CHP Sözcüsü Öztrak:”SARAY, VATANDAŞA “AĞACIN KÖKÜNÜ YE” DİYOR
CHP Sözcüsü Öztrak:”SARAY, VATANDAŞA “AĞACIN KÖKÜNÜ YE” DİYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
BÖYLE BİR YOZLAŞMAYI HİÇ YAŞAMAMIŞTIK
Ülkemiz derin bir devlet krizini, yakıcı bir ekonomik krizle birlikte yaşıyor. 83 milyonluk ülkemiz bir büyük buhranın içinde. Yönetilemiyor, savruluyor. Şarkının sözlerindeki gibi, “Rüzgâra kapıldık gidiyoruz, hayır mı, şer mi bilemiyoruz…” Binlerce yıllık devlet geleneklerimiz, 142 yıllık Anayasal düzenimiz, 74 yıllık çok partili demokrasimiz, tek adam parti devleti tarafından yerle bir ediliyor. Adalet çöktü, ekonomi çöktü, kurumlar çöktü ve her şeyin başı “ahlak” çöktü. Bu kadar yozlaşmayı bu topraklar daha önce hiç yaşamamıştı.
ANAYASAL DÜZENE MAFYA ÇOMAĞI
Yaşanan devlet krizi o kadar büyük ki, hükümet ve ortakları, mafya bozuntularının arkasına saklanarak siyaset yapar oldu. Siyasette rekabet olur. Siyasette polemik olur. Yeri gelir siyasette sert tartışmalar da olabilir. Ama bir hukuk devletinde, organize suç örgütü lideri olmaktan hüküm giyen bir mafya bozuntusu, değil ana muhalefet partisi liderini, herhangi bir siyasi parti liderini tehdit etmeye cüret edemez. Ederse, siyaset kurumu tepkisini topyekûn göstermek zorundadır. Fakat tam tersi oluyor: Sarayın ortağı, eşkıyaya “yol arkadaşım” diyerek sahip çıkıyor. Anayasal düzenimize mafya çomağı sokuyor. Yaşadığımız bu süreç; geçtiğimiz günlerde, eski polis şeflerinin, mafya liderine geçmiş olsun ziyaretinde çektirdikleri ve basına servis ettikleri fotoğrafların, yeni bir Susurluk projesinin habercisi olabileceğini düşündürüyor. 1990’ların bu karanlık filmlerinin, 30 yıl sonra bir daha vizyona girmesine izin verirseniz, bizim de, milletimizin de iki eli yakanızda olur.
HAVAYA BAKIP ISLIK ÇALIYORLAR
Atalarımız ne güzel demiş: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Koalisyonun küçük ortağı, mafyaya sahip çıkıyor. Koalisyonun büyük ortağının ne diyeceğini millet merakla bekliyor. AK Parti liderinin sesi çıkmıyor. Her konuda ahkâm kesen, soruşturma başlatan, atanmış İçişleri Bakanı nerede? Adalet Bakanı nerede? Sinmiş. Alt mahkemeler Anayasayı çiğneyip Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymadığında yaptığı gibi havaya bakıp ıslık çalıyor. Bu sükût herhalde ikrardan geliyor. Anayasal düzene karşı bu vahim saldırı nedeniyle resen harekete geçmesi gereken cumhuriyet savcıları ortada yok.
TUZ KOKTU
Savcı Genel Başkanımızın suç duyurusu üzerine soruşturma başlatıyor. Onu da kimden öğreniyoruz? AK Parti’nin Grup Başkanvekilinden. Güler misiniz, ağlar mısınız? Devleti düşürdükleri duruma bir bakar mısınız? Ülkede tuz koktu, tuz… Memlekette yozlaşma, çürüme, kokuşma o kadar büyük ki, bazı Saray mensuplarını bile bu iş rahatsız etmeye başladı. Sarayın Yüksek İstişare Kurulu’nun bir üyesi: “Bize topyekûn Tövbe -i Nasuh lazım” diyor. Yani yapılan hatalardan vazgeçelim, “Halis bir tövbede” bulunalım diyor.
SEVSİNLER SİZİN ADALET ANLAYIŞINIZI
Dün TV ekranlarına çıkan bir diğer Yüksek İstişare Kurulu üyesi de, “Ben, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı, adaletten yanayız… Biz adil yargılama istiyoruz. Ancak hâkimler yanlış yapıyor. Uyarıyorum, yakın gelecekte onlar zarar görür” diyor. Bunlar ne biçim iktidar. Adaletten sorumlu Bakan aynı zamanda Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da Başkanı. Sayın Bakan, bu yapılan yanlışları neden Hakimler ve Savcılar Kurulu gündemine getirmemiş? Ortağı, mafya bozuntularıyla, siyaseti, milli iradeyi vesayet altına almaya teşebbüs ederken, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda çıtı çıkmadan oturan AK Parti Genel Başkanı nasıl adaletten yana oluyor? Sevsinler sizin adalet anlayışınızı.
