CHP’DEN KAPIDAKİ GIDA KRİZİ İÇİN HÜKÜMETE ÇAĞRI
CHP Sözcüsü Öztrak, büyük bir gıda krizinin Türkiye’nin kapısında olduğunu belirterek, Hükümete çağrıda bulundu.
Öztrak acilen yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
- Önümüzdeki yıl için tarımsal üretim planlamasını derhal yapın. Desteklemeleri buna göre bir an önce belirleyin. Bu yıl için arz sıkıntısı yaşanabilecek stratejik tarımsal ürünlerde, alım fiyatı ve alım garantisi uygulamasına geçin.
- Önümüzdeki yıl çiftçinin kullanacağı gübre maliyetinin en az yüzde 50’sini destek olarak verin.
- Çiftçimizin kullandığı mazotla ilgili verdiğiniz, “Yarısı bizden, yarısı sizden” taahhüdüne uyun.
- Çiftçimize ucuz tohum, besicimize de ucuz damızlık sağlayın. Sebze tohumundaki KDV yüzde 8, sebze fidesindeki KDV yüzde 18. Bunları derhal yüzde 1’e indirin.
- Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergiyi kaldırın.
- Çiftçimiz elektrik bedellerini hasattan sonra faize falan tabi olmadan ödeyebilsin.
- Tarımsal sulamada 2021 tarifesini bu yıl artırmayın.
- Tarımsal destekleri de biran önce kanunen vermeniz gereken orana çekin, bütçede tarımsal destekleri 79 milyar liraya çıkarın.
Isparta’da kar yağışı sonrası yolların kapanmasını ve elektriklerin kesilmesini de eleştiren Öztrak, bu süreçte donarak hayatını kaybeden Ispartalı Ramazan Nazlı’nın vefatında, yandaş dağıtım şirketinin de, ihaleyi bu şirkete veren Saray’ın da, şirketi yeterince denetlemeyen Enerji Bakanı’nın da, Ramazan Nazlı’nın ölüm nedenini gizlemeye çalışan Belediye Başkanı’nın da bu ölümden sorumluluğunun olduğunu söyledi. Ispartalının zararının kuruşuna kadar tazmin edilmesi gerektiğini ifade eden Öztrak, “Sorumluluğunu yerine getirmeyenlere, her türlü müeyyide uygulanmalıdır. Bundan böylede bu şekilde müessif olayların yaşanmaması için, elektrik üretiminin, dağıtımının, bunların özelleştirmelerinin yapısal sorunları, ortaya çıkarttığı sorunlar hemen ele alınmalıdır. Lisans iptalleri de dâhil, gereken her türlü düzenleme yapılmalıdır” diye konuştu.
Türkiye’nin üyesi olduğu OECD ülkeleri için gıda enflasyonu şampiyonu olduğunu, enerji enflasyonu şampiyonu olmasına da çok az kaldığını kaydeden Öztrak, “Bizdeki enflasyon, hayat pahalılığı dışarıdan falan değil, düpedüz saray mamulü… Yani sorun dışarıda değil, bizzat içeride… Ustası da Erdoğan. OECD enflasyon rakamlarını artık, ‘Türkiye dahil’ – ‘Türkiye hariç’ diye açıklamaya başladı. Neden? Çünkü Türkiye’yi dahil ettikleri zaman iş çığırından çıkıyor. Esasında OECD bizdeki Saray imalatı yüksek enflasyonun etkisinden kendisini kurtarmaya çalışıyor” dedi.
Aralık 2021 dönemine ait ödemeler dengesi verilerini de değerlendiren Öztrak, tek ayda bilinen kanallardan 1,2 milyar dolar, kaynağı bilinmeyen net hata ve noksan kaleminden ise 8,7 milyar doların ülkeden kaçtığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek ayda ülkeden kaçan en yüksek para miktarı olduğunu belirtti. Aralık ayındaki 13,8 milyar dolarlık rezerv erimesine de dikkat çeken Öztrak, “Bu, 2020 Mart ayında tüketilen 16,6 milyar dolarlık rezervin ardından, tek bir ayda harcanan en yüksek rezerv miktarı… Saray politikalarının sonucu: İtibarı sıfırlanmış Türk Lirası, artan dolarizasyon, şahlanan enflasyon, düşmeyen cari açık, artan piyasa faizleri, kamu mali dengelerine getirilen enstrümanlar nedeniyle eklenen ilave yükler oldu. Bunlar tam bir beceriksizlik anıtı olarak karşımızda duruyor” ifadelerini kullandı.
