CHP Sözcüsü Öztrak:“SARAY AYBAŞINI GÖREMEYEN MİLLETE ‘AY’I GÖR’ DİYOR”
CHP Sözcüsü Öztrak:“SARAY AYBAŞINI GÖREMEYEN MİLLETE ‘AY’I GÖR’ DİYOR”
CHP Sözcüsü Öztrak, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın 2023’te Ay’a çıkma vaadiyle ilgili, “Bir de slogan bulmuşlar. Gökyüzüne bak, Ay’ı gör! Millet aybaşını göremez hale gelmiş, aybaşını getiremez hale gelmiş, Ay’ı nasıl görecek? Bunlar milletten kopmuşlar, milyonlarla alay ediyorlar” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle yarın başlayacak 3 aylarda yapılacak ibadetlerin kabul olmasını cenabı haktan diliyorum. Dün, Alaçatı ve çevresini etkileyen, ciddi maddi hasara yol açan hortum ve Urla’da yaşanan dolu felaketi, İzmir’imize yeni acılar yaşattı. Deprem ve sel felaketlerinin yaralarını sarmaya çalışırken, bir de bu yeni acıları yaşayan, İzmir’e ve İzmirli hemşerilerimize, geçmiş olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
İNSANLAR ÇARESİZ, DERTLER SAHİPSİZ
Ülkemizde salgın, yeniden yükselişe geçti. Ekonomik sıkıntılar her geçen gün artıyor. Yönetimde yaşananlar, devlet krizinin hızla derinleştiğini gösteriyor. Ülke patinaj yapıyor. İnsanlar çaresiz, dertler sahipsiz. Milletimizin yaşadığı buhranın korkunç yüzü, her gün biraz daha belirginleşiyor.
İŞSİZİ İŞSİZ SAYMAYINCA SORUN KALMADI
Bu hafta, 2020’nin son üç ayına ait işsizlik verileri açıklandı. İş güç sahibi 1 milyon 103 bin yurttaşımız, son bir yılda işini kaybetmiş. Ama TÜİK’e bakarsak, geçtiğimiz Kasım ayında işsizlik oranı da, işsiz sayısı da düşmüş. İş bulmaktan umudunu kesen ve artık iş aramayı bırakanları işsiz saymayınca, “İşsizlik” diye bir sorun da kalmamış. Oysa Kasım’da işsiz yurttaşlarımızın sayısı 4 milyonken iş aramayıp çalışmaya hazır olan yurttaşlarımızın umutlarını kestiği için iş aramayıp çalışmaya hazır olan yurttaşlarımızın sayısı ise, 4 milyon 832 bin.
GÖRÜLMEMİŞ İŞSİZLİK TSUNAMİSİ
İş bulma ümidini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı, işsiz sayısını geçmiş. İş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı, son bir yılda, 2 milyon 606 bin kişi artmış. Böyle bir artış, daha önce yok ülkemizde! Millet iş bulmaktan umudu kesmiş. Eğreti istihdam ve umudunu kaybedenlerle, gerçek işsizlerimizin sayısı toplam 11 milyon 195 bin kişiye sıçramış. Bu görülmemiş bir tsunami... Aslında bu görülmemiş bir buhran… Böyle bir işsizlik tablosuyla daha önce hiç karşılaşmadık.
ÇALIŞMA DÜŞERKEN BÜYÜME ARTTI
Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre de, Türkiye çalışılan saat kaybında dünyada en başlarda olan ekonomilerden bir tanesi. Yani fabrikalar, işletmeler kapanmış, kapanmayanlarda daha az çalışmış. Ama TÜİK’e göre salgında her nasılsa az çalışmışız ama çok üretmişiz. Türkiye büyüme hızı olarak baktığımız zaman bu dönemde en yüksek büyüme hızı gösteren ekonomilerden bir tanesi olmuş. Şimdi bu nasıl oluyor? Bu Kristof Kolomb’un yumurtası gibi bu olay nasıl gerçekleşiyor bunun takdirini ekonomistlerimize ve aziz milletimize bırakıyorum.