SICAK PARA BARONLARINA TÖVBE ETTİM TÜRKÜLERİ
Atlantik ötesinden esen yeni rüzgârlarla faiz baronlarının talepleri arasına sıkışan Saray, artık kahramanlık türkülerini bırakmış; “Tövbe ettim, tövbe bozdum ne umdum da ne buldum? Kendim ettim, kendim buldum” türküleriyle, uluslararası sermayeye “gel gel” yapmaya çalışıyor. Sarayın hoparlöründen, “Demokrasi, ekonomi ve hukukta reform” avazeleri yükseliyor. Ama türküyü değiştiren saray, oynadığı oyunu değiştirmiyor. Milli iradeye saldırmaya cüret eden mafya bozuntusunu ve ona sahip çıkan ortağını sessiz sessiz seyrediyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Elin insanı, “Sen ana muhalefetin üstüne mafyayı salan bir hükümetsin, ne reformundan söz ediyorsun?” demeyecek mi? Böyle mi güveni sağlayacaksınız? Milletimiz de görüyor. O kadar çok tövbe bozdular ki… O kadar çok yalancı çobanlık yaptılar ki… Artık kimsenin bunlara inanacak hali kalmadı. Milletimiz bunların notunu verdi, bunların beceriksizliklerinin her gün artan yükünden kurtulmak için, artık sabırsızlıkla sandığı bekliyor. Sıcak para baronlarına “Tövbe ettim” türküleri çalınırken, içeride de millete “acı ilaç reçeteleri” yazılıyor.
FAİZ LİGİNDE RAKİPLERİMİZ: GÜNEY SUDAN, ANGOLA, GANA
İki gün önce Erdoğan, TOBB’un Ekonomi Şurası’nda “Yüksek faize yatırımcımızı ezdirmemeliyiz” dedi mi? Dedi. Dün TCMB, politika faizini 475 baz puan artırıp, yüzde 15’e yükseltti. Bugün de çıkmış, “Bunu acı reçete kapsamında yaptıklarını” söylüyor. Yaptıkları faiz artışı, son 5 yılda gerçekleştirdikleri en yüksek ikinci faiz artışı… Peki, bu yüzde 15’lik politika faizleri hangi ülkelerde var? Ben sayıyım; Sierra Leone, Güney Sudan, Angola, Gana. İşte faizde aynı ligde bulunduğumuz ülkelerden bazıları bunlar.
MADEM FAİZİ TIPIŞ TIPIŞ ARTIRACAKTINIZ…
Bu arada dün Filipinler politika faizini, yüzde 2,25’den yüzde 2’ye, Endonezya da yüzde 4’ten yüzde 3,75’e indirdi. “Faiz sebep, enflasyon netice” deyip; faizi artırmamak için, milletin 120 milyar dolarını har vurup harman savur, TCMB Başkanlarını azlet, Damadının hal’ine karar ver, sonra da herkes faiz indirirken, sen faizleri 475 baz puan artır. Madem sonunda sıcak para baronlarının sözlerini dinleyip faizi tıpış, tıpış artıracaktınız; bu kadar doları ve adamı neden yiyip, bitirdiniz? İş bilen, liyakat sahibi bir yönetim bunu yapar mı? Yapmaz.
SARA NOBEL ÖDÜLÜNÜ KAÇIRDI
Hukuk devleti bu kadar yıpratılmasaydı, yandaşlar bu kadar kayrılmasaydı, Saray ahalisi başta olmak üzere bu ülkede israftan, şatafattan vazgeçebilseydi, mali disiplin fon gibi uygulamalarla delik deşik edilmeseydi, para politikası daha şeffaf olsaydı, ayakları yere basan bir program izlenseydi, kamu bankalarının arka kapılarından yapılan alışverişlerle, döviz rezervlerimiz eritilmeseydi, Sarayın kibirli şahsının kerameti kendinden menkul faiz enflasyon teorisi ispat edilmeye çalışılmasaydı, böyle yüksek bir faiz artışına, esnafın, sanayicinin, ihracatçının, çiftçinin, ailelerin sırtına bu kadar ağır bir yük yüklemeye, bu kadar acı bir ilaç içirmeye ihtiyaç olur muydu? Millet böyle acımasız bir faiz ve döviz cenderesine sokulur muydu? Hayır. Tabi bu arada Sarayın kibirli başı da Nobel Ekonomi Ödülünü alma fırsatını bu faiz artışlarıyla kaçırdı.
