CHP Sözcüsü Öztrak:“MİLLET KABUSU YAŞARKEN, AK PARTİLİLER TATLI RÜYADA”

  1. CHP Sözcüsü Öztrak:“MİLLET KABUSU YAŞARKEN, AK PARTİLİLER TATLI RÜYADA” 

CHP Sözcüsü Öztrak, salgın döneminde AK Parti kongrelerindeki “lebalep” görüntüleri eleştirerek, “Erdoğan salonları lebalep doldurttuğu partililerine teşekkür ederse, Hatay’da AK Parti Gençlik Kolları da işte bunları yapar. Çalgılar, çengiler, davullar, zurnalar, oynamalar, zıplamalar, deve güreşleri. Şu yaptıkları dükkânını kapattıkları esnaflara ayıptır, aylardır tedbirli davranan milletimize yazıktır. Millet kâbusu yaşarken, AK Partililer anlaşılan rüyada yaşıyor” diye konuştu. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: 

HOCALI’DA KATLEDİLEN KARDEŞLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUZ

Bugün Hocalı katliamının yıl dönümü. 29 yıl önce Hocalı’da, çok büyük bir insanlık dramı yaşandı. İnsanlık sustu, vicdan sustu. 600’den fazla Azerbaycanlı sivil kardeşimiz, Ermenistan’a bağlı birliklerce acımasızca katledildi. Çok büyük acılar yaşandı. Biz bir kez daha, hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyor, kardeş Azerbaycan’ın acılarını paylaşıyoruz. 

SARAY HAKİKATE, LİYAKATE VE ADALETE DÜŞMAN

Bugün ülkemiz; “Hakikate”, “Liyakate” ve “Adalete” düşman bir zihniyetle yönetiliyor. Saray rejimi Hakikate düşman... Çünkü hakikatler, beceriksizliklerini yüzlerine vuruyor. “Kral Çıplak!” diye bağırıyor. Saray rejimi Liyakate düşman… Çünkü liyakatli kişi doğruları savunur. Liyakatli kişi; hakikate, kanuna, milletine ve devletine sadıktır. Saray ve sarayın kibir abidelerine değil. Saray rejimi Adalete düşman… Çünkü adaletin, kanunun ve kuralın hâkim olduğu yerde, keyfi kararlar alınmaz, alınamaz. Yönetenler, düzgün çalışan adalet terazisinin, her an kendilerini tartacağından, hesap vereceklerinden korkarlar. Ama uyaralım: “Bozdukları terazi gün gelir onları da tartar.” 

BU SÖZLER MİLLETİN KARNINI DOYURMUYOR

Bugün sürekli patinaj yapıyorsak, ekonomik kriz ve devlet krizi, sağlık krizi, her gün daha da derinleşiyorsa, ülke ve millet buhrandaysa nedenleri işte bu çürük anlayışta aranmalıdır. Bu hakikat düşmanlarının, hiç değişmeyen yöntemleri var. Erdoğan’ın Şahsım Hükümetinin hatalarını sorguladığınızda sorularınızı önce duymazdan geliyorlar. Baktılar olmuyor, havuz medyası ve troller devreye giriyor. Bilgi kirliliğiyle, çarpıtmalar başlıyor. O da yetmezse hemen koro halinde hakarete başlıyorlar. Ağza alınmayacak iftiralar, küfür ve kötü sözler, dillerinden, kalemlerinden dökülüyor. Ama hakikatlerin er ya da geç, ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu var. Bu yöntemler artık milletin karnını doyurmuyor. Milletimiz bu bağırış çağırışı dinlemiyor. Derdine derman arıyor. Millet herkesin ne yaptığını biliyor. Kim yanında, kim değil görüyor. Bunlara notunu veriyor. Evlerine göndermek için sabırsızlıkla sandığı bekliyor. 