GENÇLERİMİZ “EV GENCİ” OLDU
İşsizlik arşı alaya çıktı. Neredeyse her ailede bir işsiz var. Gençlerimiz işsizlikten kırılıyor. Ülkemizin en önemli stratejik üstünlüğü gençlerimiz, ne bir işte çalışıyor, ne de okula gidiyor. 5 milyon 529 bin gencimiz, “Ev genci” olmuş, anasının babasının eline bakıyor. 18 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği sonucunda, Türkiye gençlerini, ülkemiz, stratejik üstünlüğünü kaybediyor. Önümüzdeki fırsat pencereleri kapanıyor. Türkiye 37 üyeli Kalkınma İçin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içinde, ev genci oranı en yüksek olan ülke. Ama Erdoğan’ın Şahsım Rejiminde, Saray sosyetesi ve beslemeleri “Lale Devri” yaşıyor. Milleti unutanların, milletin gerçek gündemini çalmaya kalkıyor. Milletimiz tüm bu yapılanları değerlendiriyor, kimlerin “siyasi cambaz” olduğunu, kimlerin “siyasi dolandırıcılık, hırsızlık” yaptığını görüyor. Notunu veriyor.
SİYASİ DOLANDIRICILIKTA KİMSE ELİNE SU DÖKEMEZ
Geçtiğimiz hafta, Voltaire’e atfedilen bir sözden hareketle, “Siyasi hırsız” ile “sıradan hırsızın” farkına değinmiştim. Son bir haftada yaşadıklarımıza bakınca, milletimizin geleceğini, hayallerini, bilgisini, eğitimini, işini, gülümsemesini çalan, siyasi hırsızlığın, siyasi cambazlığın, siyasi dolandırıcılığın, her geçen gün başka bir zirve yaptığını görüyoruz. Hak edene, hakkını vermek lazım. Bu konularda Erdoğan’ın ucube Şahsım Rejiminin eline, bu dünyada kimse, başka hiçbir rejim su dökemez.
“SÖZDE” YERLİ VE MİLLİ ARABAYI BEKLİYORUZ
2011 seçimlerine giderken, “Yerli Uçağımız Göklerde” dediler. Göremedik. 2015 seçimlerine giderken, “Yerli Yolcu Uçağımızı Yapıyoruz” dediler. Bütün şehirleri pankartlarla, afişlerle doldurdular. Ama o uçağı bulamadık. 2021 yılına geldik... Yerli yolcu uçağı hala ortada yok, arıyoruz bulamıyoruz. 2011’de yüzde 100 yerli otomobil üretecek bir babayiğit aramışlardı o Babayiğit bir türlü çıkmadı. Şimdi o babayiğit çıkmayınca da 2015 yılında Cadillac’a üretilen prototipleri İsveçli SAAB firmasına 40 milyon Avro ödeyerek satın aldılar. Çakma prototipleri “yerli araç” diye, millete yutturmaya kalktılar. Yerli araba, “2019 Cenevre otomobil Fuarında” görücüye çıkacak, “2021’de de seri üretime geçeceğiz” dediler. 2019 gelip, geçti. Cenevre Fuarında görücüye çıkan araba oldu mu? Olmadı. 2021’deyiz. Yüzde yüz yerli arabanın seri üretimi başladı mı? Hayır başlamadı. Bu iş suya düşünce, bu defa, 2018’de Hong Kong’da görücüye çıkmış bir arabayı aldılar. Önüne kocaman harflerle TOGG yazdılar. Şimdi de tasarımı İtalya’dan, motoru Almanya’dan, şasisi İngiltere’den, bataryası Çin’den toparlanacak, bu sözde “yerli ve milli” arabayı, bekliyoruz.
