CHP Sözcüsü Öztrak:“SARAY REZALETİN ÇITASINI EVERESTİN TEPESİNE ÇAKTI”
“BU İSTATİSTİKLERE İMZA ATANLAR YASALAR ÖNÜNDE HESAP VERECEKLER”
“NEBATİ BAKAN İTİRAF ETTİ: ENFLASYONU BİLEREK HORTLATTILAR”
“ENFLASYONLA SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME OLMAZ”
CHP Sözcüsü Öztrak, TÜİK’in makyajlı rakamlarının milletin yaşadığı hayat pahalılığının yarısını bile göstermediğini, bu enflasyon verileriyle maaş ve aylıkların “yalanla talan” edildiğini belirtti.
Öztrak, TÜİK’te son dönemde yapılan atamalara ve yayımlanmayan fiyat verilerine dikkat çekerek, “Sonuç: Piyasa beklentilerinin yarısı kadar ‘aylık’ enflasyon, bağımsız araştırmacıların bulduğunun yarısının altında bir ‘yıllık’ enflasyon. TÜİK’e bu işleri şeffaflık için yaptık diye açıklama yaptırdılar. Sevsinler sizin şeffaflığınızı! Bu yaptıklarınızla, rezaletin çıtasını, Everest’in tepesine çaktınız. Ülkenin güvene en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, güveni bir kez daha kendi siyasi ikbaliniz için talan ettiniz” dedi.
Yunanistan’da, Arjantin’de verilerle oynamanın hazin sonucunun da, verilerle oynayan siyasilerin ve bunlarla işbirliği yapan devlet yetkililerinin hazin sonlarının da görüldüğünü anımsatan Öztrak, “Mayıs ayından itibaren bu istatistiklere imza atan TÜİK yöneticileri hazır olsun. Emeklinin, dulun, yetimin, memurların, işçilerin maaş ve ücretlerini yalanla talan etmekten, yasalar önünde hesap verecekler” diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin basına yansıyan “Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor” sözlerini de değerlendiren Öztrak, “Bakan enflasyonu hükümetin hortlattığını itiraf etmiş. Hükümetin zengine çalıştığını da bu söyledikleriyle ikrar ediyor. Ama enflasyonla sürdürülebilir büyüme olmaz. Bu her zaman istikrarsızlıkla sonuçlanır. Bunu ülkemiz defalarca tecrübe etmiştir. Sonu da hep hüsran olmuştur” uyarısında bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Hafta sonu, 1 milyondan fazla gencimiz LGS sınavına katıldı. Bu sınavın kazananları olacak ama kaybedenleri yok. Gençlerimiz geleceğimiz. Onların gelecek kaygısı taşımadan, özgürce yaşayacakları, üretecekleri, kazanacakları, hayallerini gerçekleştirebilecekleri, bir ülkede yaşayabilmeleri için, çalışmaya kararlıyız.
EKOSİSTEM HAKKINI ANAYASAL GÜVENCEYE ALACAĞIZ
Dün Dünya Çevre Günüydü. Bu hafta da Çevre haftası… Milletimizin Çevre Gününü ve Çevre Haftasını kutluyoruz. Doların yeşilini çevrenin yeşiline tercih eden yöneticiler tarafından, mavinin, yeşilin rant uğruna acımasızca talan edildiği, ettirildiği, bir 20 yılı geride bırakıyoruz. Son 20 yılda sel, müsilaj gibi birçok felaketi yaşadık. 170 bin hektarlık orman alanı, gözlerimizin önünde yandı kül oldu. Biz yaşadığımız dünyayı, gelecek nesillerden ödünç aldığımızın farkındayız. Onlara yaşanabilir bir dünya teslim etmek için üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz. Canlı ve cansız varlıklar bu ekosistemin bir parçası. Sağlıklı bir ekosistem, henüz doğmamış olan nesillerin de hakkıdır. “Sürdürülebilir Yaşam” anlayışı ışığında bu hakkı Anayasal güvence altına alacağız. Çevre talanını durduracağız ve AK Parti yönetiminin verdiği zararları hızla telafi edeceğiz.
