CHP Sözcüsü Öztrak:“TERÖRLE MÜCADELEMİZ MEŞRUDUR”
ASKERİMİZİN SIRTINDAN OY DEVŞİRMEYE KALKMAK SİYASET DEĞİLDİR”
“ALLAH MEHMETÇİĞİMİZİN AYAĞINA TAŞ DEĞDİRMESİN”
“ERDOĞAN RABİA’YI KATAR TOPRAKLARINA GÖMDÜ”
CHP Sözcüsü Öztrak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyine yönelik başlattığı hava harekatı ve olası kara harekatıyla ilgili olarak, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teröre ve terör örgütlerine karşı mücadelesini destekliyoruz. Asker hepimizin askeridir, ordu hepimizin ordusudur. Terörle mücadelemiz meşrudur ve bu mücadeleden askerimizin sırtından kendine oy devşirmek isteyenler varsa bunun adı da maalesef siyaset değildir. Milletimiz herkesin ne yaptığını zaten görüyor, biliyor. Irak ve Suriye’de Allah Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirmesin” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan’ın daha önce hakkında “katil, zalim, darbeci” ifadelerini kullandığı Mısır Devlet Başkanı Sisi ile el sıkışma görüntülerini de değerlendiren Öztrak, “Televizyonlarda ardından hıçkıra hıçkıra ağladığı, dört parmak yapıp meydanlarda selamlattığı Rabia’yı, dün Katar topraklarına gömüverdi… Bugün Erdoğan’ın giderayak kirlettiği testiden su içmeye razı olması, pislettiğini temizlemeye çalışması, deliğe süpürülmemek için dış güçlerle pazarlık yapma çabasıdır” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Kurulumuzun gündeminde, milletimizi ezen hayat pahalılığı, kışın gelmesiyle daha da ağırlaşan elektrik ve doğalgaz faturaları, mutfakları yangın yerine çeviren zam yağmuru, kangren haline gelen genç işsizliği ve milletlerin tarihinde sadece bir defa ele geçen, demografik fırsat penceresinin ülkemiz için kapanmaya başlaması vardı. Yine toplantımızda, seçim sandığı yaklaşırken, Sarayın kibirli kişisinin dış politikadaki, “Sil baştanlarını” ele aldık. Ayrıca Irak’ın kuzeyi ve Suriye’de başlatılan Pençe-Kılıç Hava Harekâtını, Ukrayna - Rusya savaşına bağlı olarak, bölgemizde güç dengelerindeki değişimi ve ortaya çıkan fırsat ve imkânları da toplantımızda ele aldık.
MEHMETÇİKLERİMİZİN AYAĞINA TAŞ DEĞMESİN
Dün Kilis’te Öncüpınar Sınır Kapısına, hain terör örgütü tarafından, sınırın öte yakasından roketli bir saldırı düzenlendi. Akşam saatlerinde de Gaziantep Karkamış’a, benzer bir saldırı daha gerçekleştirildi. Bugün Karkamış’a yine roketli bir saldırı oldu. Ve ne yazık ki, bugün biri çocuk üç vatandaşımızın yaşamını kaybettiğini, derin bir üzüntüyle öğrendik. Yaşamdan koparılan çocuğumuz, İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın da yeğeni… Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılarımız da var. Yine Kilis’teki saldırıda, 1 askerimiz ve 7 polisimiz yaralandı. Yaralı vatandaşlarımıza, güvenlik güçlerimize acil şifalar diliyoruz. Allah Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde operasyon yürüten, Mehmetçiklerimizin ayağına taş değdirmesin diyoruz.
TARLADAN SOFRAYA UZANAN BÜYÜK BİR YANGIN VAR
Enflasyon bir numaralı halk düşmanıdır. Sarayın kibir hastalığıyla malul kişisinin, bilerek, isteyerek azdırdığı bu korkunç halk düşmanı karşısında, 85 milyon yurttaşımız, ayakta kalma mücadelesi veriyor. Sarayın besleyip, büyüttüğü enflasyon canavarı, hayat pahalılığı oldu. Maaşları, ücretleri, aylıkları, tüm gelirleri ezdi geçti. Masadaki ekmeğimize, kâsedeki çorbamıza, kursağımızdan geçecek bir lokma peynire, zeytine, yumurtaya göz dikti. Ülkemizde; tarladan sofraya uzanan çok büyük bir yangın var.