HALKA SIRTINI DÖNENE, HALK DA SIRTINI DÖNÜYOR

Bu hafta CHP’nin Ekonomi Masası olarak, Nevşehir’e yaptığımız ziyarette de bunu gördük. Özellikle kırtasiye esnafı, lokanta ve kafe sahipleri çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Okulların kapalı olması kırtasiyecileri, hafta sonu sokağa çıkma yasakları, lokantacıları, büfecileri vurmuş. Yeme içme sektöründeki esnaf, “Biz asıl işimizi hafta sonu yapardık, sokağa çıkma yasakları bizi bitirdi” diyorlar. Birde hafta sonu iş yapan esnafla aynı malı satan ucuz alışveriş zincirlerinden çok ciddi şikayetler var. Her sokakta birkaç tane birden açılmaya devam ediyormuş. Pek çok esnaftan duyduğumuz bir başka şikâyet de şu: Destek diye bin lira aldık ama kira yardımı alamadık. Alsak da zaten bu caddede kira 5 bin lira, kira yardımı 500 lira… Bu neye yetecek?” Patates üreticisi dertli… Hükümetten umudu kesmişler, şimdi CHP’li Belediyelerin destekleme gibi ürünlerini alıp, yardım amaçlı millete dağıtmasını istiyorlar. Bizde bunları yapacağımızın taahhüdünü verdik. Fakat genç bir esnafın söyledikleri yaşadıklarımızın adeta özeti gibi: “İki yumurtayı kırmak mesele haline geldiyse, burada yanlış giden bir şey var. Vatandaşın halini görmüyorlar. Sen halka sırtını dönersen, halk da sana sırtını döner.” 

128 MİLYAR DOLARI SATTIKLARINI İTİRAF ETTİLER, ŞİMDİ SIRA NASIL SATTIKLARINDA…

Hakikat, liyakat ve adaleti bilmeyenlerin, kibir kulelerinden vatandaşın halini görmeyenlerin, milletin sesini duymayanların “organize çığırtkanlıkları”, artık hakikatleri gizleyemiyor. Anlattıkları masallar artık karın doyurmuyor. Sıkıntılar artık halının altına sığmıyor. Pis kokular arşı alayı sarıyor. Bu organize çığırtkanlığın son örneğini, milletimiz adına, Merkez Bankası’nda buharlaştırılan, 128 milyar dolar rezervin hesabını sorarken gördük. Biz bu konunun aylardır takipçiyiz, ısrarla soruyoruz. Milletin 128 milyar doları ne oldu? Önce bir duymazdan geldiler, kulaklarının üstüne yattılar. Baktılar olmadı. Havuz medyasında sipariş yazılar kaleme alınmaya başladı. O da kesmedi. Bu sefer, topyekûn saldırıya geçtiler. Biz soruyoruz, soracağız. Milletin 128 milyar doları nerede? Bunu soruyoruz etmedikleri hakareti bırakmıyorlar. Elbette kötü söz sahibine aittir. Nihayet, Saray’ın kibirlisi, İstanbul İl Kongresinde çıktı, döviz rezervleri sattık dedi. Bu itiraf önemli, ancak “yeterli” değil. Millet 128 milyar doların; “Kime”, “Nasıl”, “Kaçtan” satıldığını da öğrenmeli. Bunu açıklamaları gerekiyor. 

DOLAR BİLE NE YAPACAĞINI ŞAŞIRDI

Bunun yerine, damadın adını aylardır unutan Saray ve şürekâsı, ne olduysa birden bire damadın yaşadığını hatırlayıverdiler. Ve bu koroya en son Erdoğan da katıldı. 104 gün boyunca damadının adını ağzına almayan Erdoğan, İzmir ve Nevşehir İl Kongrelerinde, öyle bir damat güzellemesi yaptı ki, şaşırdık kaldık… Sarayın kibirli başı, “Ekonomide ne kadar başarı varsa, ardında benim damadım var” dedi. Yatırımcılarda, “Eyvah damat geri dönüyor” deyip kaçmaya başladı, Dolar bile ne yapacağını şaşırdı.

