CHP Sözcüsü Öztrak:“TÜRK LİRASI MANİPÜLATÖRLERİN VE SPEKÜLATÖRLERİN ELİNDE OYUNCAK OLDU”

BİRKAÇ SAATTE DEVEYİ HAVUDUYLA GÖTÜRDÜLER” 

“BU KADARI TESADÜF OLAMAZ, SANKİ ORGANİZE İŞLER VAR” 

“İKİ AYDA KİŞİ BAŞINA DÜŞEN DIŞ BORÇ 12 BİN 707 LİRA ARTTI” 

CHP Sözcüsü Öztrak, Merkez Bankası’nın faiz kararından önce ve sonra kurda yaşanan hareketlilikte birilerinin birkaç saatte olağanüstü kazançlar sağladığını belirterek, “Birkaç saat içinde bazı manipülatörler, yanıltıcı bilgilerle piyasayı silkelemeye kalkmışlar, öyle anlaşılıyor. Bunlar deveyi de havuduyla götürmüştür” diye konuştu. 

Faiz kararından bir saat önce, kurda görülen sıra dışı hareketlerin sebebinin ve Merkez Bankası kararının geç gelmesinin sebebinin açıklanması gerektiğini belirten Öztrak, “Anlaşılan tam da faiz kararı açıklanacakken, Merkez Bankası’nın trafosuna kediler girmiş. Normal bir ülkede bu gecikme bile, tek başına ciddi bir soruşturma konusudur. Merkez Bankası kararının açıklanmasının geciktiği 5 dakikada, acaba kimler dolar almıştır? Merkez Bankasının kasası kimler için açılıp kapanmıştır? Bunlar arasında saray ve şürekâsı veya onların yakınları var mıdır? Bunlar mutlaka kamuoyuna açıklanmalıdır” dedi. 

Para Politikası Kurulu kararından önce, Türk lirasının kolunu kanadını kırmak için elden ne gelirse yapıldığına dikkat çeken Öztrak, “Türk Lirası spekülasyona, manipülasyona açık hale getirilmiştir. Yaşananlar ‘Bu kadar da tesadüf olmaz’ dedirtmektedir. Sanki bir takım ‘organize işler’ vardır” değerlendirmesinde bulundu.

Merkez Bankası Başkanının, “Ben enflasyonun kendisine değil, çekirdeğine bakacağım” dediği günden bu yana Türkiye’nin dış borcunun TL karşılığının 3 trilyon 711 milyar liradan 4 trilyon 784 milyar liraya çıktığını belirten Öztrak, “İki ayda kişi başına düşen dış borcumuz, tamı tamına 12 bin 707 lira artmıştır. Bu çok korkunç bir faturadır. Milletimiz şu yok gününde daha çok çalışacak, yemeyecek, içmeyecek ve Erdoğan’ın önüne koyduğu 12 bin 707 liralık faturayı çatır çatır ödeyecek. Bunun adı zulümdür. Zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olanın, akıbeti berbat olur” dedi. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

 

Sözlerime başlarken, dün, Covid-19’a karşı verdiği mücadeleyi kaybederek, yaşama veda eden, Kahramanmaraş Milletvekili, Sayın İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet diliyoruz. Tüm sevenlerine, ailesine ve Kahramanmaraşlılara, başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Yine Mersin’de, güzeller güzeli yavrumuz Müslüme’yle ilgili maalesef yürekleri yakan acı bir haber geldi. Müslüme kızımıza Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabır diliyoruz. Bu acı olayın ayrıntılarının, bir an önce açığa çıkarılmasını da bekliyoruz. 

EKONOMİNİN KİTABINI YAZDIM DERKEN, MİLLETİN DEFTERİNİ DÜRDÜ

Türkiye’miz yönetilmiyor. Savruluyor. Büyük bir buhranın içindeyiz. Ekonomi yangın yeri. Pahalılık, işsizlik, yoksulluk milletimizin boğazına yapışmış, sıktıkça sıkıyor. Göz göre göre alınan yanlış kararlar, oyun içinde kural değiştirmeler, birbiriyle çelişen açıklamalar sonucunda, Türk Lirası’nın değeri serbest düşüşe geçti. Üreticiler fiyat veremiyor. Vadeli satışlar durdu. İğneden ipliğe her şeye saat başı zam geliyor. Marketler sattığı mal sayısına kota uyguluyor. Bir tane alırsan, ikincisini vermiyor. Fiyatı dolara endeksli ürünler, yavaş yavaş piyasadan çekiliyor. Tezgâh altına iniyor. Bazı mallarda karaborsa ve kıtlık emareleri başladı. Önümüz kış. Hem de kapkara bir kış. Yaşadığımız bu kâbusun nedeni, ekonominin kitabını yazmakla böbürlenenlerin, milletimizin defterini dürme konusundaki kararlılıkları. 