ÇİFTÇİ TARLAYA GİREMEZSE BU MİLLET NE YİYECEK
İşte bugün Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi açıklandı. Son bir yılda; tarımsal girdi fiyatları yüzde 138 artarak, tüm zamanların rekorunu kırdı. Bu dönemde; mazot yüzde 236, gübre yüzde 227, yem yüzde 145, ilaç yüzde 111 zamlanmış. Bu korkunç zamlarla çiftçinin tarlasına gitmesi, tarlaya çizik atması bile artık çok zor. Çiftçi tarlasına gidemeyecek, besici ahırına giremeyecek, süt üreticisi gebe hayvanlarını kesime gönderecek, o zaman bu millet ne yiyecek, ne içecek? Üreticilerimiz işler böyle giderse, “5 litre ayçiçek yağı 500 lira olur” diye, şimdiden uyarıyorlar. Ülkeyi bu hale getirenler hiç utanıp, sıkılmadan, “Biz milletimizi enflasyona ezdirmedik” diyorlar. Tarım Bakanı da kendisine dert anlatmaya çalışan, Osmaniyeli bir çiftçimize, “Sen daha adını söyleyemiyorsun” diyerek, fırça atıyor. Çiftçimizi hakir görüyor. Hep söylüyoruz. Bunlar saraylarından milleti görmüyorlar, duymuyorlar. Milletten tamamen kopmuşlar.
SÜT KRİZİ İÇİN UYARDIK, BAŞIMIZA GELDİ
Milletten kopmuş bu Saray şürekası elinde, kahvaltılıklar bile lüks oldu. Eskiden öğün atlatmak için, “Peynir, zeytinle” karın doyurulurdu. Dolapta yiyecek kalmadıysa, “İki yumurta kırılır” öyle idare edilirdi. Yumurtanın tanesi pazarda üç lira olmuş. Biz buradan aylar önce uyardık. “Yem maliyeti nedeniyle, süt veren inekler, gebe hayvanlar kesime gidiyor” diye bas bas bağırdık. “Süt üreticisini desteklemezseniz, Türkiye büyük bir süt kriziyle karşı karşıya kalacak” dedik. Ve ne yazık ki yine haklı çıktık. Sonuç ortada… Sütün litre fiyatı 20 lirayı aştı gidiyor. Alelade bir kaşarın fiyatı, 170 liradan başlıyor, 250-300 liraya kadar da çıkıyor. Beyaz peynirde de durum farksız. Sıradan bir beyaz peynirin kilosu, marketlerde artık 100 liradan başlıyor. Millet pazarlarda kırıntı peyniri bile alamaz hale geldi. Peynirin fiyatı, eti solladı...
ET ÜRETİCİSİ DE DERTLİ
Et üreticisi de dertli. Besicilerimiz, kilosunu 110 liraya mal ettiği eti, ancak 95 liraya satabiliyor. Yani besicilerimiz, kesime giden hayvanlarından kâr etmek, alın terlerinin karşılığını alabilmek için, “Daha fazla zarar etmemek için” mallarını ellerinden çıkarıyorlar. Bugün kaç baba, ailesiyle bir köfteciye gidip, gönül rahatlığıyla hesabı ödeyebiliyor? Kaç anne, ayın sonunu düşünmeden evladının istediği yemekleri mutfağında yapabiliyor? Kaç aile sofrasına bir kap et yemeğini, ay sonunu düşünmeden koyabiliyor? Kaç dede, kaç nine torununa harçlık verirken, o ay ödeyeceği elektrik, gaz faturalarını dert etmeden hareket edebiliyor? Bu ülkede okula aç gitmek zorunda kalan çocuklarımızı, nasıl doyuracağımızı konuşuyoruz.