 

BAŞARI BUYSA ALLAH BAŞARISIZLIKLARINDAN KORUSUN

Erdoğan’ın hakikatle bağları o kadar kopmuş ki… Dolar kurunu 4 lira 53 kuruştan alıp, 8 lira 46 kuruşa kimin çıkardığını unutmuş. Damadın göreve başladığında, bu ülkede çalışan, işi olan 28 milyon 694 bin kişinin damat görevi bıraktığında 27 milyon 140 bin kişiye düştüğünü görmüyor.  Kimin yönetiminde, iş, güç sahibi 1,5 milyon yurttaşımız işinden oldu? Kimin yönetiminde bu ülkede işsizlerin sayısı 11 milyonu aştı, milletimiz işsizlik tsunamisinin altında kimin yönetiminde kaldı? Bu milleti kış gününde, sokaklarda soğan, patates kuyruklarına, iş kuyruklarına kim soktu? Elbette kayınpeder damat ikilisi… Başarıları buysa, Allah, milletimizi başarısızlıklarından sakınsın. 

AİLEYİ SİYASETE SOKAN, DAMADINI BAKAN YAPAN

Şimdi bir de yeni moda çıktı. Biz “damat” diyoruz, hemen yandaş yorumcular, televizyonlar, kanallar “Aileyi siyasete karıştırmayın” diye akıl vermeye kalkıyorlar. Aileyi siyasete sokan biz değiliz ki, Damadını Bakan yapan Erdoğan… Milletimiz bunu görüyor. Devleti şirket gibi yönetmeye kalkan da Erdoğan… Milletimiz bunu da görüyor. Madem damat bu kadar başarılıydı, bu buhranın ortasında neden görevinden affedildi? Damat bu kadar başarılıysa, Erdoğan Merkez Bankası Başkanını Damadına sormadan neden görevden aldı? Gerçekler ortada. Mızrak çuvala sığmıyor. Damat görevden ayrılırken, halefine “devir teslim” bile yapamadı. Instagram’dan bir mesaj attı, “At izi it izine karıştı, Allah sonumuzu hayreyleye” dedi. Sonrada çekti, gitti. Cumhuriyet tarihimizde böyle bir olay vaki değil. Gerçi Cumhuriyet tarihimizde damadını Bakan yapan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı da vaki değil. Erdoğan sayesinde milletimiz, bunları da gördü. Tek adam vesayet rejiminde, Erdoğan’ın şahsım hükümeti, nepotizmin, akraba kayırmacılığının kitabını yeniden yazdı. 

128 MİLYAR DOLAR NASIL, NE ZAMAN, KİME, KAÇTAN SATILDI

Herkesi kör, âlemi sersem sanmasınlar. Bugün ekonomide ne yaşanıyorsa, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla, sorumlusu, bu ucube rejim ve Erdoğan’ın şahsım hükümetidir. Yok, yere buharlaştırılan 128 milyar dolarda, tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır. Millet bunun hesabını sorma görevini bize verdi. Biz de soruyoruz, milletimizin bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz. Şimdi yapılması gereken bu 128 milyar doların, hangi yöntemle, hangi tarihlerde, kimlere, kaçtan satıldığının açıklanmasıdır. 

KAYITLARA GÖRE SON MÜDAHALE 2014’TE, SON İHALE 2016’DA

Hukuka ve kuralına uygun yapılan iş saklanmaz. Çiğ yemediyseniz de karnınız ağrımaz. Şimdi bakın, daha önce usulüne ve hukuka uygun yapılan, müdahale ve döviz satım ihalelerini, Merkez Bankası gün, gün açıklamış. Dalgalı kur rejiminde, döviz piyasasına nasıl müdahale edileceği bellidir. Ya piyasaya “doğrudan müdahale” edersiniz. Ya da “ihale yöntemiyle” döviz alıp, satarsınız. Merkez Bankası daha önce de, döviz piyasasına doğrudan müdahale etti. Döviz aldı, döviz sattı. Müdahaleleri en geç 15 gün sonra evet bildirmeden sürpriz olsun diye yaptı ama 15 gün sonrada nasıl müdahale ettiğini kamuoyuna açıklamış. En son “döviz satım müdahalesi” de 23 Ocak 2014’te yapılmış. En son “döviz satım ihalesi” ise o da burada 27 Nisan 2016’da. Ama bu tarihten sonra, döviz piyasasına yapılan müdahalelere ilişkin hiçbir kayıt yok. 

