Prof.Dr. Tamer Dodurka’nın” BASIN AÇIKLAMASI”
Özgeçmiş
Veteriner hekim ve psikoloji uzmanıyım.
İki çocuk babasıyım. Çorlu eski Kızılay Başkanı Selime Dodurka ile evliyim.
İki yılı Almanyada olmak üzere 28 yıl süreyle Akademisyen olarak görev yaptım. Yurt dışında ve içinde çok sayıda yayın yaptım, 300’ü aşkın seminer verdim. Bilimsel teşvik ödülleri aldım. Remzi Kitabevinden 3 adet kitabım yayınlandı.
Ulusal gazetelerde köşe yazarlığı yaptım. Birçok sivil toplum kuruluşunda ve görev aldım.
2014-2018 yılları arasında Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı görevinde bulundum. Bu görevde belediyenin İmar ve Şehircilik, Çevre Koruma, Deprem Risk yönetimi ve kentsel iyileştirme dairesi gibi önemli daire başkanlıkları bana bağlıydı. Bu esnada Tekirdağ Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu, Mahalli Çevre Kurulu ve İl Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyeliği gibi görevlerin yanı sıra Malkara Birlik A.Ş. Yem Fabrikası’nda Yönetim Kurul Başkan Yardımcılığı görevlerini yaptım.
Bu görevlerim sırasında Saray Pınarca mahallemiz civarında yapılması planlanan termik santrallere karşı çıkılması, halk sağlığı için büyük tehlike saçan vahşi çöp depolarının kapatılması, birçok tarihi yapı ve kültür varlıklarımıza sahip çıkılması, Karaevlialtı mevkinde, Tekirdağın Uluslararası turizm potansiyeline sahip en önemli ören yeri haline getirilecek olan Trak kenti kazılarının hızlandırılması, halk sağlığı, tarım ve hayvancılık gibi konularda ilimiz için çalışma ve katkılarım oldu.
2018 yılı genel seçimleri dolayısıyla Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinden ayrıldım ve İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili 3. Sıra adayı oldum.
Seçimlerin ardından, ana yerleşkesi Silivri de bulunan İstanbul Rumeli Üniversitesinde göreve başladım. Önce Dekan, daha sonra Rektör Yardımcısı görevlerinde bulunduktan sonra 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Rektör olarak atandım. Ve dört yıl sonra yani şimdi, 28. Dönem Milletvekilliği Seçimlerinde aday adayı olmak üzere rektörlük görevimden istifa ettim.
Neden milletvekili olma amacındayım? Tekirdağ siyasetine katkım ne olacak?
Öncelikle değinmek istediğim husus, hepimizi huzursuz eden, uykularımızı kaçıran 7 veya daha şiddetli olacağı tahmin edilen Tekirdağ depremidir. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay hattı Marmara’da kıyısı bulunan ilçelerimizin çok yakınından, hatta dört mahallemizin ortasından geçiyor.
Peki, bu depreme hazır mıyız? Bence bir zamanlar Adıyaman, Hatay ne kadar hazır olduysa biz de o kadar hazırız. Kağıt üzerindeki her şey hazır olabilir, her şey planlanmış ve hesaplanmış vaziyettedir. Ama deprem gerçeğiyle karşılaştığınızda bunların yetmediğini, gerçek ve köklü çözümler gerektiğini anlıyorsunuz.
Bunla ilgili köklü çözümün, yapı stoğunun elden geçirilmesi ve kentsel dönüşüm olduğunu hepimiz biliyoruz. Tekirdağ’da kırsal yapılar hariç 260.000 yapı var, bunların en az yarısı 99 depremi öncesi, yani eski yönetmeliğe göre yapılmış. 99 depremi sonrası yapılanların bir kısmında ise zemin problemi var. Yani durum hiç iyi değil.
Çözümün, yani Kentsel dönüşümün önünde en büyük engel ise çok geniş bir vatandaş kesiminin kendi imkanlarıyla bu yükün altından kalkamamasıdır. Devletçe verilen kredi ve kira destekleri yetersiz kalmakta ve imkanı olmayan vatandaş kendi kaderine terk edilmektedir.
Tekirdağlı vatandaşımın bu mağduriyetinin giderilmesi için Bakanlıkça belediyelerin hazırladığı projelere destek sağlanması benim öncelikli hedeflerimden biri olacaktır.
Belediyelerin projeleri hazır mı? Tekirdağ’da yerel yönetimler, başta büyükşehir belediyemiz uzun bir süredir kentsel dönüşüm master planları ve proje çalışmaları üzerinde duruyorlar. Ancak 1/25000 ölçekli Tekirdağ nazım imar planları, fay planlamaları yapılamıyor. Böylece içinden fay hattı geçen dört mahallemizin başka yere taşınması işlemi gecikiyor.