BU AKARYAKIT FİYATLARININ SEBEBİ SARAYIN PARAMIZI PUL ETMESİ
Kara kış geldi... Evlerde sobalar, kaloriferler yanmaya başladı. Geçen yıl bu zamanlar, eve doğal gaz faturası 1000 lira geliyorsa, bu sene 2 bin 620 lira gelecek. Yine arabaların kış lastiği değişim zamanı geldi. Ankara’da bir lastik değişim ücreti 150 lira olmuş. Benzinin, mazotun fiyatını hiç söylemiyoruz bile. Uluslararası petrol fiyatları düşüyor. Ama bizde pompadaki fiyatlar nedense hiç düşmüyor. Şu anda Brent tipi petrolün varili 87 dolar. Bu senenin başında 16 Ocak’ta da fiyat buydu. Ve o gün ülkemizde benzinin litresi 13 lira 66 kuruştu. Bugün 21 lira 35 kuruş. Uluslararası piyasalarda mazotun fiyatı aynı ama dün 13 lira 85 kuruş olan mazotun fiyatı bugün 24 lira 97 kuruş. Yani şimdi o günden bugüne benzinin fiyatının yüzde 56 artmasının, mazotun fiyatının yüzde 80 artmasının sebebi ne? Ben söyleyeyim sebebini. Sebebi, Sarayın kibir abidesinin, “Dediğim dedik, çaldığım düdük” diyerek, paramızı pul etmesidir. Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın verilerine göre Türkiye yüzde 146’lık enerji enflasyonuyla, OECD enerji enflasyonu şampiyonu… Bu alanda en yakın rakibimize birde 46 puan fark atmışız.
BAZ ETKİSİNE BEL BAĞLADILAR
Bugün asgari ücret açlık sınırının altına düşmüş. İnsanlarımız maaşıyla, ücretleriyle, aylıklarıyla bir şey alamaz olmuşlar. Her gün ev sahipleriyle kiracılar kavga ediyorlar. Her gün televizyonlarda bu haberler var. Saray ve şürekâsı ise, sabırsızlıkla Aralık ve Ocak ayını bekliyor. Olağanüstü beceriksizliklerinin geçen yıl Aralık ve Ocak aylarında neden olduğu, olağanüstü fiyat artışlarının, endekslerin dışına çıkmasıyla enflasyonun düşeceğini bekliyorlar. Geçtiğimiz yıl neden oldukları enflasyon tsunamisinin, bu yıl tekerrür etmeyeceğini umuyorlar. Ondan sonra da çıkacaklar taş atıp, kolları yormadan, “Enflasyonu düşürdük” diye caka satacaklar. Peki, ben buradan soruyorum, evlere gelen doğalgaz ve elektrik faturalarının tutarı düşecek mi? Hayır düşmeyecek. Benzin, mazot fiyatları bir yıl önceki seviyesine inecek mi? O da inmeyecek. Peynir, et, çay, simit ucuzlayacak mı? Hayır ucuzlamayacak. Hepsinin bu fahiş fiyatları baki kalacak, değişmeyecek. Hatta artmaya devam edecek.
BAŞKA ÜLKELERİN YAPTIĞINI YAPIN, VATANDAŞA DOĞAL GAZI BEDAVA VERİN
Şu kara kışa girerken, vatandaşı bir nebze olsun rahatlatmak mı istiyorsunuz? Daha önce söyledik bir kez daha söyleyelim. Aralık veya Ocak ayında, hiçbir eve doğalgaz faturası göndermeyin. Madem Putin’le, bu kış doğalgaz parası ödememeyi görüşüyorsunuz, madem “Karadeniz’de doğalgaz bulduk” diye övünüyorsunuz, en azından bir ay doğalgazı vatandaşlarımıza bedava verin. Avrupa vatandaşına ne veriyor, ne yapıyor bir bakıverin.