ÇİĞ YEMEDİYSENİZ KARNINIZ AĞRIMAZ

Anlaşılan FETÖ’nün hain darbe girişimine “Allah’ın bir lütfu” diyen sadece Erdoğan değil. Merkez Bankası da bunu Allah’ın lütfu saymış bilgilerin üstüne yatmış. Neyi saklıyorsunuz bunu hepimiz öğrenmek istiyoruz. Yapılan işlemler hukuka uygunsa, saklanacak bir şey yoksa ne kadar sattınız, kaçtan sattınız, kime sattınız? Bunu gün, gün açıklamanız lazım. Tekrar ediyorum. Çiğ yemediyseniz, karnınız ağrımaz. 

BİR BAŞKAN YARDIMCISININ MARİFETİ Mİ?

Biliyoruz… Erdoğan’ın şahsım hükümeti adalete düşman… Kanunlardan, kurallardan hoşlanmıyor. Ama bir yandan da saray ve şürekâsı, “Yapılan işlem kanuna, hukuka uygun” diye barbar bağırıyor. Şimdi ben de buradan soruyorum. Merkez Bankası Kanunu’nun 22. Maddesine göre: Ülkemizin altın ve döviz rezervlerinin yönetimine ilişkin, usul ve esasların tespiti ile gerekli düzenlemelerin yapılması, Banka Meclisi’nin görev ve yetkisindedir. Ülkemizin 128 milyar dolar rezervi bir yıldan kısa bir sürede satılmış. Bugüne kadar böyle agresif bir rezerv satışı yok. Bunu Merkez Bankası, Banka Meclisi’nin belirlediği, hangi usul ve esaslara göre yaptı açıklayın. Yoksa bu satışlar, bankada bir Başkan Yardımcısı’nın piyasa tüccarı yaklaşımıyla belirlediği, usul ve esaslara göre mi yapıldı? Bu Başkan Yardımcısı halen görevde mi? Biz tüm bu sorulara, kızmadan, bağırmadan, çağırmadan, gırtlağınızı patlatmadan, hakaret etmeden, cevap vermenizi bekliyoruz. 

MERKEZ BANKASI’NIN REZERVLERİNİ YİYİP BİTİRDİLER

Rezerv demişken, TCMB, 19 Şubat itibariyle, “Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi” tablosunu yayımladı. Bu tablo uluslararası kuruluşlara da sunulan, uluslararası standartlarda bir tablo olduğu için önemli. Buna göre 19 Şubat itibariyle; Merkez Bankası’nın Resmi Rezerv Varlığı 94 milyar dolar. Merkez Bankası’nın Döviz Yükümlülüğü ise 134 milyar dolar. Yani Merkez Bankası’nın döviz borcu, döviz varlığından 40 milyar dolar daha fazla. Kasadaki döviz varlığı, döviz borcuna yetmiyor. Rezervler eksi 40. Oysa 2018’de bu ucube rejim iş başına geldiğinde, Merkez Bankası kasasında “net 31 milyar dolar” artı rezerv vardı. Eksi 40 değil, artı. Şuraya dahi baktığımızda, sene içinde alınan satılanları göstermediğimizde bile 2,5 yılda, 71 milyar dolar eridiği ortada. Net rezervlere, başka bir tablodan, Merkez Bankası’nın günlük bilançosundan bakalım. Orada durum daha da vahim… 19 Şubat itibariyle, SWAP yükümlülüklerini dikkate almadan, Merkez Bankasının net rezervleri eksi 1,4 milyar dolar. Buna bir de 52,4 milyar dolarlık, Merkez Bankasının SWAP yükümlülüklerini eklersek, net rezervler eksi 54 milyar dolara dayanıyor. Yani nereden bakarsanız bakın. Hangi tanımla bakarsanız, bakın. Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervlerini yemişler bitirmişler.