EŞİ GÖRÜLMEMİŞ SKANDALLAR

Ekonomi tarihimizde, eşi görülmemiş skandallara, Erdoğan Şahsım Hükümetleri döneminde şahit olduk. Bunların döneminde 128 milyar dolar, yasaya, yerleşik kural ve teamüllere aykırı olarak, Merkez Bankasının arka kapısından, istediklerine, istedikleri fiyattan verilerek, buharlaştırıldı. Geçilmeyen köprü ve otoyollar, uçulmayan havalimanları için, yandaş çetesine, dövizle ballı gelir garantileri, yine bunların döneminde verildi. Bunların döneminde TELEKOM, Lübnanlı Hariri ailesine, Türk bankalarının açtıkları kredilerle finanse edilerek peşkeş çekildi. TELEKOM’un karı Hariri’lere kaldı. Haririlerin borcu da milletimizin sırtında kaldı. Tarlanın taşıyla, tarlanın kuşu vurduruldu. Bir dönem medyanın amiral gemisi, Ziraat Bankası’nda, şimdilerde de geri ödenmesinde sorun olduğu söylenen 750 milyon dolarlık bir kredinin tahsisiyle yandaşlara bunların döneminde teslim edildi. Milyarlarca dolarlık Tank-Palet Fabrikası, Katar ordusuna, hem de tek kuruş alınmadan, yine bunların döneminde peşkeş çekildi. Bunların dönemindeki vurgunları, teker teker anlatmaya kalksak, ciltler dolusu ansiklopedi olur. 

TÜRK LİRASI MANİPÜLATÖRLERİN VE SPEKÜLATÖRLERİN ELİNDE OYUNCAK EDİLDİ

Dün, yine büyük bir rezalete şahit olduk. Erdoğan’ın “kitabını yazdım” dediği ekonomide, Türk Lirası, manipülatörlerin, spekülatörlerin elinde oyuncak edildi. Dün mesai başladığında dolar, 10 lira 80 kuruştu. Öğle saatlerine kadar da, 10 lira 67 kuruşla 10 lira 80 kuruş arasında gitti geldi. Ama saat 12:20’de dolar kuru 10 lira 84 kuruştu ama bundan sonra bir saat içerisinde, freni boşalmış kamyon gibi birdenbire, 10 lira 48 kuruşa kadar düştü. Bir saatte döviz kurunda 36 kuruşluk düşüş, sıradan bir hareket değildir. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararının, beş dakika gecikerek 14:05’te açıklanmasından sonra, Dolar kuru önce 10 lira 73 kuruşa sıçradı. Ardından da 10 lira 92 kuruşu gördü. Tüm bunlar, Saat 12:20 ile 14:20 arasındaki, iki saat içinde gerçekleşti. Ondan sonraki iki saate ise dolar tabelası, maşallah elektrik sayacından da hızlı çalıştı. Dolar 11 lira 22 kuruşa kadar çıktı. Doları 10 lira 84 kuruştan satıp, bir saat sonra, 10 lira 48 kuruştan alan bir kişi, bir milyon dolarlık bir işlem yaptıysa, şu bir saat içinde 34 bin 351 dolar kar etti. Saat 13:34’te elinde 1 milyon 34 bin 351 dolar vardı. Aynı kişi 40 dakika sonra saat 14:14’te bu dolarları 10 lira 92 kuruştan sattıysa, bu sefer eline 11 milyon 295 bin lira geçti. 1 milyon doları satarak başlanan işlemler, zadece iki saatte bunu yapanın 455 bin 114 lira kar etmesiyle bitti. 