VERGİ DİLİMİ TEKLİFİMİZE DESTEK VERİN
Enflasyon en acımasız vergidir. Milletin cebini sinsice kemirir. Özellikle de dar gelirliyi, emeğiyle geçinen emekçiyi ve emekliyi ezer. Maaşını, ücretini kazancını pul eder. Acımasız Saray rejimi, bir yandan milleti enflasyona ezdiriyor, bir yandan da her şeyi enflasyona göre ayarlarken, vergi dilimlerini değiştirmeyerek, zaten pul ettiği maaş ve ücretlerden, haksız vergi alıyor. Emekçinin satın alma gücü günden güne eriyor, daha yılın yarısı geçmeden, enflasyonun kuşa çevirdiği ücretler, üst vergi dilimlerine giriveriyor. Hükümet hayat pahalılığı altında ezim ezim ezdiği emekçiyi, yüksek vergi dilimleriyle bir daha eziyor. Bu durumdan sadece çalışanlar değil, işverenler de şikâyetçi. Ama sarayın kulakları duymuyor, gözleri de görmüyor. Biz vatandaşımızın derdini duyduk, durumu gördük. Grup başkan vekillerimiz, yaşanan yüksek enflasyonu dikkate alarak, mevcut gelir vergisi dilimlerinin güncellenmesi için, kanun teklifini verdiler. Biz bu teklife Meclis’teki tüm milletvekillerinden, emekçilerimiz adına destek istiyoruz.
KKM’NİN FATURASI ŞİMDİLİK 170 MİLYAR TL
Enflasyon tsunamisi, sadece maaşları, ücretleri, aylıkları değil; milletimizin tasarruflarını da eritip tüketiyor. Milletin hiç edilen tasarruflarıyla, zombiye dönmüş yandaş şirketler yüzdürülüyor. Cumhuriyet tarihinin en korkunç, servet transferi yapılıyor. Milletten acımasızca alınan vergilerle, bankaların ödeyeceği faize devletin Hazinesini kefil ettiler. Kur Korumalı Mevduat dediler, adına faiz demeden mevduat sahiplerine, Marttan bu yana bütçeden 91 milyar 565 milyon lira ödediler. Merkez Bankası’ndan ödenen faizler ise daha hala ne kadar oldu tam açıklanmadı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın dediğine göre, Merkez Bankası, Hazine’nin ödediği faizin yüzde 75’i kadar bir faiz ödemiş. İkisini toplarsak bankaların sırtından 160 milyar liralık faiz yükünü almışlar, milletin sırtına yüklemişler. Buna birde mudilere verilen, 10 milyar liralık vergi teşviki dâhil değil. “Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” deyip, milletin sırtından, toplam 170 milyar liralık servet transferi yapmışlar… O da şimdilik… Sene sonuna kadar bu ne olur, önümüzdeki yıl ne olur o belli değil.
KAZANAN YİNE FAİZ LOBİSİ
Bu işten kim karlı çıktı? Ağızlarından düşürmedikleri faiz lobileri ve batık yandaş şirketler. Bankaların kârı son bir yılda 5’e katlanmış. 286 milyar 170 milyon liraya çıkmış. Şimdi bu faiz lobileri Erdoğan’ı sevmesin de kimi sevsin?
DEMGRAFİK FIRSAT KAÇIYOR, NÜFUSUMUZ YAŞLANIYOR
Bu berbat yönetim elinde, dünyada pek çok büyük değişimin yaşandığı ve bu değişime eşlik eden pek çok fırsatın ortaya çıktığı uzunca bir dönemi maalesef heba ettik. Türkiye, 1980’de küresel gelirden binde 9 pay alıyordu. Bugün küresel gelirden aldığımız pay binde 8’e düştü. Ve işin daha da kötüsü, 1980’de Türkiye’nin demografik fırsat penceresi, sonuna kadar açılmıştı bugün artık kapanıyor. Çalışma çağındaki aktif nüfusumuzla, çalışamayan bağımlı nüfusumuz arasındaki makas, artık genişlemiyor. Nüfusumuz yaşlanıyor.