NEBATİ BAKAN İTİRAF ETTİ: ENFLASYONU BİLEREK HORTLATTILAR
Hep söylüyoruz. Bir memleket ya ilimle ya da zulümle yönetilir. Sarayın ilimden nasibini almadığı ortada… Hükümet bilimden ve akıldan koptukça, faturası milletimize, hepimize çıkıyor. Saray, ekonomi bilimini yok saydı. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Enflasyonu “bilerek, isteyerek” hortlattı. Biz bunu defalarca söyledik. Bugün Saray medyasına mensup bir köşe yazarı, Nebati Bakan’ın da partisinin kampında: “Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor…” diyerek, enflasyonu hükümetin hortlattığını itiraf etmiş. Yazar da bunu aktarmış. Bakan Hükümetin zengine çalıştığını da bu söyledikleriyle ikrar ediyor.
ENFLASYONLA SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME OLMAZ
Ben buradan söyleyeyim: Enflasyonla sürdürülebilir büyüme olmaz. Bu her zaman istikrarsızlıkla sonuçlanır. Bunu ülkemiz defalarca tecrübe etmiştir. Sonu da hep hüsran olmuştur. Aslında bu modelle daha işin başında gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklendiği bellidir. Saray, talimatla tabela faizini indirtmeden önce, yüzde 20’nin altında olan yıllık enflasyon, dokuz ayda neredeyse dörde katlanmıştır, yüzde 73,5’e çıkmıştır. Sarayın bu “tercihi” sayesinde, Türkiye dünyada en yüksek üretici enflasyonuna sahip ülke olmuştur. Nebati Bakan bu toplantıda; “Yılsonunda enflasyon yüzde 48-49, gelecek sene sonunda ise yüzde 19,9 olacak” da demiş. E ne oldu? Hani 2023 seçimlerine giderken enflasyon tek haneye düşecekti? Bunlar anlaşılan, hiçbir taahhütlerini yerine getirme takatine artık sahip değiller.
G-20’NİN SEFALET ŞAMPİYONU OLDUK
Sarayın kibirlisi, enflasyon ve işsizliğin toplamından oluşan Sefalet Endeksi’nde, ülkemizi açık ara, G-20’nin sefalet şampiyonu yaptı. Sefalette, iflas bayrağını çeken Arjantin’e 20 puan, Güney Afrika’ya 45 puan, Brezilya’ya da 62 puan fark attık. Ülke olarak, sadece hayat pahalılığını değil, artık açlığı ve yokluğu konuşur olduk.
GIDA FİYATLARI DÜNYADA DÜŞÜYOR, BİZDE ARTIYOR
Dünyada gıda enflasyonu Ukrayna-Rusya Savaşı’nın ardından; Mart ayında yüzde 34’e çıktı. Ama takip eden iki ayda 10 puan birden geriledi. Bizde ise aynı dönemde, gıda fiyatları, roket hızıyla yukarı gitmeye devam etti. Nisan ayında, tek bir ayda 20 puan artışla yüzde 90’a fırladı. Mayıs ayında da yüzde 93’ü aştı. Sarayın kibirlisi, “Bu fiyat artışları dünyadan ve bazı piyasa aktörlerinin fırsatçılığından kaynaklanıyor” demiş yine bu Kızılcahamam’daki toplantıda. Şimdi Mayıs ayı itibariyle; dünyada gıda enflasyonu yüzde 23, Türkiye’de kaç? Yüzde 93. Bugün Türkiye’de gıda fiyatlarındaki her 4 liralık artışın sadece 1 liralık kısmı dünyadaki gelişmelerden, kalan 3 liralık kısmı ise Sarayın kendi aklını beğenmişliğinin sonucunda paramızı pul etmesinden kaynaklanıyor bu enflasyon.