Gelelim yapılamamasının nedenine… Bölgemizin çatı planı olan 1/100.000 ölçekli Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planında ilimizle alakalı revizyonlar, Büyükşehir Belediyemizce tamamlanıp onay almak üzere, 2017 yılında bakanlığa sunulmuş olmasına rağmen, 6 seneden bu yana hiçbir gerekçe gösterilmeden onay verilmedi; bakanlığın kendisi de yeni bir plan yapmadı ve 2023 projeksiyonlarını içeren bu plan güncelliğini kaybedip çöp olmak üzere. Bu onay olmadan da işte nazım imar planı gibi bazı alt ölçekli planlar yapılamıyor, ilimizdeki birçok çalışma ilerleyemiyor.
Ama artık kimsenin şüphesi olmasın, belediyelerin çalışması önüne konulan her türlü engeli 15 Mayıstan itibaren kaldıracağız. Ayrıca artık çevre ve şehircilik bakanlığı (zaten adı bile değişiyor, Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı oluyor), belediyelere sormadan planlarda değişiklik yapamayacak, termik santral gibi yasaklı tesisleri bize dayatamayacak, bundan böyle önce bizi, yani Tekirdağ’ın millet ittifakının vekillerini karşısında bulacaklar.
Sevgili İYİ Partililer, değerli misafirler, Türkiye’nin elbette ekonomiden, tarıma, adaletten, dış politikaya, sağlığa kadar birçok sorunu vardır. Ancak bunlar doğru kadrolarla çözülmeyecek problemler değildir. Türkiye’nin ve dünyanın en zor problemi, dünyayı gittikçe yok oluşa götüren iklim krizidir. Bu, zaman zaman kuraklık, zaman zaman da sel ya da başka felaketler şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Tekirdağ büyük bir kuraklık tehditi altındadır. Yağışlar azalmakta, yeraltı suları süratle tükenmekte, göletlerimiz, tarlalarımız, meralarımız kurumaktadır. Süleymanpaşa nüfusunun üçte birine su sağlayan Naipköy barajında doluluk %30 ların altına düşmüştür. Bu konuyla ilgili olarak parti ayrımı olmadan elbirliğiyle çalışmamız gerekmektedir.
Kuraklık özellikle çarpık sanayileşmenin yoğun olduğu ilçelerimizde daha etkilidir. Bakın İstanbul’u rahatlatmak için akın akın sanayi tesislerini verilen teşviklerle buraya gönderdiler. Evet gelsin tabi ki, sanayiyi biz de istiyoruz ama hiçbir alt yapı oluşmadan, en kirletici, en düşük teknolojili ve en sağlıksız sanayi tesislerini de sorunlarıyla birlikte buraya ittiler. İstihdam odaklı göç nedeniyle kentin nüfusu hızla arttı, ama belediyelerin imkanları bu hızlı artışa yetemediği için işte kentler çarpık şekilde gelişti.
Gelinen bu noktada hava, su ve toprak kirliliği yaşamı tehdit ediyor. Buna ilaveten yoğun tarım ilacı kullanımı da su kaynaklarımızı zehirliyor. Özellikle kanser ve solunum sistemi hastalıkları ilk okul çocuklarına kadar yayılmış durumda…
Sonuç olarak Tekirdağ bu yükü daha fazla taşıyamıyor. Sürdürülebilir bir yaşam için alarm zilleri çalıyor ve maalesef siyaset makamı da buna seyirci kalıyor.
Değerli basın mensupları, değerli İYİ Partililer gördüğünüz gibi Tekirdağ’ımızı acilen yoğun bakıma almamız gerekiyor. Peki ne yapacağız? Artık asılsız çed raporlarıyla tarım alanı işgallerine son vereceğiz, delik deşik olan bölge Planlarımızı revize edeceğiz, yüksek teknolojili, kirletici olmayan sanayiyi tercih ederken bir yandan da bölgeye uygun desenli, az su tüketen tarımı geliştireceğiz.
Girdi maliyetlerin yüksekliği, desteklerin yetersizliği, susuzluk, parçalı arazi yapısı, pazarlama gibi birçok sorun nedeniyle kan kaybeden Tekirdağ Tarımına can vereceğiz. Yapabilir miyiz sayın İYİ Partililer? Biz bunun yapılabileceğini kıraç topraklarda, bataklıklarda, uzmanların ot bile bitmez dedikleri yerlerde, 1,5 sene gibi kısa bir zamanda “Atatürk orman çiftliğini” yaptıran atamızdan öğrendik.
Atatürk’ün dünyayı hayrete düşüren, mutlak buğday ithalatçısı olan ülkemizi ihracatçı yapan ve “Türk mucizesi” olarak tarihe geçen tarım hamlesini, ondan aldığımız ilhamla tüm Türkiye’de bir kez daha gerçekleştireceğiz. Tarım geliştikçe tarıma dayalı sanayiyi de teşvik ederek, tarımsal sit alanı ilan edilmesi gereken Tekirdağ’ımızı hem zenginleştireceğiz hem de yaşamı tüketmemiş olacağız.