3 MİLYON 245 BİN GENCİN EVİNDE KÜÇÜK KIYAMET YAŞANIYOR
İleride iktisat tarihi kitaplarında, AK Partili yıllar, “Türkiye’nin kayıp 20 yılı” ve “Kaçan büyük fırsatlar dönemi” olarak anılacak. Artık gençlerimizi nitelikli işlerle buluşturmanın, daha da önemli olduğu bir dönemdeyiz. 15-24 yaş arasındaki 3 milyon 245 bin gencimiz, bugün ne bir işte çalışıyor, ne de okuyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençlerimiz, anasının babasının vereceği harçlığa bakarak günlerini evde geçiriyorlar. Ve bu alanda Türkiye OECD şampiyonluğunu hiç kimseye kaptırmıyor. Ben buradan ifade edeyim, eğer bir evde bir işsiz varsa, o evde küçük kıyamet yaşanıyor demektir. Bu ülkede 3 milyon 245 bin gencin evinde, 3 milyon 245 bin küçük kıyamet yaşanıyor. Zehir gibi gençlerimiz yoklukla, yoksullukla eziliyor. İşte Teknofest Karadeniz’de birinci olan bir gencimiz; maddi imkânsızlıklar nedeniyle, Erdoğan’ın elinden aldığı madalyayı, satmak zorunda kalmış. Açıkça ifade edeyim bu, sözün bittiği yerdir.
FERAHLAMIŞ BİR TÜRKİYE SÖZÜ
Sadece gençler değil, çocuklarımız da bu Hükümetin elinde açlıkla ve yoksullukla sınanıyor. Tarımın doğduğu bu mümbit topraklarda yeterince beslenemeyen çocuklarımızın bugün boylarının kısa kaldığını tartışıyoruz. Son 10 yılda, çalışmak zorunda kalan 616 çocuğumuz iş cinayetlerine kurban gitmiş, hayattan koparılmış. Önümüzdeki seçimden sonra, çocukların yatağa aç girmediği çağın gereklerine uygun eğitim aldığı, evlerinde ve okullarında huzur içinde büyüdüğü ferahlamış bir Türkiye’yi kurmaya söz veriyoruz.
DERİN YOKSULLUĞUN BİR NEDENİ DE DERİN YOLSUZLUK
Son 20 yılda bu zalim yönetim döneminde, tecrübe ederek öğrendik ki, yolsuzluğun olduğu yerde yoksulluk, yolsuzluk ve yoksulluğun olduğu yerde de sonunda yasaklar vardır. İnsanlarımız bugün derin bir yoksullukla mücadele ediyorsa, bunun en önemli nedenlerinden biri de ülkemizdeki derin yolsuzluk ağıdır. Yolsuzluk kurumları ve devleti içten içe çürütür. Devletin uluslararası itibarını fare gibi kemirir.
EKŞİ YEMEYENİN KARNI AĞRIMAZ
Son yaşadığımız olaya bir bakalım. Türkiye, 1960’dan bu yana OECD’nin üyesi. OECD Rüşvet Çalışma Grubu, yabancıların dağıttığı rüşvetlerle mücadele için, Türkiye’nin verdiği taahhütleri, uzunca bir süredir yerine getirmediğini açıkladı. OECD Rüşvet Çalışma Grubuna göre, yabancıların Türkiye’de iş almak için dağıttığı rüşvetlerle mücadelede, kamu tüzel kişilerinin sorumluluğu, rüşveti ihbar edenlerin korunması ve soruşturma yürüten savcıların bağımsızlığı konusunda, çok ciddi açıklar var. Ve bu ülkeyi yönetenler, 2014’ten bu yana söz vermelerine rağmen, bu açıkları gidermek için hiçbir adım atmamış. Biz buradan soruyoruz, sekiz yıldır bu konuda neden hiçbir adım atmadınız? Kim elinizi tuttu? Neden çekiniyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Ekşi yemeyenin karnı ağrımaz. Rüşvetle mücadeledeki bu eylemsizlik, rüşvetçilere gösterilen bu tolerans, ülkemizin itibarına çok büyük zararlar veriyor.