DEVEYİ HAVUDUYLA GÖTÜRDÜLER

İki saatte birileri yüzde 4 karı cebe indirdi. Aslında bu kişi biraz daha sabırlı davrandıysa, iki saat daha beklediyse, dolar kuru 11 lira 22 kuruşa ulaştığında, elindeki 1 milyon 34 bin 351 doları bozdurduysa, TL cinsinden kârı, yüzde 7’yi buldu. Şimdi yıllık faizin yüzde 15’e düşürülmeye çalışıldığı bir ortamda, iki saatte yüzde 4 kâr, dört saatte yüzde 7 kâr bunlar olağanüstü yüksek kazançlar. Birkaç saat içinde bazı manipülatörler, yanıltıcı bilgilerle piyasayı silkelemeye kalkmışlar öyle anlaşılıyor. Deveyi de havuduyla götürmüştür. 

BU SORULAR YANITLANMALI

Burada sorulması ve cevaplanması gereken sorular var. Birincisi Para Politikası Kurulu kararından bir saat önce, kurda görülen bu sıra dışı hareketin arkasında ne vardır, kim vardır? Bu bir saat içerisinde, piyasanın kulağına kim, ne üfledi de, dolar serbest düşüşe geçti? Piyasa 100 baz puan faiz indirimini fiyatlamışken, “Faiz indirimi olmayacak, pas geçilecek.” Hatta “faiz artırımı olacak” diye bir spekülasyon yapıldı mı? Yapıldıysa bu spekülasyon kimler tarafından yapıldı? Kim elindeki dolarları 10 lira 84 kuruştan sattı? Kim 10 lira 48 kuruştan dolar topladı? 

MERKEZİN TRAFOSUNA KEDİLER GİRMİŞ

İkincisi, Merkez Bankası faiz kararını, neden beş dakika geç açıkladı? Buradan açıkça ifade edeyim, faiz kararının beş dakika geç açıklanması, başlı başına bir skandaldır. Anlaşılan tam da faiz kararı açıklanacakken, Merkez Bankası’nın trafosuna kediler girmiş. Normal bir ülkede bu gecikme bile, tek başına ciddi bir soruşturma konusudur. Merkez Bankası kararının açıklanmasının geciktiği 5 dakikada, acaba kimler dolar almıştır? Merkez Bankasının kasası kimler için açılıp kapanmıştır? Bunlar arasında saray ve şürekâsı veya onların yakınları var mıdır? Bunlar mutlaka kamuoyuna açıklanmalıdır. 

REZALET ZİNCİRİ İKİ GÜN ÖNCE BAŞLADI

Tabii bu arada, faiz kararı açıklanmadan, iki gün önce yaşananlar da ayrı bir rezalettir. İki gün önce, Hazine ve Maliye Bakanı çıktı “Faizin düşmesi için, enflasyonun düşmesi gerektiğini” söyledi. Yetmedi kurumlar görevini yapsın diyerek Merkez Bankası’na da görevini hatırlattı. Doğru da yaptı. Ertesi gün Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan, AK Parti Genel Başkanı mecliste yaptığı grup toplantısında kürsüye çıktı, “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur, bunu kabul etmeyenle, aynı yolda yürümem” diyerek, kendi Bakanına ayar verdi. Pimini çektiği bombayı döviz piyasasına attı. Bu da yetmedi. Hükümet tam da faiz kararının alınacağı günün gecesinde, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında, dikkatinizi çekiyorum Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında, 32 Sayılı Kararname’de değişiklik yaptı. Piyasaların kafasını iyice karıştırdı. Hazine’nin döviz işlemlerine, üst sınır getireceği algısı piyasada oluştu. Bunun üzerine gün içinde aynı konuda bir başka düzenleme daha yapıldı. Mükerrer Resmi Gazete yayımlandı. Hazine’nin işlem limitini belirleme yetkisinin, kimlik ibrazıyla ilgili olduğu ifade edildi. Bu arada tabi döviz piyasasındaki tedirginlik başını alıp gitmişti. 

OKSİMORON: TL’NİN KIYMETİNİ KORUMAK DERKEN KIYMETİNİ DÜŞÜRDÜLER

Erdoğan Şahsım Yönetiminin beceriksizliği, yeni bir oksimorona sebep oldu. Düzenlemenin yapıldığı tebliğin adı, “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ.” Ama bunlar, Türk parasının kıymetini koruması gereken tebliğde yaptıkları düzenlemeyle maşallah tebliği Türk parasının değerini düşürme tebliğine çevirdi. 