ZAM YAĞMURLARI SEL OLDU
Mayıs ayında da zam yağmurları sel oldu. Milletimizi perişan etti. Kahveye zam, şekere zam, çaya öyle böyle değil, tek seferde yüzde 44 zam, içkiye zam, sigaraya zam, internete zam, Mayıs ayının son gecesi millet uykudayken elektriğe zam, doğal gaza zam… Arabası olanın zorunlu trafik sigortasına da zam… Vatandaşlarımız artık arabasına sigorta yaptıramıyor. Trafikte olan her araçtan biri sigortasız… Aslında millet arabasının kontağını da çeviremiyor. Son bir ayda, benzin fiyatı yüzde 18, mazot fiyatı yüzde 29 arttı. Benzin de mazot da hızla 30 liraya koşuyor. Dizel arabanın deposunu doldurmanın maliyeti, tek bir ayda 325 lira birden artmış. Artık arabasının deposunu fulleyebilen kalmadı. 50 liralık benzinle, artık benzin ışığı sönmüyor. Son bir yılda; Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarındaki artış Amerika Birleşik Devletleri’ndekinin beş katı… Kalkınma için Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içinde Türkiye enerji enflasyonu şampiyonu… Ama sorsanız Saray, gıda fiyatlarında olduğu gibi “Enerji fiyatlarındaki artışın sebebi de biz değiliz, dünyada arttı” diye ahkam kesiyor. Akaryakıt fiyatlarındaki artışın esas sebebi, Sarayın paramızı pul eden, kerameti kendinden menkul yanlış politikalarıdır.
MAAŞ ARTIŞI SARAYIN LÜTFU DEĞİL
Bu sıralar havuz gazetelerine, “Temmuz’da maaşlar şöyle zamlanacak, böyle zamlanacak diye ” haberler yazdırıyorlar. Dün de baktım sarayın kibirlisi de benzer laflar etti. İnsaf, bu kadar mı acze düştünüz? Yasalara göre, toplu sözleşmeye göre, vermeye mecbur olduğunuz enflasyon farkını Sarayın lütfu gibi göstermek nasıl bir akıldır? Aslında bu laflar, bu ülkede alın teri dökenlerin, emeklilerin, yılın ilk yarısında, TÜİK’in ağır makyajlı rakamlarıyla bile enflasyona nasıl ezdirildiğinin açık bir itirafıdır. Bu yılın ilk yarısı için, memura, emekliye verilen zam, daha Ocak ayında eriyip gitmiştir. Beş ay boyunca memuru da, emeklisi de enflasyona ezdirilmiştir. Sarayın ilk beş ayda sebep olduğu enflasyon yüzde 36. Hükümetin azdırdığı enflasyonun altında, sadece memur ve emekli değil, asgari ücretle maaş alanlar başta olmak üzere tüm çalışanlar ezildi. Asgari ücret, Ocak ayından sonra açlık sınırının altına indi. Bunların hepsini telafi etmek zorundasınız.
3600 EK GÖSTERGEYİ DAHA FAZLA BEKLETMEYİN
Bir de 3600 ek göstergenin esaslarını bu akşam açıklayacaklarmış. Esası falan bıraksınlar. Bunun sözünü, dört yıl önce seçim meydanlarında verdiler. Artık 3600’ün aslını biran önce memurlarımıza verin.
SARAY REZALETİN ÇITASINI EVERESTİN TEPESİNE ÇAKTI
TÜİK’in rakamları ağır makyajlı… Vatandaşlarımızın yaşadığı hayat pahalılığının yarısını bile göstermiyor. Aslında bu rakamların üzerinde kapkara bir gölge var. Saray ve şürekası ise, hayat pahalılığına karşı önlem almak yerine, istatistiklerle millete yalan söylemeyi tercih ediyor. Kendilerinin hortlattığı enflasyon canavarını milletten gizlemek için, saklamak için, türlü oyunlara başvuruyorlar. Bugüne kadar bu oyunlar sökmedi. Ama son birkaç haftada artık bu rezalet ayyuka çıktı. Önce TÜİK’in Fiyat İstatistikleri Daire Başkanı değişti. Ardından, enflasyon verilerinde, veri kalitesinin kontrolünü sağlayan ve yıllardır her ay açıklanan, “Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatı” verileri yayımlanmamaya başladı. Biz bu açıkladıkları fiyatlarla mal satan marketleri merak ederken, vatandaşlarımızda gitsin oralardan alışveriş yapsın derken şimdi artık fiyatları da yayımlamayacaklar. Hükümet diyor ki, “TÜİK ne derse onu kabul edeceksiniz”. Ardından, TÜİK’te Tüketici Fiyatları Grup Başkanı’nın ipi çekildi. En son bu işleri vekaletle götüren, TÜİK’in bölge müdürlerinin de asaleten ataması yapıldı. Sonuç: Piyasa beklentilerinin yarısı kadar “aylık” enflasyon, bağımsız araştırmacıların bulduğunun yarısının altında bir “yıllık” enflasyon TÜİK tarafından açıklandı. Bu açıklamanın ardından TÜİK’e bu sefer bu işleri, “AB’yi uyum çerçevesinde yaptık, şeffaflık için yaptık” diye açıklama yaptırdılar. Sevsinler sizin şeffaflığınızı! Bu yaptıklarınızla, rezaletin çıtasını, Everest’in tepesine çaktınız. Ülkenin güvene en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, güveni bir kez daha kendi siyasi ikbaliniz için talan ettiniz.