TÜRKİYE’Yİ KARA PARA AKLAMA MAKİNESİNE ÇEVİRDİLER
Üyesi olduğumuz bir başka uluslararası kuruluş, Mali Eylem Görev Gücü… O da ülkemizi, kara paranın aklanmasında, “Yüksek Gözetim Altındaki Ülkeler” liginde tutuyor. Yani meşhur Gri Liste’de… Bu listede hangi ülkeler var? Bunları bir saymak lazım çünkü bununla ilgili çok fazla spekülasyon var özelliklede yandaş basında. Bu listede Arnavutluk, Barbados, Burkina Faso, Kamboçya, Cayman Adaları, Kongo, Cebelitarık, Haiti, Jamaika, Ürdün, Mali, Fas, Mozambik, Panama, Filipinler, Senegal, Güney Sudan, Suriye, Tanzanya, Uganda, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Türkiye… Bunun dışında bir ülke yok. Hem G-20, hem Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, hem Mali Eylem Görev Gücü üyesi olup da, Gri Liste’de olan tek bir ülke var: O da Türkiye… Bu iktidar çıkardıkları varlık barışlarıyla, türlü türlü mali aflarla Türkiye’yi koca bir, kara para aklama makinesine çevirdi. Biz bunları söyleyince Sarayın kibirlisinin sinirleri zıplayıveriyor. “Kalem bizim elimizde. 9 kere Varlık Barışı yapan, 19 kere de, 99 kere de yapar” diyor. Sadece 2013’ten bu yana, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, 43 basamak birden yerimiz kötüleştiyse, 180 ülke arasında 96. sıraya kadar gerilediysek sebebi işte bu kibirdir. Bu kendini beğenmişliktir.
55 MİLYAR DOLARIN SAHİBİ ORTADA YOK
Hiç unutmayın; “Adalet güneşinin solduğu yerde, suçluların gölgeleri büyür.” Suçluların gölgelerinin büyüdüğü yere de, iş ve istihdam sağlayacak, ülkeye yüksek teknoloji getirecek, sosyal altyapıyı, sürdürülebilirliği güçlendirecek temiz para gelmez. Tıpkı bugün olduğu gibi… Ama temiz para yerine, ülkeye ne olduğu belli olmayan paralar gelir. Ondan sonrada otururlar, çaldıkları minareye kılıf uydurmaya çalışırlar. Turizm ve seyahat gelirlerini, ta 2012’ye kadar gidip, makyajlamaya kalkarlar. Ama çalınan minare o kadar büyük ki, ona hiçbir kılıf yeterli olmuyor. 2010’dan bu yana ülkeye giren, kaynağı belirsiz yaklaşık 55 milyar doların, sahibi ortada yok. Bir türlü açıklayamıyorlar. Bir kez daha soruyoruz: Bu 55 milyar dolar hırlının mı, hırsızın mı? Uyuşturucu baronlarının mı? Yoksa korunup, kollanan rüşvet paraları mı?
KÖTÜ PARA KÖTÜ SAHİPLERİNİ DE PEŞİNDEN GETİRİYOR
Kötü para iyi parayı kovar. Kötü para peşinden, kötü sahiplerini de getirir. Bugün İstanbul, uluslararası mafyanın hesaplaşma mekânına döndü. Daha geçtiğimiz haftalarda Ankara’da, 5 Afgan, elleri bağlı şekilde infaz edildi. İtalya’da 4 yıldır aranan uyuşturucu baronu, Antalya’da yakalanıverdi. Ülkemiz uluslararası uyuşturucu ticaretinin, insan ticaretinin, hem hedef, hem de transit geçiş ülkesi haline geldi. Bu güzel ülke, bu berbat tabloyu kesinlikle hak etmiyor. Ülkemizde yolsuzluğun da, rüşvetin de halledilmesi için, ilkin bunlara sebep olanların sandıkta halledilmesi gerekiyor. Onu da milletimiz çok yakında yapacak. Biz milletimizin ferasetine inanıyoruz.
RABİA’YI KATAR TOPRAKLARINA GÖMDÜ
Erdoğan giderayak, diline dış politikada bir “Sil Baştan” sözü doladı. Anlaşılan beyefendi bu seferde, Sevgili Şebnem Ferah’ın, şarkı sözlerini söylemeye niyetli. Suriye Devlet Başkanı Esad’la ilişkilerin “Haziran seçiminden sonra sil baştan” ele alınabileceğini söylemişti. Dün de daha önce “Katil Sisi”, “Zalim Sisi”, “Darbeci Sisi” dediği, Mısır Devlet Başkanı Sisi ile “Sil Baştan” yapıverdi. Televizyonlarda ardından hıçkıra hıçkıra ağladığı, dört parmak yapıp meydanlarda selamlattığı Rabia’yı, dün Katar topraklarına gömüverdi… Siyasetçi sonradan yeme ihtimaline karşı, sözlerinin yumuşak ve tatlı olmasına dikkat etmelidir. Anadolu’muzda bunla ilgili çok güzel bir söz var. “Siyasette adama kirlettiği testiden su içirirler.” Bugün Erdoğan’ın giderayak kirlettiği testiden su içmeye razı olması, pislettiğini temizlemeye çalışması, “Deliğe süpürülmemek için” dış güçlerle pazarlık yapma çabasıdır. Bunu buradan açıkça söyleyeyim. Bizim bu konuda tavrımız nettir. Mısır’la ilişkilerimiz, Suriye’yle ilişkilerimiz, bölgeyle ilişkilerimiz hızla normalleştirilmelidir.