BU KADARI TESADÜF OLAMAZ

Döviz piyasalarında manipülasyon yapmak zordur bu bilinir. Döviz piyasasında manipülasyon yapmak, Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda, Borsa İstanbul’da, manipülasyon yapmaya da benzemez tamam. Ama Para Politikası Kurulu kararından önce, Türk lirasının kolunu kanadını kırmak için, elden ne gelirse yapılmıştır. Türk Lirası spekülasyona, manipülasyona açık hale getirilmiştir. Yaşananlar “Bu kadar da tesadüf olmaz” dedirtmektedir. Sanki bir takım “organize işler” vardır. 

GİZLİDE GEBE KALAN AŞİKAREDE DOĞURUR

Tekrarlayayım, dün saat 12:20 ile 16:30 arasında, döviz piyasasında yaşananlar sıradan işler değildir. Ve bu işlemler mutlaka soruşturulmalıdır. Kimse şunu unutmasın; gizlide gebe kalan, aşikârda doğurur. Hile ile iş gören, mihnet ile hesap verir. 

EKONOMİDE KIRMIZI PAZARTESİ: KATİL BELLİ, KURBAN BELLİ

Ama bu arada olan da milletimize olmaktadır. Milletimizin satın alma gücü, milli paramızın değeri, güneş görmüş kar gibi erimektedir. Yazı-tura için paramızı havaya atmak gerçekten tehlikelidir, yere inene kadar para değer kaybetmektedir. Paramız, tarihimizin hiçbir döneminde, bu kadar savunmasız, bu kadar sahipsiz kalmamıştır. Milletin 128 milyar dolarını hiç edenler, şimdi de Türk Lirasının spekülatörler, manipülatörler tarafından dövülmesini, sessizce köşelerinden izlemektedir. Çünkü bankanın kasasındaki cephane siyasilerin kendi ikballeri için yenilip bitirilmiştir. Merkez Bankası’nın net döviz kasası 12 Kasım itibariyle, 35 milyar dolar açık vermektedir. Ekonomimiz, göz göre göre, cinayete kurban edilmektedir. Güzelim ülkemiz, Gabriel Garcia Marquez’in, “Kırmızı Pazartesi” romanındaki ruh halinde. Herkes bir cinayet işleneceğini biliyor. Kurbanın kim olduğu belli. Cinayeti işleyecek katil de belli. Ama muhalefet partilerinin dışındaki Sivil Toplum Kuruluşlarının tamamı ve yandaş medya yaşananları sessizce izliyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Ama bu cinayetin kurbanı; Türkiye ekonomisidir. Bu cinayetin kurbanı, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir. Bu cinayetin kurbanı, evlerimizdeki huzurdur, sofralarımızdaki berekettir. Bu cinayetin kurbanı, emeklimizdir, işçimizdir, memurumuzdur, tüm sabit gelirli yurttaşlarımızdır. Bu cinayetin kurbanı, sattığı malı yerine koyamayan, her gün etiket değiştirmek zorunda kalan esnafımızdır. Bu cinayetin kurbanı, tarlasına gübre atamaz hale gelen çiftçimizdir. İneğini kesen besicimizdir. Bu cinayetin kurbanı, dolarla borcu olan iş insanımızdır. Ve taammüden işlenen bu korkunç cinayetin faili de, Erdoğan Şahsım Yönetimidir, Erdoğan’dır. Bugün Türkiye’miz, bir suç mahalline dönmüştür. Türkiye ekonomisi göz göre göre boğazlanmaktadır. “Milleti faize ezdirmeyeceğim” diyenler, milletimizi dolara ezdirmektedir. Milleti şuradan buradan sesleniyorum milletimizi faize ezdirmeyeceğim diyenler eğer samimiyse, önce işe devletin alacaklarına uyguladıkları yüzde 19,2 faizi düşürmekle başlamalıdır. 

KİŞİ BAŞINA DÜŞEN DIŞ BORÇ 12 BİN 707 LİRA ARTTI

8 Eylül tarihinde, Merkez Bankası Başkanının, “Ben enflasyonun kendisine değil, çekirdeğine bakacağım” dediği gün, ülkemizin dış borcunun TL karşılığı, 3 trilyon 711 milyar liraydı. Bugün aynı borç, 4 trilyon 784 milyar lira. İki ayda kişi başına düşen dış borcumuz, tamı tamına 12 bin 707 lira artmıştır. Bu çok korkunç bir faturadır. Milletimiz şu yok gününde daha çok çalışacak, yemeyecek, içmeyecek ve Erdoğan’ın önüne koyduğu, 12 bin 707 liralık faturayı çatır çatır ödeyecek. Bunun adı zulümdür. Zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olanın, akıbeti berbat olur.