 

BU AÇIĞIN YAMANMASI YILLARI ALACAK, FATURAYI MİLLET ÖDEYECEK

Bıraktık kamunun, ekonominin döviz yükümlüğünü karşılamayı, Merkez Bankası’nın kasasındaki dövizler, kendi borcunu dahi karşılayamıyor. Ülkeyi 70 sente muhtaç hale getirmişler… Kayınpeder ve damadın, Merkez Bankası kasasında sebep olduğu, bu büyük açığın yamanması yıllarımızı alacak maalesef. Ve milletimizde bunun için çok büyük bedeller ödemek durumunda olacak. Dövizin fiyatı arttıkça faize yüklenecekler. Milletimiz yüksek faiz altında, tefeci faizi altında inim inim inliyor, inleyecek. Bugün yüzde 17 seviyesine çıkan politika faiziyle üç ayda, dünya üzerinde en yüksek faiz veren 10 ülkeden biri olduk. 

SICAK PARA BARONLARI YENİDEN FAİZ ARTIŞI İSTİYOR

Döviz kurunda yaşanan son oynamalar, sıcak para baronlarının yeni bir faiz artışı istediğini gösteriyor. Dün gece, dolar kuru yeniden 7 lira 40 kuruşu aştı. Munzam karşılıklarda 2 puanlık artış, sıcak para baronlarını ikna etmeye yetmedi. Aksine tedirgin etti. Yeni Hazine ve Maliye Bakanının “Mart ayında reformlar geliyor, 2021 reform yılı” vaatlerine de, artık yatırımcıların karnı doydu. 100 gündür ağızlarında bir reform sakızı, çiğneyip duruyorlar. Anlaşılan ülkeyi 19 yıldır yönetenler, şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Tabi Türk lirasının değerini korumaya da faizler yetmiyor arttıkça artması gerekiyor. Ortada icraat yok, tek yapabilecekleri faize yüklenmek oluyor. 

SIKINTININ NEDENİ ERDOĞAN’IN EKONOMİDEN BİHABER OLMASI

Şemsi Tebrizi’nin dediği gibi, “Hakikat iki kişiye muhtaçtır. Biri onu dillendiren, diğeri de onu anlayan…” Biz hep hakikatleri dillendirmeye devam edeceğiz. Erdoğan anlamasa da, milletimiz bizi gayet iyi anlıyor. Çünkü sıkıntıyı milletimiz çekiyor. Bugün ülke ekonomisinde yaşadığımız pek çok sıkıntının nedeni, Sayın Erdoğan’ın ekonomiden bihaber olmasıdır. Finansı ekonomi zannediyor. Ama bunun bedelini milletimiz çok ağır ödüyor. 

HALININ ALTINDA YER KALMADI

“Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyerek, bir kuru inat uğruna, milletin 128 milyar dolarını yok yere çar çur etti. Kerameti kendinden menkul bu iddiası için, faizleri enflasyonun altında tuttu. Parası olan dövize koşunca, arka kapıdan döviz rezervlerini sattırdı. Bir de salgında, doğrudan destek vermek yerine, kamu bankaları eliyle kredileri de şişirdi, döviz talebini daha da arttırdı. O zannediyordu ki kriz derinleşmeyecek. Daha önce yaptığı gibi kriz ekonomiye teğet geçer diye düşündü. Ekonomide yaptığı hataları, halının altına bu suretle süpürebileceğini zannetti. Ama halının altında artık yer yok, yer kalmadı.