BORÇ BATAĞINDAKİ ESNAF VE KOBİLER TAMAMEN YALNIZ
Biz bunlar olmasın diye, bu iktidarı çok uyardık. Yapılması gerekenleri madde madde söyledik, dinlemediler. Yeni kadrolar, yeni kurallar, yeni kurumlar dedik kulakları duymadı. Şimdi, dünya faiz indirirken, faizi hem de katmerli bir biçimde arttırmak zorunda kaldılar. Bu faizle ancak sıcak para baronları paradan, para kazanabilir. Bu faizle yatırım olmaz, bu faizle üretim olmaz, bu faizle ihracat yapılmaz. Bu faizle millete iş de aş da verilemez. Daha bir gün önce, Covid-19’un pik yapması nedeniyle, ekonomide yeniden kapanma önlemlerini açıkladılar, ertesi gün de faizleri yüzde 15’e yükseltmek zorunda kaldılar. Salgının ilk dalgasında, kapattıkları işyerlerinin zararlarını, işsiz kalanların ücretlerini bütçeden karşılamak yerine, faizleri aşağı çekip, kredi musluklarını açarak krizi aşmaya çalışmışlardı. Borca batmış milletimizi, daha da borçlandırmışlardı. Şimdi artık elde açılacak kredi kalmadı, ucuz faizli kredi imkânı da kalmadı. Bunlar olsa da millette yeni borcun altına girecek takat kalmadı. Borç batağındaki esnaf ve KOBİ’ler, şimdi tamamen yalnız. 10 milyonu aşan işsizlerimizin sayısı daha da artacak. Bu millet ne yiyecek, ne içecek.
BORÇ GELİRİ KATLADI
Hep uyardık. “Borcu borçla çevirmenin sonu yok” dedik. Dün Uluslararası Finans Enstitüsü, küresel borçlanma raporunu açıkladı. Türkiye’de ailelerin, şirketlerin, devletin ve bankaların toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 168’e ulaşmış. Yani milletin borcu ülkenin gelirinin neredeyse iki katına çıkmış. G-20’nin gelişen ve yükselen ekonomileri arasında en yüksek borç yüklerinden birisi de bizim milletimizin sırtında. Şimdi birde faizler arttı.
İLK 10 AYDA FAİZ LOBİLERİNE 120 MİLYAR TL
Bu faizlerle bu borç nasıl çevrilecek? Peki, bu yüksek faiz en çok kime yarayacak? Bu faizle sıcak para baronları ve Londra’daki bir avuç tefeci bayram edecek. ABD’den Avrupa’dan onların Merkez Bankalarından sıfır faizle parayı alacaklar borçlanacaklar, yüzde 15 faizle bize satıp, taş atıp elleri yorulmadan, milletin alın terine çöküp, abat olacaklar. Bu arada liraya değer kazandırmaya devam ederlerse Merkez Bankası, bu paradan para kazanma oyununa dayanan vurgun daha da katmerlenecek. Bu yılın ilk 10 ayında faiz lobilerine bütçeden ödenen para geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 35 artmış, 120 milyar liraya ulaşmış. Tekrar soruyorum, salgında bir başına bırakılan esnafın, sanatkârın, çiftçinin, emekçinin hali ne olacak? Bu insanlar ne yiyip ne içecek?
“1 KURUŞ VERMEDEN YAPIYORUZ” DEDİLER, BÜTÇEDEN 13 MİLYAR TL ÖDEDİLER
Millete gelince ilaç, acı reçete diyorlar. Ama öbür tarafta, dolarla, avroyla ihale dağıttıkları yandaş müteahhitlere, sadece bu yılın ilk 10 ayında bütçeden, 13 milyar lira garanti parası ödüyorlar. Hani milletin cebinden 1 kuruş para çıkmayacaktı? Yine, müşavir firma ve kişilere 16,3 milyar lira ve tabi elbette örtülü ödenekten de Saray’a 1,6 milyar lira harcıyorlar. Kendileri hiçbir şeyden tasarruf etmeyecek, debdebe içinde yaşamaya devam edecek. Ama millet acı ilaç içecek. Saray milleti unuttu, sesini duymuyor, milletin halini görmüyor.