TANK NEREDE? TANK YOK… PARA NEREDE? PARA YOK…
Siyasi sermaye “yalan” olursa, gökyüzünde “hayali yerli yolcu uçağı”, yollarımızda “hayali yerli araba” olur da, sınırlarımız da bekleyecek “hayali yerli tank” olmaz mı? Elbette olur… Bu ülkenin en stratejik askeri tesislerinden birini, “Yerli tank” yapacağız diyerek, tek kuruş almadan, allem ettiler, kallem ettiler. Katar ordusuna peşkeş çektiler. Sonrada Savunma Sanayi Başkanı, attığı bu tweet ile ne dedi? “Altay Tankı Seri Üretim Projesi imzalandı. 18 ay sonra ilk tank, Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek.” Bakın, “Teslim edilebilir” demiyor. “Teslim edilecek” diyor. Peki bu tweetin atıldığı tarih ne? 9 Kasım 2018. 18 aylık süre, 9 Mayıs 2020’de doldu. Bugün tarih ne? 12 Şubat 2021. Tank nerede? Tank yok. Para nerede? Para yok. Yatırım yapılacak dendi, o da yok. Yani tam bir “Organize İşler” durumu… Altay Tankları sözleşme süresinde teslim edilmediyse, bunun bir müeyyidesi, bir tazminatı olmaz mı? Olmalı tabi… Ama işin içinde Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı iş adamı ve Katar emiri olunca, ne ceza, ne de tazminat oluyor… Tank-Palet onlara feda oluyor.
128 MİLYAR DA DAMAT DA ORTADA YOK
Erdoğan’ın şahsım rejiminde, millete hayali bir iktisat teorisi anlattılar. “Faizi düşürün, enflasyonda düşer” dediler. Yetmedi bunu gidip bir de Londra’daki bankerlere anlattılar. Onlarda pusuya yattı. Kayınpeder, Damat birlikte Merkez Bankası kasasındaki 128 milyar doları, bir hayal uğruna har vurdular harman savurdular. Enflasyon da, faiz de şahlandı. Yüksek faizle, değersiz Türk lirası arasında milletimiz ezildi. Bu arada Londra bankerleri de artık tefeci faizlerini ceplerine indirmeye başladılar. Şimdi bu 128 milyar lira nerede soruyoruz. Ortada yok. Damat nerede? Damat da yok. Peki bu milletin 128 milyar dolarının hesabını veren var mı? O da yok. Tüyü bitmedik yetimin hakkından ödenen, rekor tefeci faizlerinin hesabını veren var mı? O da yok.
SAVCILARA AÇIK İHBARDA BULUNUYORUM, O YAZI AÇIK İTİRAFTIR
Şimdi Damadın OECD Temsilciğine atanan bir yakını, yine damadın abisinin yönettiği havuz gazetesinden, “Rezervler buhar olmadı, yer değiştirdi” diye yazı yazıyor. Biz de tam bunu söylüyoruz işte. Bu dövizler, TCMB kasasından çıkıp, kimin kasasına, kaç liradan girdi? Bu yer değiştirme operasyonunu kayıtsız-kuyutsuz, ihale açmadan Merkez Bankası nasıl yapıyor? Bunu yapanlara en azından zimmet çıkar. Buradan Savcılara ihbarda bulunuyorum. Bu yazı bir itiraftır. İlgililer hakkında derhal işlem başlatın. Yetim hakkının hesabını sorun. Milletimizin geleceğini, hayallerini, bilgisini, eğitimini, işini, gülümsemesini çalan, bu yapılanlar, siyasi hırsızlık, siyasi cambazlık, siyasi dolandırıcılık değil de nedir?
DAMAT GİTTİ, FİKİRLERİ İKTİDARDA
Damat gitti. Ama öyle görülüyor ki, fikirleri hala iktidarda. Ne demişti Damat: “Cumhurbaşkanımız, Ay’a kadar dört şeritli yol yapacağız dese, vallahi inanırız diyen seçmenlerimiz var” dedi. Damat der de, kayınpederi yapmaz mı? Yapar. Kayınpeder şimdi Ay’a asfalt döşemeye karar verdi. Yapılacak yol kaç şeritli olur onu bilemem. Ama hayırlara vesile olsun. Milletimiz şimdiden telaşlanmaya başladı. “Uzaya kaç araç için geçiş garantisi verilecek?” “Garantiler Dolar mı, Avro mu, Bitcoin mi olacak yoksa”, “Beşli çete bu işten ne kadar götürecek?” diye soruyor. Ama korkuyorum millet bu soruların cevabını beklerken, Erdoğan’ın şahsım rejimi 21/b’den ihaleleri yapıp, istihkakları ödemeye başlamış bile olabilir.