Son olarak, bir noktaya daha vurgu yapmak istiyorum. Tekirdağ’ı bir kenara bırakalım, bana Türkiye genelinde düzeltilmesi gereken ilk problem ne derseniz, ben “adalet” diye cevap veririm. Çünkü adalet olmadan, ekonomi vb. hiçbir sorunu düzeltmek mümkün değildir, o nedenle “adalet mülkün temelidir” sözünü de çok kıymetli bulurum.
Hz Ömer’in iyi bilinen bir sözü vardır, “Dicle’nin kenarında bir kurt; bir koyunu kapsa hesabı bizden sorulur”. Hz. Ömerin bu sözü kamu yönetiminin özünü ve devlet yönetiminin felsefesini oluşturacak kadar değerlidir.
Sayın Cumhurbaşkanı da bir zamanlar bu sözü ifade etmiştir. Şimdi, 2018'de yaşanan Çorlu tren kazasını hatırlayalım, zaten unutmamız da mümkün değil. Bu kazada, 7’si çocuk 25 kişi hayatını kaybetti. Bu yavrularımız, bu kuzularımız için bugüne kadar adalet henüz sağlanmadı. Bu kuzuların hesabı henüz sorulmadı. Bu kazada hayatını kaybeden oğlu için annesinin attığı adalet çığlıkları hala kulakları çınlatmaya ve hala kamu vicdanını yaralamaya devam ediyor.
Evet, bu davayı Tekirdağ kamuoyu yakından takip ediyor. Ayrıca bu davanın, birçok mağdurun sessiz koruyucusu olan, ancak bunların reklamını asla yapmayan ve liderim olmasından büyük onur duyduğum İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener tarafından da avukatı vasıtasıyla takip edildiğini öğrendim. Ve böylece bizlerin yalnız olmadığına dair, adaletin de er geç tecelli edeceğine dair umutlarım artmış bulunuyor.
Fatih Sultan Mehmet’ "Adaletin öldüğü gün, devlet de ölür" demişti. Değerli İYİ Partililer, bu ülkede adalet de, devlet de, cumhuriyet de asla ölmeyecek, bunda kimsenin şüphesi olmasın…
Saygıdeğer basın mensuplarımız, gördüğünüz gibi, konuşmamız gereken çok konu var, anlat anlat bitmiyor ama bunları burada olduğu gibi mecliste de konuşmamız gerekiyor.
Şunu bilin isterim ki, yıllardır üvey evlat muamelesi görmüş, bahsettiğimiz çoklu ve içiçe geçmiş sorunlarla boğuşmada yalnız bırakılmış, gelişmişlik sıralamasında mevki kaybetmiş Tekirdağ’ımız adına mecliste konuşacak çok sözümüz, yapacak çok işimiz var. Benim, sadece oylamalarda el kaldıran ya da sıradan soru önergeleri veren vekillerden olamayacağımı beni tanıyan herkes çok iyi bilir. Bu nedenle özellikle mecliste tarım, çevre veya milli eğitim komisyonlarında görev almayı kendime hedef olarak koyuyorum. Bunun da yolu bildiğiniz gibi milletvekilliğinden geçiyor. Bu nedenle en az milletvekilliği kadar önemli olan rektörlük görevimden ayrılarak bu kutlu yol için, büyük önder M.K.Atatürk’ten ilham alarak, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in önderliğinde, aydınlık, bağımsız, demokratik ve parlamenter rejime sahip, güçlü bir Türkiye için, kadınlarımızın, engellilerimizin, yaşlılarımızın baş tacı edildiği, çölyaklı, SMA’lı yada bakım ve tedavisi pahalı olan diğer hastalıklardan mustarip olan çocuklarımızın devlet tarafından kaderine terk edilmediği, annelerin çaresizlik içinde ağlamadığı, çocuk gelinlerin olmadığı, iktidarı eleştiren gazetecilerin gece yarısında evinden alınıp tutuklanmadığı, hayvanların zulüm görmediği, insanımızın karnı tok, sırtı dik, onurla ve gururla yaşadığı bir ülke için mücadele etmek üzere Tekirdağ Milletvekili Aday Adaylığımı huzurunuzda ilan ediyorum.
Bundan sonra büyük önder Atatürk’ün dediği gibi tek bir şeye ihtiyacımız olacak o da çalışkan olmak, Evet, çalışacağız, çalışacağız, çalışacağız, yılmadan usanmadan çalışacağız, beynimiz yanana, gözlerimiz kuruyana, ellerimiz, dudaklarımız çatlayana kadar çalışacağız.
Okunma Sayısı : 408