SARAY, VATANDAŞA “AĞACIN KÖKÜNÜ YE” DİYOR
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bindiğim bir takside, taksici esnafımızla sohbet ettim. Taksicilerimiz gerçekten çok dertli… “İşler zaten geçen senenin ancak yarısı kadar diyor, şimdi okullar tamamen kapanıyor, restoran, kafe ve eğlence mekânları da kapanıyor. Biz rızkımızı sabahları okula ve işe gidenden, akşamları da lokanta ve eğlence mekânlarından dönenden kazanırız. Biz ne yapacağız soran yok” diyor. Aynı taksici kardeşimiz, zaten 3 ayda 13 bin liralık gaz yaktığını, bunun büyük kısmının vergi olduğunu, hükümetin hem aldığı kararla işlerini bitirdiğini, hem de sürekli “Vergi borcunu öde” diye kendisine mesaj attığını söylüyor. Ülkede işleri kapatıyorsunuz, sonra da esnafa, vatandaşa “Ağacın kökünü ye” diyorsunuz.
ESNAFIN KREDİLERİNİ FAİZSİZ ERTELEYİN
Sadece esnaf değil… Salgının dünyada yeniden yükselmesiyle birlikte hazır giyim sektöründe, ihracat siparişlerinin erteleme ve iptal haberleri geliyor. Şimdi günlük 39 lirayla yaşamaya mahkûm edilen, emekçilerimizin, işini yitirecek olan işsizlerimizin sayısı daha da artacak. Evet, başka ülkeler de salgınla mücadele için sosyal hareketliliği kısıtlayacak pek çok tedbiri alıyor. Ama bu tedbirlerin arkasına vatandaşını koruyacak tedbirleri de koyuyor. Esnafını destekliyor, emekçisini destekliyor, iş insanını destekliyor, çiftçisini destekliyor. Sarayın destek diye bildiği, faiziyle borç vermek, faiziyle borcu ertelemek… Ama dediğim gibi. Şimdi orada da deniz bitti. O zaman çare vatandaşın feryadına kulaklarını tıkamak oluyor. Haydi, bizi dinlemediniz, vatandaşı da dinlemediniz, bari akrabanız olan ATO Başkanı’nın sözlerini dinleyin. Esnafa ve işletmelere kira yardımında bulunun. Ama bu yeter mi? Yetmez. 6 ay doldu ilk dalgada esnafa dağıttığınız 50 bin liralık kredilerin ödeme günü bugün geldi. Bu kredileri iki yıl daha faizsiz, erteleyin. Aynı yere geldik döndük dolaştık. Bunu nasıl ödeyecek esnaf? Esnafın elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyin. Kırk yıl devlete vergi veren esnafa, en azından kırk gün bir bakın.
ÇİFTÇİNİN BORCUNU YAPILANDIRIN
Çiftçilerimizin durumu da içler acısı. Borç gırtlağı aşmış. Banka kredisi, kooperatifi, elektriği, veresiye ilacı, gübresi derken, borçlar dağ gibi birikmiş. Buradan defalarca söyledik. Çiftçimiz zor durumda. Bu çiftçilerin bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını yapılandırın. Faizlerini silin, çiftçilerin ödemelerini faizsiz erteleyin. Arkadaşlarımız, çiftçinin tarım kredi ve banka borçlarının yapılandırılması için çok sayıda kanun teklifi verdi. Bunlar meclisin gündeminde duruyor. Gelin bu teklifleri değerlendirin. Ama o irade, bunlarda yok. Tek bildikleri algıyı yönetmek. Devletin ajansına gidiyorlar, “Torba Kanun’la çiftçinin, Tarım Kredi Kooperatiflerine borçları yapılandırılacak” diye haber yaptırıyor. Kim yaptırıyor? Saray. Sonra bakıyoruz Sarayın imzaladığı Torba Kanun’da böyle bir düzenleme yok. Tarım Kredi Kooperatifleri, borcunu ödeyemeyen çiftçinin ve kefillerinin malına, mülküne, tarlasına haciz getiriyor. Çiftçilerimiz, “Kooperatif müdürleri, çiftçinin malını Saray’ın yandaşlarına peşkeş çekiyor” diye feryat ediyorlar. Bunu duyun.