ASGARİ ÜCRETTE ÖNCE KAYBI TELAFİ EDİN, ARTIŞI SONRA KONUŞUN

Zulüm sadece bununla da sınırlı değil… Türkiye tüm Avrupa’da Arnavutluk’tan sonra, en düşük asgari ücrete sahip ekonomi. Piyasadaki mevcut dolar kuruyla, net asgari ücret 257 dolara kadar düştü. Bu, 2005’teki asgari ücretin gerisinde. Sene başından bu yana, kurdaki artış nedeniyle asgari ücretteki kayıp 130 dolara dayandı. Bugün asgari ücrette artış konuşulacaksa, önce bir kere bu kaybı telafi edeceksiniz. 2 bin 826 liralık asgari ücretin üzerine, bir tane bin 445 lirayı koyacaksınız, ondan sonra artışı konuşacaksınız. 

O KAYNAKLAR MİLLET İÇİN KULLANILABİLİRDİ

Ekonomide alınan her kararın, bir fırsat maliyeti vardır. Erdoğan’ın döviz kurunu sıçratan yanlış kararları, yaklaşan kara kış öncesinde, milletimizi iyice korumasız bırakmıştır. Eğer bu ekonomi doğru dürüst yönetilseydi, bugün ortaya çıkan yanlış kararlar neticesinde ortaya çıkan ilave dış borç yüküne tahsis edeceğimiz kaynaklar milletimiz için kullanılabilirdi. Kurulacak Kara Kış Fonu’ndan, yaklaşık 10 milyon emeklimize, kış öncesi 2 bin lira destek verilirdi. O da yetmez yaklaşık 8 milyon işsizimize, yine 2 bin lira kış desteği dağıtılabilirdi. Ayakta durmaya çalışan 2 milyon esnafımıza, 5 bin lira kara kış desteği verilebilirdi. Bütün bunlar verildikten sonra da kasada hala 1 trilyon 26 milyar lira kalırdı. Ama bu imkanlar, Erdoğan’ın yanlış kararları neticesinde heba ediliyor. 

SEÇİM, SEÇİM, SEÇİM!

Bundan tam 20 yıl önce, Erdoğan gırtlağını yırtarak, meydanlarda bağırıyordu. “Millete gidebiliyorlar mı? Yüzleri var mı? Esnafın arasına çıkabiliyorlar mı? Halkın arasına girebiliyorlar mı? Köylünün arasına girebiliyorlar mı? Pamuk tarlasına girebiliyorlar mı? Pancarda varlar mı? Hayır! Öyleyse tek çözüm kalıyor. Seçim, Seçim, Seçim”. 

ONLAR MİLLETE GİDEMİYOR, BİZ MİLLETİN İÇİNDEYİZ

Evet, bugün ne Erdoğan, ne de koalisyonun küçük ortağı, millete gidemiyor. Çünkü yüzleri yok. Biz sürekli milletimizle iç içeyiz. Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere, Merkez Yönetim Kurulumuz, Parti Meclisimiz, Milletvekillerimiz, Örgütümüz milletimizle beraberiz. 