BU İSTATİSTİKLERE İMZA ATANLAR HAZIR OLSUN, YASALAR ÖNÜNDE HESAP VERECEKLER
Buradan söylüyoruz: Mayıs ayından itibaren bu istatistiklere imza atan TÜİK yöneticileri hazır olsun. Emeklinin, dulun, yetimin, memurların, işçilerin maaş ve ücretlerini yalanla talan etmekten, yasalar önünde hesap verecekler. Hortlattığı enflasyonla milletin sırtına çullanan Saray da, memurları, verilerle alenen ve pervasızca oynamaya zorlayarak, insanların maaşlarını, aylıklarını ücretlerini talan etmenin, “Kul hakkı yemenin” hesabını önce sandıkta verecek. Bu rezalet, kesinlikle kabul edilemez. Yunanistan’da, Arjantin’de verilerle oynamanın hazin sonucu da, verilerle oynayan siyasilerin, bunlarla işbirliği yapan devlet yetkililerinin hazin sonları da ortadadır.
VERİLERLE OYNAMANIN BAŞKA FATURALARI DA VAR
Devletin verileriyle oynamanın başka faturaları da var. Verilerle oynamak, Hazine’nin borçlanmasını pahalılaştırır, zorlaştırır. Bugün iç borçlarımızın üçte birini enflasyona endeksli kağıtlar oluşturuyor. Verilerle oynadıkça, hem içeriden hem de dışarıdan borç bulmak giderek zorlaşıyor, pahalanıyor. Devletin açıkladığı verilere güven bittikçe risk algısı artıyor. Risk algısı arttıkça faizler artıyor. Borçlanmanın maliyeti her gün biraz daha yükseliyor.
İCRA DAİRELERİNDE DOSYA SAYISI PATLADI
Esnaf, pandemi döneminde aldığı borcu hala ödeyemedi. Arşu alaya çıkan elektrik, su, gaz faturalarını da ödeyemiyor. Esnafımız, “Ne kadar dayanabilirim” diye gün sayıyor. Genç çiftler artık ev masraflarını karşılayamadığı için analarının babalarının evlerine taşınıyor. Millet borcunu ödeyemiyor. İcra dairelerindeki dosya sayısı, son bir yılda, 1 milyon 468 bin artışla, 23 milyon 558 bin olmuş. Çiftçilerimizin sadece bankalarda takibe düşen kredileri 4 milyar lirayı bulmuş.
FAİZ LOBİLERİ ABAT OLDU
Milletin dertlerine gözleri kapalı, kulağı sağır, kalbi mühürlü bu Hükümet, faiz lobilerine de gayet şefkatli… Faiz lobileri abat olmaya devam ediyor. Bu yılın ilk 4 ayında, bankaların verdikleri kredilerden kazandığı faiz geliri önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artmış. 200 milyar lirayı geçmiş. Bankaların takipteki alacaklardan elde ettiği faiz geliri ise ikiye katlanmış. Bankaların mevduat sahibine verdiği faizin çoğu milletin hazinesinden ödeniyor. Ama kredi faizleri artmaya devam ediyor. Aynı dönemde bütçeden yapılan faiz harcamaları da yüzde 54 artışla 100 milyar lirayı aşmış. Faiz lobileri, bu Hükümeti sevmesin de kimleri sevsin.