KENDİ ÇİFTÇİMİZİ ÜRETEMEZ HALE GETİRDİLER, ELİN ÇİFTÇİSİNİ ABAT ETTİLER
Emeğinin karşılığını alamayan çiftçi üretemedikçe, mutfaktaki yangın da büyüyor. TÜİK makyajıyla gizlense de, ayçiçeği yağının fiyatı sene başından bu yana neredeyse ikiye katlandı. Marketlerde 5 litrelik yağ 70 liraya dayandı. Bu bereketli topraklarda üreteceğimize ithal ediyoruz. Ayçiçeği ithalatında 2019’da dünyada lideriz. 2003’ten bu yana, yağlık ayçiçeği ithalatı için 5,5 milyar dolar ödemişiz. Yani kendi çiftçimizi üretemez hale getirirken Saray hükümeti, 17 yılda 5,5 milyar doları almış götürmüş, elin çiftçisinin cebine koymuş. 211 milyar Türk lirası benim çiftçime borcu varmış ne gam. Sadece ayçiçeği mi? Buğdayda ithalat rekoru bizde… Son 17 yılda buğday ithalatına 18 milyar dolar ödemişiz. Ama her ne hikmetse un fiyatları arttıkça artıyor. İçerde de çiftçiye doğru düzgün bir şey verdiğiniz yok. Sadece son bir ayda soframızdaki ekmeğe, iki kere zam yapıldı. İstanbul’da ekmeğin fiyatı 2 liraya çıktı.
MİLLET CANI İLE CÜZDANI ARASINDA SIKIŞTI
Şu sıkıntılı günlerde millet canı ile cüzdanı arasına sıkıştırıldı. Bu salgında insanlar boş yatak bulamıyor. AK Parti’nin il ve ilçe başkanlarından tavassut istiyorlar, hastanelerde yer yok. Devlet hastanelerinde ilaç, grip aşısı, test büyük sorun. Vatandaşa 5 maskeyi parasız dağıtamayan hükümet, şimdi “250 lira ver, özel hastanede test ol” diyor. O da en azı ha… 500 TL ödeyenler de var.
GEÇİM SIKINTISI PARTİ DİNLEMİYOR
Millet perişan… Dün bir kamuoyu araştırmasının sonuçları açıklandı. Geçim sıkıntısı o partili, bu partili dinlemiyor. CHP seçmeninin yüzde 20’si, AK Parti seçmeninin yüzde 22’si, MHP seçmeninin yüzde 24’ü “Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını” söylüyor. Halkın yüzde 48’i geliriyle sadece beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Şimdi bu hale düşürdüğünüz millete kemer sık diyorsunuz, acı ilaç içirmeye kalkıyorsunuz.Çok açık söylüyorum: Mazlumun ahı indirir şahı. Millet yaptığınızı görüyor, notunuzu veriyor. Önüne gelecek ilk sandıkta da, sizleri evlerinize gönderecek…
SARAYA KATILIYORUZ: ARACI HURDAYA ÇIKARMALI, KAPTANI EMEKLİ ETMELİ
Son olarak, uzun zamandan beri ilk kez, Sarayın kibirli başı doğruyu söyledi. Ne de olsa bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. Biz buradan defalarca söyledik; “Bu böyle bölük pörçük parça parça alınan kararlarla bu krizden çıkamazsınız. Bütüncül, güçlü, türküyle beraber oyunun da değiştiğini gösteren, herkese güven verecek bir programı milletin önüne getirin” dedik. “Sadece faizi artırmakla, sadece Merkez Bankası Başkanları’nı görevden almakla, sadece Damadı işten atmakla ekonomideki sorunlar çözülmez” dedik. “Siz yardımcı pilotları değiştiriyorsunuz, ama kaptan pilot aynı, uçak metal yorgunu, kaptanı ve uçağı değiştirmek lazım” dedik. Yine vatandaşın sokakta söylediği; “Çorap değiştirmek yetmez, ayak koktu. Ayakları değiştirmek lazım” dediğini de dile getirdik. Sonunda Erdoğan da çıktı Odalar Birliğinde, “Vites yükseltmek yetmez, artık araç değiştirmek gerekiyor” dedi. Hah kendisine yüzde yüz katılıyoruz. Ne muavinleri değiştirmek yeter, ne vitesi değiştirmek yeter. Ama Erdoğan’ın bugün yaptığı konuşmada dahi, ortağının himayesindeki eşkıyanın Sayın Genel Başkanımıza yönelik sözleriyle ilgili tek kelime etmemesinden anlıyoruz ki, Erdoğan’ın araç değiştirmekten anladığı, Damadının kullandığı araçtan inip, mafya bozuntularının kullandığı ortağının arabasına binmekmiş. Korkarım çok yakında onlara da dönüp “Ne istediniz de vermedik” diye ağlayacaktır. Bu rejimi, bu aracı artık hurdaya çıkarıp, kaptanını da emekli etme zamanı gelmiştir. Millette hasretle, sabırsızlıkla sandığın biran önce önüne gelmesini beklemektedir. Bunlara notlarını vermeye hazırdır, bunları evlerine göndermeye hazırdır.
Okunma Sayısı : 916