AYBAŞINI GÖREMEYEN MİLLET AY’I NASIL GÖRECEK
Erdoğan’ın verdiği bilgilere göre, Ay’la ilk temas 2023’de olacakmış. Biraz da sert olacakmış. Bir de slogan bulmuşlar. “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” Millet aybaşını göremez hale gelmiş, aybaşını getiremez hale gelmiş Ay’ı nasıl görecek? Açıkça ifade ediyorum, bunlar milletten öyle kopmuşlar ki, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyerek, milyonlarla alay edebiliyorlar. Boğaziçi Üniversitesi’ne, kayyum atamasını protesto eden öğrencilere, ters kelepçe takıp yere baktırmaya çalışan iktidar, vatandaşa; yaptıklarımı görme “Ay’ı gör!” diyor. Ama Millet; beceriksizlerin çıkardığı ekonomik krizde, bırakın Ay’ı, aybaşını görmeye uğraşıyor, göremiyor.
BUNUN ADI SİYASİ CAMBAZLIK
Türkiye’miz, Uzay Ajansı kurmalı mıdır? Tamam kurmalıdır kesinlikle. Türkiye’nin, bir Uzay Stratejisi olmalı mıdır? Olmalıdır. Türkiye’nin, Uzay’a gitme hedefi olmalı mıdır? O da olmalıdır. Bunların hepsi tamam. Ama bugün, millet gelecek ayı nasıl çıkarım diye düşünürken, sahipsiz kalmışken ülkeyi yönetenler millete Ay’a çıkma masalı anlatırsa, bunun adı apaçık “Siyasi cambazlıktır”, “Siyasi hırsızlıktır”, “Siyasi dolandırıcılıktır”. Hükümete tavsiyemiz, uzaya çıkmadan önce sokağa çıkın. İnsan içine bir çıkın. Milletin halini bir görün.
ÜLKEDEKİ DRAMLAR SARAYDAN GÖRÜNMÜYOR
Biz Genel Başkanımız başta olmak üzere tüm üyelerimiz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sokaklardayız. Bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomi Masası olarak, milletin dertlerini dinledik. Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonunu ziyaret ettik. Türkiye’nin dört bir yanından gelen, esnaflarımızın oda başkanlarıyla, bir araya geldik. Salgın nedeniyle hükümetin işyerlerini kapattığı, krizden en fazla etkilenen esnafların dertlerini dinledik. Bu krizde ülkemizde sadece ekonomik değil, büyük bir sosyal çöküş de yaşanıyor. Ortak olarak sahip oldukları dükkân kirası nedeniyle, birbirini mahkemeye veren abi-kardeş mi istersiniz. Yoksa “Bir çorbacı dükkânı iki evi artık geçindiremiyor” oğlum diyerek, gözyaşları içinde oğlunu işten çıkaran, başka yerde ekmeğini bul diyen baba mı istersiniz. Ülkemizde büyük insani dramlar yaşanıyor. Ama bu dertleri Saray’dan dinleyen, gören yok. Üstüne üstlük, sokaktaki esnafın halini görmeyenler, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” Diyerek bir de esnaflarımızla alay ediyorlar.
ŞAPKAYI ÖNÜNÜZE KOYUP MİLLETİN HALİNİ GÖRÜN
Yine Erdoğan Şahsım Rejiminin, görmek istemediği bir başka acı tablo. Yoksulluk, çaresizlik, işsizlik… Ve bunun yarattığı büyük sosyal tahribat. Dün, İstanbul Zeytinburnu’nda, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, 25’inde bir anne, baba, 1,5 yaşlarındaki yavrularını komşularına bırakıp, evlerinde yaşamlarına son verdiler. Böyle bir acı karşısında insanın nutku tutuluyor. Yutkunamıyor bile. Yine bizim ailemizden, CHP Kocaeli Kartepe Belediye Meclis üyemiz, 28 yaşındaki Tugay Adak kardeşimiz, işsizlik nedeniyle girdiği bunalımdan çıkamayarak, yaşamına son verdi. Gerçekten ne diyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi bilemiyoruz. Her ölüm erken ölümdür. Ama 25’inde gencecik fidanlarımızı, hayatta tutamıyorsak, gökyüzüne bakıp, Ay’ı görmeyi değil. Artık şapkayı önümüze koyup, gençlerimizin halini görmemiz gerekir. Bugün siyasetin en önemli meselesi, en önemli gündemi bu olmalıdır. Ülkeyi yönetenler bu feci işsizlik gündeminden kaçamaz, yoksulluk gündeminden kaçamazlar.