AFYON VE KÜTAHYA İZLENİMLERİ

Ekonomi Masası olarak, bu hafta Afyonkarahisar ve Kütahya’daydık. İş dünyasının temsilcileriyle, işçilerimizle, esnafımızla, demokratik kitle örgütleriyle görüştük, buluştuk. Erdoğan milletin sesini duymuyor. Ama biz dinliyoruz. Afyon’da sucuk imalatçısı bir esnafımız; “Hayvan ucuz, yem pahalı. Geçen yılla fiyatlarda yüzde 35 fark var. Dövizle beraber bizim fiyatlar da yukarı gidiyor” dedi. Yine Afyon’da bir lokantacı esnafımız; “Orta halli kalmadı. Artık ya fakir var, ya zengin. 2 sene önceki yağın fiyatını artık hatırlamıyorum. 2 sene sonra ne olacak onu da düşünemiyorum. Bu belirsizlik çok kötü” diye şikâyetini dile getirdi. Bir kahvede karşılaştığımız kamyoncu esnafımız; “Osmangazi’den gidiş-geliş 700 lira. Veremiyoruz. İcrayla alıyorlar” dedi. Döviz garantili köprülerden şikâyet etti. Yine Kütahya’da, mağazacılıkla uğraşan bir esnafımız, “En geç iki haftada bir, etiket değiştiriyoruz. Satmakta zorlanıyoruz. Sattığımızı yerine koyamıyoruz” diye dertlendi. Kütahyalı bir kuyumcu esnafımız, “Sermayemizi tutmaya çalışıyoruz. Her şey aldı başını gitti. Her gün eriyoruz” diye şikâyet etti. Kütahya’da bir mobilyacı esnafımız, hem esnafın hem de çiftçinin durumunu özetledi. Bundan iki yıl önce çiftçilik yapan bir hemşerisine, tamamı harmanda ödenmek üzere vadeli mobilya satmış. Aynı çiftçi bu defada evladına mobilya almak için gelmiş. Bu sefer “Ödemenin yarısını pancarda, yarısını da harmanda yaparım” demiş. Ama mobilyacı, “Malımı bu kadar belirsizlik varken, bir gün dahi vadeli satamadığım için ret cevabı verdim” dedi. Çiftçi ağlayarak mağazadan çıkmış. Müşterisini üzen mağaza sahibinin kendisi de çok üzülmüş. Şimdi doğrusu “Bu işi bırakmayı düşünüyorum” diyor. 

BORCUNU ÖDEMEK İÇİN DÖVİZ TUTAN BİLE KORKUYOR

Kütahya ülkemizin önemli bir seramik üssü. Sanayicilerimiz enerji fiyatlarındaki artıştan şikâyetçi. Hammadde fiyatlarındaki artıştan şikâyetçi. Konteyner sıkıntısından şikâyetçi. OSB’ler yeni OSB düzenlemesinden şikâyetçi. Tüm sanayicilerimizin ortak şikâyeti; dövizdeki dalgalanma ve ekonomideki belirsizlik. Bu ülkede öyle bir korku iklimi yaratılmış ki bu hükümet tarafından, döviz borcu olan işletmeler, kasasında döviz tuttuğu için, başına bir şey gelecek diye korkuyor. 

GÜN, “KRAL ÇIPLAK” DEME GÜNÜ

Kime dokunsan, bin ah işitiyorsun. Biz bunlara sessiz kalmıyoruz kalmayacağız. Milletimiz ve ülkemiz için mücadele veriyoruz vereceğiz. Ama tek ses çıkaranda biz olmamalıyız. Bu zamanda sessiz kalmak suça iştiraktir. Bugün artık herkes söyledikleri kadar, söylemediklerinden de sorumludur. Artık kimse karnından konuşmamalıdır. Derdini gür bir sesle anlatmalıdır. Gün, “kral çıplak” deme günüdür. Geçen her saniye milletimizin aleyhinedir. 

ÇAKMA EKONOMİST PARAMIZI PUL ETTİ

Yine yarından itibaren, benzine 52 kuruş, motorine 50 kuruş zam gelmiş. Hep söylüyorum, çakma hoca dinden eder. Çakma doktor candan eder. Çakma ekonomist ise milletimizin parasını pul eder. Bugün yaşadığımız tam da budur. Milletimizin ne Erdoğan’a, ne Erdoğan’ın Şahsım Yönetimine, ne de koalisyonun küçük ortağına güveni kalmamıştır. Yaşadığımız ekonomik sıkıntıların müsebbibinin, bizzat Erdoğan olduğunu, milletimiz artık bilmektedir. 

BARAJI İNDİRSELER DE SEÇİLEMEZLER

Erdoğan da, cumhur ittifakı da, koalisyon da milletin gözünden de, gönlünden de düşmüştür. Bugün 50+1 barajından şikâyetinin sebebi de budur. Ama bunu buradan net olarak söyleyeyim,  hangi seçim sistemi gelirse gelsin, baraj nereye inerse insin artık Erdoğan’ı kurtarmaz Erdoğan’a gram güven kalmamıştır. Erdoğan ilk gelecek sandıkta seçilemez. AK Partili eski bakanların, “Artık susmayacağım” demeleri boşa değildir. Çünkü herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu şairin söylediği gibi. 