ÇEVRECİLİK BAHANE, YANDAŞA GARANTİLER ŞAHANE
Vatandaşına zalim bu Hükümet, sadece faiz lobilerinin değil, Saraya yandaş müteahhitlerin de sevgilisi… “Bir kuruş vermeden yaptırdık” dedikleri, döviz garantili projeler için bu yıl ilk 4 ayda ödediğimiz para 9,5 milyar lira. Hafta sonunda ortaya çıktı ki, İstanbul’da yeni havalimanı ihalesini kazanan beşli çeteye, “25 yıl boyunca, İstanbul’a yeni havalimanı yapılmayacak, Atatürk Havalimanı’ndan tarifeli uçuş yapılmayacak” garantisi verilmiş. Anlaşılan şimdi İstanbul Havalimanı’nı satmayı düşündükleri, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, “Sizin garantiniz yetmez. Siz gidicisiniz. Atatürk Havalimanı’nı yıkmazsanız, yeni gelen iktidar bu israfa razı olmaz, bizde bunları almayız” demişler. Saray’ın giderayak Atatürk Havalimanı’na neden kıydığı, pistlerin paldır küldür neden kırdığı ortaya çıktı. Çevrecilik, ağaç bahane… Yandaşa verilen garantilerse şahane.
KÖİ PROJELERİNİ YENİDEN MASAYA YATIRACAĞIZ
Biz yine de söyleyelim, geliyor gelmekte olan… CHP iktidarında tüm KÖİ projelerini masaya yatıracağız. Yapılan işleri, verilen paraları, verilen garantileri, hepsini gün ışığına çıkaracağız. Anlaştık, anlaştık… Anlaşamadık, bu projelerin işletme haklarını maliyet artı makul kar üzerinden belirleyip devlete geri alacağız.
MİLLETİ “KALANSIZ” BÖLÜYOR
Görevinin sonuna gelen Saray’ın kibirlisi, artık seçilemeyeceğini anladı. Ve yazgısının sonuna gelen bir otokrata yakışır şekilde, şirazesinden çıktı. Kibiri zirve yaptı. Dün, “Her kim bu kardeşinize saldırıyorsa, aslında Türkiye'ye saldırıyor demektir. Her kim AK Parti'yi ve Cumhur İttifakı'nı kötülüyorsa, aslında Türkiye'yi hedef alıyor demektir” dedi. İşte milleti “kalansız bölme” tam da budur. Bu ne kibir! Milletimizin huzuruna, Sarayınızdaki dev aynalarına bakıp mı çıkıyorsunuz?
TÜRKİYE BİRDEN BÜYÜKTÜR, GELDİĞİNİZ GİBİ GİDECEKSİNİZ
Buradan söyleyelim: Türkiye birden büyüktür. Bu millet de sizden çok çok büyüktür. Ama milleti unutanların, halini görmeyenlerin, sesini duymayanların, bunu idrak etmesi mümkün değildir. Siz devlet falan değilsiniz. Milletin iradesiyle gelip giden pek çok Hükümet gibi, siz de gideceksiniz. Milletin oyuyla geldiniz, milletin oyuyla da gideceksiniz. Geldiğiniz gibi gideceksiniz. Şu ayaklarınız artık yere bir değsin.
CHP İKTİDARINDA 128 MİLYAR DOLAR PEŞKEŞİNİN SORUMLULARINI AÇIKLAYACAĞIZ
AK Parti Genel Başkanı, Partisinin kampında, “128 milyar doları ne yaptıklarını kamuoyuyla paylaştıklarını” söylemiş. El-insaf… 128 milyar doların buharlaştırıldığı ilk ortaya çıktığında ne demiştiniz, “Para Merkez Bankası kasasında, kaybolan hiçbir şey yok”. Bunu kim söyledi? Sonra ardından çıkıp, “Finansal dalgalanma yaratmak isteyenlere karşı kullandık” diyen kim? “Türkiye’nin 128 milyar dolar satılabilir döviz rezervi hiç olmadı” diyen saray şürekasını nereye koyacağız? Ya da “Bir protokol dâhilinde, bu dövizleri 2017’den itibaren sattık” diyen Merkez Bankası Başkanı’na ne demeli? Şimdi biz bunlardan hangisinin doğru olduğuna inanalım? Hangi söze itibar edelim? Merak etmesinler, CHP iktidarında, 128 milyar doların, ne zaman, kimlere ve kaça satıldığını ve bu peşkeşin sorumlularını, tek tek milletimize açıklayacağız.