ELOĞLUNA 257 MİLYAR TL, KENDİ VATANDAŞINA 53 MİLYAR TL

Millet borç batağında çırpınırken, cari açık yeniden pik yaptı. 2020’de milli gelirin yüzde 5’i kadar cari açık verdik. Şu salgın döneminde ve yok günümüzde, kendi çiftçimize, esnafımıza, KOBİ’mize, işçimize destek olmadık. Ama elin çiftçisine, esnafına, sanayicisine, işçisine, 257 milyar lira para ödedik. Erdoğan’ın Şahsım Hükümetinin tüm salgın boyunca vatandaşa verdiği, doğrudan gelir desteği ise 53 milyar lira. Tekrar ediyorum. Yabancı ülkelerin vatandaşlarına 257 milyar lira, milletimize 53 milyar lira. Şu salgın döneminde, Mehmet’e, Ayşe’ye bir verdilerse, David’e, Elizabeth’e, beş verdiler. Biz, bu hükümete “el iyisi” diye boşa demiyoruz. Üstelik bu dövizleri ele dağıtırken, aman döviz pahalanmasın diye Merkez Bankasının kasasındaki, yedek akçeleri, bankanın karını, milletin 128 milyar dolarını har vurdular harman savurdular. Başka ülkelerin vatandaşlarına 37 milyar dolar yani 257 milyar lira verdiler tekrarlıyorum, cari açıkla. 

MİLLETİ YÜKSEK FAİZ İLE DEĞERSİZ TL ARASINA SIKIŞTIRDILAR

Bizim esnafımızın, bizim çiftçimizin, bizim KOBİ’mizin, bizim işçimizin, derdine ise derman olmadılar, Merkez Bankası kasasını tam takır ettiler. Milletimizi yüksek faiz ile değersiz TL arasına sıkıştırdılar. “Kırk satırla, kırk katır” arasında bıraktılar. 

ÖN TEKER NEREYE, ARKA TEKER ORAYA

Erdoğan’ın şahsım rejiminin hakikate, liyakate ve adalete düşmanlığı, bugün güzelim ülkemizi perişan etti. Ülke yönetilmiyor. Cumhurbaşkanı’nın söylediklerine, AK Parti Genel Başkanı uymuyor. Bakın salgında lokantalar, restoranlar, kafeler kapalı. Kırtasiyeciler, okul servisçileri iş yapamıyor. Bu esnaflarımız aldığınız kararlara uymak için, büyük fedakârlıklara katlandı, halende katlanıyorlar. Esnaf normalleşmek için sizin gözünüzün içine bakıyor. Millet canıyla Erdoğan Şahsım Rejimine ihtarname çekiyor. Ama bunlar ülkede hiç bunlar yaşanmazmış gibi, lebalep doldurdukları salonlarda, şarkılı, türkülü kongreler yapmaya devam ediyorlar. Tabi ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gider. 

MİLLET KABUSU YAŞARKEN, AK PARTİLİLER TATLI RÜYADA

Erdoğan salonları lebalep doldurttuğu partililerine teşekkür ederse, Hatay’da AK Parti Gençlik Kolları da işte bunları yapar. Şu görüntülere bakar mısınız? Çalgılar, çengiler, davullar, zurnalar, oynamalar, zıplamalar, deve güreşleri. Eğlence gırla gidiyor. Şu yaptıkları dükkânını kapattıkları esnaflara ayıptır, aylardır tedbirli davranan milletimize yazıktır, şu gençlere bu virüsün bu şekilde yayılmasına izin vermek çok büyük günahtır. Millet kâbusu yaşarken, AK Partililer anlaşılan rüyada yaşıyor. 