ERDOĞAN’IN AÇIKLARI ÜLKENİN BEKA SORUNU OLDU
Tekrarlıyoruz; “Siyasetçinin geçmişi sözlerine kefil olmalı, sözleri ileride kendisinden davacı olmamalıdır.” Erdoğan’ın geçmişi de, sözleri de ortadadır. Erdoğan için tek bir öncelik vardır. O da koltuğudur. O koltuğu korumak için Erdoğan’ın yapmayacağı şey, vermeyeceği taviz yoktur. O nedenle Erdoğan’ın açıkları, zaafları, bugün ülkemizin en önemli beka sorunudur.
ERDOĞAN SİL BAŞTAN DEYİNCE, HATALARININ SONUÇLARI SİLİNMİYOR
Erdoğan’ın fotoroman İçişleri Bakanı, patlayan bombaları ABD’ye bağlıyor, “Taziyeyi asla kabul etmiyorum” diyor. Aynı gün Erdoğan Endonezya’da, taziye dilekleri için Biden’a teşekkür ediyor. Yani bu neyin nesi? Bunlar cami avlusunda başka, yurtiçinde başka, yurtdışında başka konuşuyorlar. Millet bunların bu oyunlarından artık bıktı, usandı. Şimdi Erdoğan “Sil baştan” deyince, bu milletin çektiği onca acı, katlandığı onca maliyet silinecek mi? Hayır. Erdoğan’ın Emevi Camii’nde namaz kılma rüyasının, milletimize faturası da sil baştan olacak mı? Sıfırlanacak mı? Yo! Ne gezer… 5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. Sosyal ve ekonomik dengelerimiz altüst oldu. Suriye’den elini kolunu sallayarak gelen teröristler ülkemizde kol geziyor. Namus bildiğimiz hudutlarımız, bunların elinde yolgeçen hanı oldu, perfore oldu. Teröristlerin isimleri bile Suriyelileşti… Bu süreçte yüzlerce askerimizi Suriye’de şehit verdik. Vatandaşlarımız canını yitirdi. Bu şehitler bu canlar Erdoğan, “Sil baştan” deyince geri gelecek mi? Hayır gelmeyecek! Yaşanmamış hayatlar, sevdiklerinden çalınan anlar, hep eksikliğini hissettirecek.
MEHMETÇİĞİMİZ ERDOĞAN’IN HATALARINI TELAFİ ETMEK İÇİN CANINI PRTAYA KOYUYOR
Bugün yine Mehmetçiğimiz, Erdoğan’ın hatalarını telafi etmek için sınırların ötesinde canını ortaya koyuyor… Hem karada hem havada operasyon üstüne operasyon yapıyor. Dualarımız Mehmetçiğimizle… Allah hiç birinin ayağının tırnağına taş değdirmesin. Ukrayna’daki savaşın ardından bölgemizdeki dengeler değişiyor. Askeri harekâtın yanında diplomasi de önem kazanıyor. Yeni dengelerin sağladığı imkânlardan bir kez daha dış politikayı iç siyasete alet etme hovardalığına, kaçmadan, başta diplomasi olmak üzere hareket etme zamanıdır. Bugün yine Erdoğan bir sürü laf etmiş. Ama sınırlarımızdan kaçak göç ne zaman sona erecek? Sınırlarımızın güvenliği ne zaman sağlanacak? Bu konuda, ne Erdoğan, ne de Fotoroman Bakanı hiçbir açıklama yapmıyor. Milletimiz asıl bunu merak ediyor. Erdoğan’ın hatalarından, pişmanlıklarından, “Sil baştan” sözlerinden bir daha söylüyorum milletimiz usandı. Milletimizin istiap haddi doldu. Artık Milletimiz sandıkta “sil baştan” yapacak. Sarayın kifayetsiz kibir abidesine “yeter artık” diyecek. Türkiye’miz sırtına tüneyen, Türkiye’nin sırtına tünediği için, kendini dev sanan bu siyasi cüceleri sırtından attığı gün, medeniyet ve refah yolunda, dev adımlarla koşmaya başlayacak. İşte biz bunu yapmaya talibiz. Ülkemizi kısır tartışmalardan çıkarıp, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında feraha ve refaha kavuşmuş bir ülke yaratmak için milletimizden oy istiyoruz, destek istiyoruz.