BUĞDAY İÇİN AÇIKLANAN FİYAT YETERSİZ
Bu Hükümet artık bitmiş, metal yorgunu, milletle irtibatı kesilmiş… Gençleri “festival” diye aldatarak, muhtarları “bürokratlarla tanıştıracağız” diyerek parti toplantılarına cebren ve hileyle getiriyorlar. Saray Kabinesinde onca “bakan” var, ama milletin halini “gören” yok. Emekliyi, emekçiyi, esnafı çiftçiyi görmüyorlar. Bu kürsüden, üç hafta önce, “Buğdayda hasat başladı. Taban fiyatı açıklayın. 7,5 liranın altındaki fiyat çiftçiyi kurtarmaz” diye çağrıda bulunmuştum. Dün çıktılar buğday için 6 lira fiyat açıkladılar. Şimdi, geçen yıl açıklanan buğday alım fiyatıyla çiftçilerimiz 1 ton buğday satıyorlardı 367 litre mazot alıyorlardı. Bu yıl açıkladıkları bu fiyatla ancak 252 litre mazot alabiliyorlar. Kayıp? O da bugün yarın zam gelirse değişecek. Kayıp 115 litre. Uluslararası piyasada buğdayın tonu 390 dolarla 440 dolar arasında. Çiftçinin önümüzdeki sene de tarlasını ekebilmesi için buğdayda prim 1.000 liradan en az 2.000 liraya çıkarılmalı ve bu primler hemen ödenmelidir. Prim sadece TMO’ya mal satanlara değil, tüm üreticilere ödenmelidir. Kuru tarım yapılan ve verimin düşük olduğu yerler dikkate alınarak, kademeli prim sistemine derhal geçilmelidir. Çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının geri ödemesine Eylül’de değil Kasım ayında başlanmalıdır.
KİBRİNİZ OLMASA TÜRKİYE 2 TRİLYON DOLAR MİLLİ GELİRE RAHAT ULAŞIRDI
Saray, milletimizi birbirine düşürmek için Gezi eylemcilerine olmadık iftiralar attı. Sonunda da “Gezi olmasaydı, milli gelirimiz 1,5 trilyon dolar olurdu” diyerek, kendi beceriksizliklerinin faturasını Gezi’ye yıkmaya kalktılar. Yani oynamayı bilmeyen damat, gelin yerim dar dermiş… Öyle olmasa böyle olurdu diye devlet yönetilmez. Biz söyleyelim, Gezi eylemleri değil ama sizin kibriniz olmasa bu ülkenin milli geliri 2023’te en az 2 trilyon dolar olurdu. Ama şimdi yarısının bile altında. Türkiye’nin doğru bir yönetimle, rahat rahat yakalayacağı ilk 10 ekonomi arasına girme hedefi tek kişilik rejim sayesinde hayal oldu. Bırakın ilk 10 ekonomi arasına girmeyi, 4 yılda Türkiye ilk 20 ekonomi liginden düştü. Her şeyi batırdılar. Tutunacak dalları kalmadı. Şimdi on parmaklarında on kara, her yere bulaştırmaya kalkıyorlar. Türkiye'nin ve Türk milletinin felaketi pahasına kendilerine ikbal devşirmeye çalışıyorlar.