SANA “YASAK”, BANA “YASAL”

Milletimizin çocukları salgında hayata tutunmak için uğraşıyorlar. Dün, Kuryeci gençlerimiz partimizdeydi. Şimdi kurye dağıtan gençlerimizin sözlerini bir izleyelim. Genel Başkan Yardımcımız Veli Ağbaba’nın düzenlediği bu toplantıda bu gencecik çocuklar bunları söyledi. İki ayrı Türkiye var. Bir tarafta debdebe, çalgı, çengi; diğer tarafta yoksulluk ve yaşam mücadelesi. “Sana yasak”, “Bana yasal” diyerek, salgınla nasıl mücadele edilir? Edilemiyor da zaten. Günlük vaka sayıları yeniden 10 binlere yaklaşıyor. Sayılar patladı gidiyor. Bu şekilde normalleşmeyi nasıl konuşacağız. Mart geldi, kapıya dayandı bile. Normalleşmede gecikilecek her günün hem can kaybı, hem de ekonomik faturası var. Ama saray bunların farkında değil sanki. Topluma iyi örnek olacaklarına, millete veriyorlar talkını kendileri yutuyorlar salkımı. Tekrar söylüyorum, bu salgının hızlanmasında, tek bir sorumlu var. O da kongre salonlarına doldurduğu partililerin üzerinden, siyaseten yeniden belini doğrultacağını sanan Erdoğan… 

DAMAT “AT İZİ, İT İZİNE KARŞITI” DERKEN HAKLIYMIŞ

Bu arada Sağlık Bakanı’nın dün yaptığı açıklamaları da yadırgadık. Dünkü açıklamalardan özellikle aşıyla ilgili açıklamalardan ne biz, ne de milletimiz hiçbir şey anlamadı. Damat galiba, “at izi it izine karıştı” derken haklıymış. Saray kabinesinde, “Davul kimin belinde, tokmak kimin elinde” artık belli değil. Devlet krizi işte tam da budur. 

ANLAŞILAN KABİNEDE SAĞLIK BAKANINI YEMEK İSTEYENLER VAR

Sayın Sağlık Bakanı, Çin’den gelen 1 milyon doz aşının, ücretsiz olduğunu gösteren beyannameyi kabul eden Bakan kim onu bir söylesin. Beyanname burada… Bu aşılara aşı başına 12 dolar ödedim diye fatura kesen ve 12 milyon dolar ödeyen DMO’dan sorumlu Bakan kim? Hazine ve Maliye Bakanı. Bu sorulara cevap vermesi gereken bu Bakan. Soruyorum buradan, size bu açıklamayı kim yaptırdı Sayın Sağlık Bakanı? Anlaşılıyor ki kabinede, sarayda sizi yemek isteyenler var. Bizim sorumuz gayet açık. Gümrükten ücretsiz gelen 1 milyon doz aşıya, DMO 12 milyon dolar ödediyse, bu 12 milyon dolar kime gitti? Bunları öyle “ticari sır” falan diyerek saklayamazsınız. Aşıyı alan DMO, gümrük beyannamesini kabul eden de gümrüklerin bağlı olduğu Ticaret Bakanlığı. 

ZENGİNİ HAYIRSIZ EVLAT, SİYASETÇİYİ KURU İNAT BİTİRİR

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Milletimiz herkesin ne yaptığını görüyor. Kim yanında, kim değil biliyor. Bunlara notunu veriyor. Bunların millete verecekleri bir şey kalmadı. Sözleri tükendi. Kes yapıştır konuşmalara kaldılar. Metal yorgunular. Miatlarını doldurdular. Millete hizmet edemiyorlar. Milletin derdine derman olamıyorlar. Şahsım Hükümetinin beyin ölümü gerçekleşti. Artık fişi çekip, bu çaresizliğe son vermesi için milletin hakemliğine gitme vaktidir. Seçim sandığını milletin huzuruna getirin. Milletle daha fazla inatlaşmayın. Rahmetli Osman Bölükbaşı ne diyor? “Zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat bitirir” Bu da kulağınıza küpe olsun.

Yayınlanma Tarihi : 2021-2-28 17:18:50
Okunma Sayısı : 877
oıo