28 KASIM’DA ALTILI MASA LİDERLERİ BİR ARAYA GELİYOR
28 Kasım’da, Altılı Masayı oluşturan partilerin Sayın Genel Başkanları iktidara geldiğimizde yapacağımız Anayasa değişikliklerinin yol haritasının kamuoyuyla paylaşılacağı toplantıya katılacaklar. Omuz omuza vereceğiz, aziz milletimizi hak ettiği feraha ve refaha kavuşturacağız. Biz hazırız. Milletimiz hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Türk Silahlı Kuvvetleri Irak ve Suriye’nin kuzeyinde Pençe Kılıç Hava Harekatı düzenledi. Pençe Kılıç Harekatı için sizin görüşleriniz nedir? Olası bir kara harekatı hakkında sizin görüşünüz ne olur?
Faik ÖZTRAK- Bizim bu konudaki duruşumuz son derece nettir. Defalarca söylüyoruz. Konuşmamda da söyledim izaha da muhtaç değildir. Terör bir insanlık suçudur, her türlü terör eylemine ve terör örgütünü lanetliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teröre ve terör örgütlerine karşı mücadelesini destekliyoruz. Asker hepimizin askeridir, ordu hepimizin ordusudur. Terörle mücadelemiz meşrudur ve bu mücadeleden askerimizin sırtından kendine oy devşirmek isteyenler varsa bunun adı da maalesef siyaset değildir. Milletimiz herkesin ne yaptığını zaten görüyor, biliyor. Bir kez daha Irak ve Suriye’de Allah Mehmetçiğimizin ayağına taş değdirmesin diyoruz.
Soru- İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu geçtiğimiz hafta katıldığı programda, Kılıçdaroğlu’nun adaylığından endişeliyiz açıklamasını yapmıştı. Çarşamba günü grup toplantısı sonrası da “Kazanabilir ama sağ seçmenden oy alamaz” demişti. İYİ Partinin Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmadığı ifade ediliyor. Siz bu yapılan açıklamalar kapsamında bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Sayın Ağıralioğlu, şahsi görüşlerini ifade etmiş. Hep söylüyoruz, bu konuda kararı altılı masadaki altı partinin Sayın Genel Başkanları verecek. Onun dışında her açıklama sadece söyleyenleri bağlar.
Soru- İçişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ana muhalefet liderine hakaret etti ve hakaretler yargıya taşındı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı 200 bin liralık dava açtığını duyurdu. Sizin bu konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Şimdi Meclis’te kendi bütçesi görüşülüyor. Atanmış bakan çıkıyor sorulara cevap vermek yerine ana muhalefet partisi liderine ağzına geleni söylüyor, ondan sonra da Bütçe Plan Komisyonu’ndan kaçıp gidiyor. Bu hakaretler kabul edilemez. Aslında bu fotoroman bakanın sözlerinin ederi 5 kuruştur. Bugüne kadar da bu kadarlık dava açılmıştı. Fakat bunlarda 5 kuruşluk anlayış olmadığı artık ortaya çıkmıştır. Bu sefer Sayın Genel Başkanımız anlayacakları dilden konuşmuştur 200 bin liralık tazminat davasını açmıştır. Belki biraz kendilerine çekidüzen verirler.
Okunma Sayısı : 436