KABIN İÇİNDE NE VARSA DIŞINA O SIZAR
Millete yaşattığı hayat pahalılığını, işsizliği, yokluğu, artık gizleyemeyen Saray, Gezi direnişini her derdine deva etmeye çalışıyor. Oturduğu koltuğa yakışmayan işler yapıyor. Geziyle ilgili türlü çeşitli iftiralar sıralardı olmadı, yetmedi, şimdi milletimize küfretmeye başladı. O da yetmedi, ettiği küfre milletimizi de ortak etmeye kalktı. Böylesi, Türk siyaset tarihinde ne görüldü ne de duyuldu. Erdoğan’ın, bizim burada tekrarından hicap duyacağımız sözleri, bu milletin, bu toprakların sözleri değildir. Bu millet, edep ve adap unutulmasın diye, tekkeye, türbeye; dükkana, kahveye; “Edep ya Huu” levhaları asan bir millettir. Bu milletin dili de, gönlü de, Anadolu Erenlerinin diliyle yoğrulmuştur. Mevlana, Hacıbektaş, Hacı Bayram ocaklarında, Kemalata ulaşmıştır. Bu ülke; “Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir” diyen kurucu babaların elinde yükselmiştir. Erdoğan’ın sözleri, ne bu topraklarda yoğrulmuş, ne bu memleketin ocağında pişmiştir. Erdoğan’ın sözlerinin milletimizle tek irtibatı, Atalarımızın, “Kabın içinde ne varsa, dışına o sızar” sözlerinin ispatlanmasına vesile olmasıdır. Milletimiz, kendini bölen, kendine küfür eden, partizan bir Cumhurbaşkanı değil, tarafsız, milletini kucaklayan bir Cumhurbaşkanı istemekte, bunu özlemektedir. İlk seçimde de bu özlem bitecektir. Şunu da söylemeden geçmeyim; ön teker nereye, arka teker oraya… Cumhurbaşkanı millete alenen küfür edince, MKYK üyesi de iyice azıtıyor, şoförleri, adamları çocukların kavgasının arasına dalıyor, 15-16 yaşlarındaki gençleri dövüyorlar. Kendisi böyle, örgütü böyle, parti yönetimi böyle…
RANDEVUYLA DEĞİL, BİR GECE ANSIZIN GELİNİR
Bugün son olarak, dış politikada yaşanan bazı gelişmeler hakkında Merkez Yönetim Kurulumuzun değerlendirmelerini paylaşacağım. Saray tarafından yapılan açıklamada, Suriye’ye sınır ötesi bir operasyon yapılacağı ifade edildi. Biz, Türkiye’nin güvenliği için doğru şekilde atılacak her adımın yanında oluruz. Ancak Türkiye sınır ötesi operasyonları ilk defa yapmıyor. Sınır ötesi operasyon böyle randevu vererek, yer göstererek, davul zurnayla duyurularak yapılmaz. Kıbrıs’ta olduğu gibi “bir gece ansızın” gelinir. Yapılacak bir operasyon haftalar öncesinden ilan ediliyorsa, karşındaki tankını, topunu sınırına yığar, teröristler tertibatını alır. Zaten bölgeden de gelen haberler işlerin böyle olduğunu söylüyor. 3-5 oy devşirmek için yapılan bu fırsatçılık, askerimizin hayatını tehlikeye atıyor. Biz askerimizin ayağına taş değsin istemeyiz.
NATO MÜZAKERESİ TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ ÇERÇEVESİNDE ELE ALINMALI
Bir diğer husus ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği… İttifakın güçlenmesi hepimizin yararınadır. Savunmamızı kolaylaştırır. Ancak Türkiye, müttefikimiz olacak İsveç ve Finlandiya’dan terörle mücadele konusundaki taleplerinde de haklıdır. Ülkemiz bu süreçten, diplomasiyi etkin şekilde kullanarak, terörü kalıcı ve kesin bir biçimde bitirecek bir çözümle çıkmasını bilmelidir. Bu, tabi ki Dışişleri Bakanlığı’nın tecrübeli diplomatlarını dışlayarak, hamaset yaparak, buradan iç politikaya oy devşirmeye kalkışarak olmaz. Bundan sonuç alınmaz. Bugüne kadar da bundan bir sonuç alınmadığını hep gördük. Diplomatik nezaket içinde, iç siyasete alet edilmeden götürülmesi gereken bu süreç, sadece Finlandiya’ya SİHA satarak, sadece birkaç teröristi geri alma anlaşması yaparak sonuçlanmamalıdır. Türkiye’nin vizyonu bundan çok daha geniş olmalıdır. Bir güvenlik örgütü olan NATO’ya İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği müzakere edilirken, bu konunun Türkiye’nin AB üyeliği çerçevesinde ele alınması, özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin Savunma ve Güvenlik yapılanmalarındaki yeri, mutlaka masada olmalıdır, tartışılmalıdır. Bu, dış güvenlik endişelerinin kalıcı bir biçimde giderilmesine de katkıda bulunacaktır.
Okunma Sayısı : 653