ŞİMDİ DE AŞI SAYILARINI SAKLAMAYA BAŞLADILAR
Yine siyasi hırsızların milletten çaldıkları bir başka şey; milletimizin sağlığıdır. Sağlık Bakanı, günde 1 milyon 100 bin yurttaşımıza aşı yapılacağını söyledi. Yapa yapa günde 105 bin yurttaşımıza aşı yapabildiler. “Üç günde yaparız” dedikleri aşıyı, 29 günde bile yapamadılar. Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun yüzde 13’ünü, İngiltere yüzde 20’sini, Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 47’sini, İsrail yüzde 70’ini aşıladı. Peki biz ne yaptık? Biz el hak Saray sosyetesinin yüzde 100’ünüz aşıladık ama nüfusun sadece yüzde 3’ünü aşılayabildik. Salgında vaka sayılarını milletten saklamışlardı. Şimdi aşı sayılarını milletten saklamaya başladılar. Aşılar geliyormuş, ama Bakan gelen aşı sayılarını artık söylemeyecekmiş. Neden? Nedir bu telaş? Neyi milletten saklıyorsunuz? Yani milletin sağlığıyla oynayanlar, hataları görülmesin diye, “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyerek, siyasi cambazlık yaparak, rakamları açıklamayarak bunları saklayacaklarını mı zannediyorlar.
S-400’LERİ AMBALAJINDA HANGARA ÇEKMEYE HAZIRLANIYORLAR
Bir başka siyasi cambazlık… Bir başka siyasi dolandırıcılık, S-400 meselesi. Bu millet dişinden, tırnağından paraları arttırdı S-400 almak için Rusya’ya 2,5 milyar dolar ödedi. Bu füzeleri alırken F-35 uçakları için verdiğimiz, 1,5 milyar dolar kaporayı da yaktık. Üstüne üstlük F-35’lerin tedarik zincirinden, uçakların bakım onarımından sağlanacak, 12 milyar dolarlık ihracat ve hizmet gelirinden de olduk. Bunları uyardık biz zamanında. “Bu hesabı kitabı iyi yapın” dedik. “Bu füzeler, dünyanın en pahalı soba borusuna dönüşebilir” dedik. Dinlemediler. Ay’a füze göndereceğiz diyenler, şimdi S-400 füzelerini ambalajında hangara çekmeye hazırlanıyorlar. Tatbikattan tatbikata gösteri amaçlı çıkarıp tozunu alacaklarmış. Buna da Girit modeli diyorlar. Ama olan şu, bu yoklukta milletin çarçur edilen milyarlarca doları ortada. Bu yapılanın adı çok açık söylüyorum. Siyasi dolandırıcılıktır. “Gökyüzüne bak, Ay’ı gör!” diyenler, şimdi bu “siyasi dolandırıcılıkla” kabahatlerini gizleyemezler. Bu arada Sarayın küçük ortağı Bahçeli’ye de soruyoruz: Bu S-400’lerin hangara çekilmelerine razı mısınız? Milletin milyarlarca dolarının çarçur edilmesi içinize siniyor mu? Bu mudur yerli duruş, bu mudur milli duruş?
UZAY TEKNOLOJİSİYLE DONATILMIŞ SİYASİ CAMBAZLIK
2023’e 2 yıl kaldı. 10 yıldır dilden düşmeyen 2023 hedeflerinin artık gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Millete vaat edilen 2 trilyon gelir hedefinin, 875 milyar dolarda kalacağı görülüyor. 25 bin dolarlık kişi başı gelir hedefinin ise 10 bin doları geçmeyeceği anlaşılıyor. Yüzde 5 işsizlik hedefini de, yüzde 11’e çıkacak. Millete taahhüt ettikleri gelirinde, işinde, yarısını bile veremeyecekleri görüldü. “En büyük on ekonomi arasına girme” hedefi çöktü. İlk yirmi ekonomi arasında kalmamız bile tehlikeye girdi. Ama Saray artık “Yalan olan” bu hedeflerden bahsetmekten bir türlü vazgeçmiyor. Şimdi bu başarısızlığı gizlemek için, Ay’a sert iniş yapmaya hazırlanıyorlar. Erdoğan’ın Şahsım Rejimi, Ay’a yolculuk masalıyla uzay teknolojisiyle donatılmış yeni bir siyasi cambazlığın peşinde.
