım” diyen bir adamın kendi ülke toprakları, KKTC toprakları ile ilgili vatanıyla ve oranın tarihiyle ilgili kafasında hiçbir şey olmaması lazım bunu söyleyebilen adamın. Ve bunu söyleyebilen bir adam aslında Tayfur Sökmen olmaya layık olmayan bir adamdır aynı zamanda. Türkiye’nin KKTC ile ilgili herhangi bir talebi, iddiası, Türkiye’ye dahil olsun gibi bir meselesi yok, böyle bir tez ortaya koymuş değil Türkiye. Ama tarihi iyi bilmemiz lazım. Niye KKTC niye var değil mi, gençlerin bunu hatırlayabilmesi mümkün değil. Kıbrıs’ta İngiliz sömürgesi sona erdikten sonra Rumlarla Türklerin bir arada olduğu bir cumhuriyet kurulmuştu. Ama Rumlar adanın tek sahibi olma iddiasında oldukları için orada Türklere bir canlı olarak yaşama hakkını tanımak istemedikleri için büyük katliamlar yaşattılar. 1950’li yıllarda başlayan bu süreçte Türkiye, rahmetli Menderesin, Fatin Rüştü Zorlu’nun öncülüğünde Türkiye’ye bir garantörlük hakkı tanıyan bir anlaşma imzaladılar, İngiltere Yunanistan ve Türkiye’nin garantör olduğu anlaşmayı imzaladılar Londra’da. Ve Türkiye bu anlaşmaya dayanarak uluslararası hukuktan doğan bir hakkı 60’lı yıllarda yaşana katliamlar karşısında tepkilerin ortaya koydu ve bunların sona ermesi için mücadele etti. Nihayet bu katliamlar dayanılmaz hale gelince, Kıbrıs’taki Türklerin feryadına kulak tıkamak imkansız hale gelince, 1974’te Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak adaya çıkarma yaptı ve orada Türklerin yaşama haklarını sağlayacak bir alan ortaya koydu. Ondan sonra da Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti oldu. Niye, çünkü biz yine adada Türkiye’nin de temsil ettiği ve Kıbrıslı Türklerin, merhum Rauf Denktaş’ın liderliğinde temsil ettikleri anlayış; adada yaşayan Türklerin insanca yaşama şartlarını muhafaza edecek ve adada yaşayan Türklerle Rumların eşit haklara sahip olduğu birinci sınıf vatandaş olduğu bir sistemin adada kurulmasını hedefleyen bir yol izledi Türkiye. Müzakereler yapıldı biliyorsunuz, ve bunlardan bir sonuç çıkmayınca KKTC diye müstakil bir devlet ilan edildi. Bundan beri de 1974’ten beri Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da kanı akmıyor. Bir sükunet ve barış adası haline geldi Kıbrıs. Siyasi ekonomik müzakereler olabilir, yine orda Türklere hayat hakkı tanımayan, adanın ekonomik imkanlarını Türklerle paylaşmak istemeyen bir anlayış var, ayrı mesele. Fakat bu geçmişi, Kıbrıs Türkünün hayatına kasteden o zamanki siyasi anlayışı yok sayarak  “Ben bir Tayfur Sökmen olmayacağım” diyen bir adam ancak Tayfur Sökmen olmaya layık olmadığını ispat eden bir adamdır. Bu bakımdan tarih önemlidir. Bu anlattığımız bir hikaye değildir. Derler ki bazı Tarih felsefecileri “Her ülkenin bir geçmişi vardır ama her ülkenin tarihi yoktur” o geçmiş yaşanmışlıkların tarih haline gelebilmesi için o ülkede yaşayan insanların kendilerine ders çıkartabilmesi ve geleceğe dair bir iddia ortaya koyabilmesi gerekir. Eğer bu yoksa yaşanalar geçmişte kalır ve sizin hafızanızda bir şey kalmaz. İşte az önce adını zikrettiğim siyasetçi için böyle bir şey; yaşanmışlar olmuşlar bitmişler. Şimdi aynı kafayla devam etse benzer şeyler belki 10-20 yıl sonra yine orada yaşanacak. Hatırlıyorsunuz 1974 öncesinde orada görevli albayımız kendisi görevde iken Rum teröristler evini basıyor ve eşi hanımı ve çocukları küvete saklanıyorlar ve hepsi o küçücük çocuklar küvette katlediliyor. İşte o fotoğraf 1974 harekatı öncesi Kıbrıs’ın tablosunu ortaya koyan bir fotoğraftı. Ama bunları unutan bir insan tarihe değil; geçmişe sahip bir insandır sadece. Tarih olabilmesi için geçmişi ve bugünü değerlendirebilecek ve geleceğe yönelik iddiaları tezleri ortaya koyabilecek bir muhakeme bir anlayış gerekiyor.

Yayınlanma Tarihi : 13 Şubat 2020
Okunma Sayısı : 718
oıo