KRİZİN GELMESİ YAVAŞ, OLMASI HIZLIDIR

Ünlü ekonomist Rudiger Dornbusch’un meşhur sözüdür: “Krizlerin gelmesi, sandığından çok daha uzun zaman alır; olması ise düşündüğünden çok daha hızlıdır.” Ülkemiz şu anda güven krizinin tetiklediği, bir “döviz krizini” yaşamaktadır. Korkarım bu beceriksizlikle döviz krizi, bir finans krizine hızla evirilebilir. 

YENİ ZAM YAĞMURU GELİYOR

Son yaşadığımız devalüasyonun etkilerini henüz görmedik tam olarak. Zam yağmurundan bunalan milletimizi, ne yazık ki yeni zam yağmurları bekliyor. Piyasada artan oynaklık yüzünden, fiyat belirlemek güçleşti. Maliyeti dövize bağlı ürünlerin, ya da ithal ürünlerin satışı birer birer duruyor. Bazı ürünlerde tedarik sıkıntısı başladı. Marketlerde karneyle satış dönemine girdik. Tarım Kredi Kooperatifi Mağazalarının, un, yağ, şeker satışına sınırlama getirdiğini duyuyoruz. Döviz borcunu ödeyemeyen şirket haberlerini duymamız ise, artık an meselesi. Ne yazık ki işten çıkarmalar da çoğalacak. İflaslar ve dolardaki yükselişle, iyice kelepir hale gelen şirketlerimiz, yabancılar tarafından kapışılacak. 

KRİZ DÖNEMİ MÜLKİYETİN EL DEĞİŞTİRME DÖNEMİ

İşte son yaşadığımız örnek… İspanyolların 2014’de 4 dolar vererek aldığı, Garanti Bankası hisseleri, şimdi 1 dolar 20 centten yine İspanyollar tarafından toplanıyor. Kriz dönemleri, mülkiyetin el değiştirdiği dönemlerdir. Kriz elinde parası olan için fırsattır. Ucuza mal kapatmaları, yakında daha çok duyacağız. Kriz sadece parası olan yabancıya değil, parası olmayan yabancıya da fırsattır. İşte Bulgaristan’dan günü birlik gelenler, “Paranız değersiz, zamanımız olsa her hafta geleceğiz” diyerek, ne var ne yoksa Türkiye’den arabasına doldurup, Bulgaristan’a götürüp satıyor. 

MİLLET KENDİ KADERİNE SAHİP ÇIKMALI, SANDIK GELMELİ

Şu anda yaşadığımız güven ve döviz krizinin, reel sektöre ve mali kesime sıçramasını engellemek için, daha hala vaktimiz var. Bunun için yapılması gereken ilk iş bellidir. Artık kendisine hiçbir şekilde güvenilmeyen Erdoğan’ı biran evvel, evine göndermek. Ekonomimiz yangın yerine dönmüşse, ülkeyi yönetenler yangına benzin döküyorsa, milletin kendi kaderine sahip çıkması, milletin hakemliğine başvurulması tek seçenektir. Yapılacak tek şey; seçim, seçim, seçimdir. Herkes bu saatten sonra, seçim talebini en güçlü şekilde dillendirmelidir. Çünkü bu vicdansız, bereketsiz, beceriksiz Erdoğan Şahsım Yönetimi elinde, geçen her saniye milletimizin aleyhinedir.

 BİZ GELİRİZ, DOLAR DA DÜŞER ENFLASYON DA

Tekrarlıyorum. Sandık milletin önüne derhal getirilmelidir. Artık kaybedilecek bir dakikaya bile tahammül yoktur. Erdoğan gider, biz geliriz. Programımızı uygularız, ekonomide güveni sağlarız. Dolar da düşer. Enflasyon da düşer. Faiz de düşer. İşsizlik de düşer. Ülkemizin kaçan bereketi, Halil İbrahim bereketine döner. Hayat bayram olur. Milletimiz zaten herkesin ne yaptığını gördü. Notunu da verdi. Şimdi kararını tebliğ etmek için, sandığı dört gözle bekliyor. Sandık geldiğinde de, Erdoğan Şahsım Hükümetine tasdiknamesini verecek. Kendisini ve koalisyon ortağını evlerine gönderecek.

Yayınlanma Tarihi : 2021-11-22 23:07:39
Okunma Sayısı : 656
oıo