EN BÜYÜK SİYASİ SERMAYELERİ YALAN
Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels; “Yeterince büyük bir yalanı söylerseniz ve bu yalanı tekrar ederseniz, insanlar sonunda inanmaya başlayacaktır. Yalan, devletin muhalifleri bastırmak amacıyla, tüm güçlerini kullanması açısından hayati önem taşır. Doğruluk yalanın ölümcül düşmanıdır ve buna bağlı olarak, devletinde en büyük düşmanı doğruluktur” demiş. Yalan, kendini devlet sanan popülist siyasetçilerin, en büyük sermayesidir. Gerçekler de yalanı doğru gibi anlatan popülist siyasetçilerin aslında en büyük rakibidir. Bugün bu ülkeyi idare edenler, “2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağız” “Aya gideceğiz” “Bizden önce Türkiye’de bırakın bardağın içindeki suyu, bardak bile yoktu” diyecek kadar pervasızlar. Ama bu pervasızlığı, milletimiz görüyor. Yalanları not ediyor. Vakti geldiğinde de bu siyasi yalancıları, hak ettiği yere gönderecek.
MAKLUBELERİ BERABER YİYEN SİZSİNİZ
Dün, büyük bir milli irade gaspı ve milletin Meclisini, en kaba şekilde, vesayet altına alma girişimi, çetin bir adalet mücadelesi sonucunda şimdilik durdu. Arkadaşımız Enis Berberoğlu aramıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, geri döndü. Bunun için Anayasa Mahkemesi iki defa karar almak zorunda kaldı. İlgililere sorumluluğunu hatırlattı. Anayasa Mahkemesinin bu ikinci kararı, vesayet girişiminin kabalığını ve bu girişimin vahametini ortaya koyması bakımından, dikkat çeken bir metindir, tarihi bir metindir. Dün, bu vesayet girişiminin meclisteki işbirlikçileri, “MİT TIR’ları ihanettir” diyerek, akim kalan Meclis iradesine darbe girişimine, kılıf uydurmaya çalışıyorlardı. Arkadaş, bu MİT TIR’larını yakalayan, durduran, sizin atadığınız savcı, sizin atadığınız kolluk güçleri değil mi? Milletin vekiline neden yükleniyorsunuz? Neden illa vekilimizi suçunuza ortak etmeye çalışıyorsunuz? Zamanında yenen maklubeler varsa, onu beraberce yiyen sizsiniz. Biz değiliz. Vatana ihanet “millet beni affetsin” diyerek geçiştirilemez. Bu arada İstanbul 14. Ağır Ceza Hâkimine de bir soru. Nedir bu telaş ve hiddet? Bu hakimin bundan sonra, adil karar verme melekesinin kalıp kalmadığının tespitini, HSK’dan bekliyoruz.
SIRA, ÜLKEYE BAHARI GETİRMEKTE
Aziz Milletimiz, umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmayacağız. Sandık önümüze geldiğinde, hepimiz vatandaşlık görevimizi bihakkın yapacağız. Biliyoruz ki, bu ucube rejimin notunu verdiniz. Aşınızı, işinizi, geleceğinizi, hayallerinizi çalanlara, sandıkta en şeddeli cevabı vereceksiniz. Sert iniş neymiş, çakılma neymiş bunlara göstereceksiniz. Bunun örneğini 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde gösterdiniz. Türkiye’nin pek çok şehrine baharı getirdiniz. Şimdi sıra, Türkiye’ye baharı getirmekte… Şimdi sıra, kucaklaşmakta, yaralarımızı sarmakta, ekmeğimizi kardeşçe bölüşmekte ve güzel yarınlara huzurla hep beraber yol almakta.
Okunma Sayısı : 1020