Susurluk’tan tam 26 yıl sonra Mafya-Ticaret-Siyaset Bermuda Şeytan Üçgeninde sarsıntıların yeniden başladığını söyleyen Öztrak, “Tüm bu karanlık ilişki ağlarında adı geçen bir isim, en son Kıbrıs’ta profesyonel bir suikastla öldürüldü. Rum mezalimine direnen, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kahraman sancaktarları Ağrılarla, Toroslarla anılan, Beşparmak Dağlarında destan yazan şehitlerimizin, kanlarıyla sulanan güzel Kıbrıs’ın adı, ne yazık ki kumar, uyuşturucu ve kara parayla, mafya hesaplaşmalarıyla anıldı” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
İktidar bazen yozlaştırır. Ama mutlak iktidar, mutlaka yozlaştırır. Türkiye, 2014’ten bu yana, bu gerçeği en acı bir biçimde öğrendi, öğrenmeye de devam ediyor. Tek kişilik Saray rejimi; memlekette bereket, milletimizde ağız tadı bırakmadı. Tencereler boşaldı. Cepler boşaldı. Elektrik faturaları, milleti çarptı. Akaryakıt, doğal gaz fiyatları yurttaşlarımızı yaktı. Vatandaş saray mamulü pahalılığın altında ezildi gitti. Çünkü ülkemizde istişare bitti. Memleket tek bir kişinin talimatıyla yönetilir sanıldı. Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri, tek kişinin elinde toplandı. Adalet çöktü. Demokrasi bitti. Milletin sesi duyulmaz, sözü de dinlenmez oldu.
DEMOKRASİ ENDEKSİNDE 8 YILDA 10 SIRA GERİLEDİK
Dünyaca meşhur “The Economist” dergisi dün, 2021 Küresel Demokrasi Endeksi’ni açıkladı. Bu endekste 167 ülke arasında 103. sırada. Oysa daha 2013 yılında aynı listede 93. sıradaydık. Demokrasi liginde, son 8 yılda 10 basamak birden düştük. Türkiye, “sorunlu demokrasiler” ile “otoriter rejimler” arasında, melez rejimler liginde. Otoriter rejimler ligine düşmeye beş sıra kalmış. Ne yazık ki aynı coğrafyada yer aldığımız Avrupa ülkeleri içinde, ucube, melez rejimle yönetilen tek ülke biziz. Beraberce anıldığımız ülkeler, Uganda, Gambia, Nepal… 100 yıllık cumhuriyetimiz bunu asla hak etmiyor. Güçsüz adalet aciz, adaletsiz güç ise zalimdir. Anayasaya, yasalara, hukuka saygı duymayan, adaleti katleden Saray yönetimi, milletimize zulmetmektedir. Evlerden “Yandım Allah” feryatları yükseliyor. Beddualar arşa ulaşıyor. Ama milletimizin sesini duyan yok. Liyakatin yerini saraya sadakat almış. Beceriksizlik, kifayetsizlik arttıkça, zulüm de artıyor.
BARAJLAR KRALI DEMİREL’İN MEMLEKETİNE DÖRT GÜN ELEKTRİK VEREMEDİLER
Geçtiğimiz hafta, 9. Cumhurbaşkanımız barajlar kralı rahmetli Demirel’in memleketi Isparta’nın elektrikleri, dört gün boyunca kesildi. Isparta karda, kışta ışıksız kaldı. Isparta’yı zulmet sardı. Yalvaç ilçesinde, 70 yaşında bir yurttaşımız, Ramazan Nazlı, evinde, yatağında donarak can verdi…
OTOKRAT REJİMLERİN ALAMETİFARİKASI
2022 Türkiye’sinde ülkeyi yönetenler, Ramazan Nazlı’nın canına sahip çıkamadı. Buna karşılık onun ölüm nedenini ört bas etmeye kalktı. Yönetimin millete karşı örtbasa, gizlemeye başvurması, aslında otokrat rejimlerin alametifarikasıdır. Ama hala bu ülkede bütün baskılara rağmen, meslek namusuna sahip çıkan doktorlar ve gazeteciler var. Ramazan Nazlı’nın vefat belgesinin yayınlanmasıyla, Ramazan Nazlı’nın ölüm nedeninin “Birden fazla vücut bölgesinde donma” olduğu ortaya çıktı. Resmi makamların gizleme, saklama, üzerini örtme teşebbüsü akim kaldı.
BU CİNAYETTE VEBALLERİ VAR
Yıllarca, “Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu” deyip durdular. Peki, şimdi Isparta’da, elektriksizlikten evinde donarak vefat eden, Ramazan Nazlı’nın hesabını kim verecek? Elektrik dağıtım işini, kâr hırsıyla gözü dönmüş yandaş müteahhitlere peşkeş çeken sarayın bu cinayette vebali vardır. Millete fahiş faturaları gönderen, ama işlettiği şebekenin bakımını yapmayan, alt yapı yatırımını yapmayan, milleti dört gün elektriksiz bırakan, yandaş dağıtım şirketi bu cinayetten mesuldür. Yandaş dağıtım şirketini denetlemeyen, Enerji Bakanı da bu cinayetten sorumludur. Vatandaşa ulaşmak yerine, vatandaşın ölüm nedenini saklamaya kalkan, yerel idare, belediye de bu cinayetten sorumludur.
AYAKKABI BAŞA, KÜLAH AYAĞA
Hz. Mevlana; “Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külâh da başa aittir” diyor. Ayakkabıyı başa, külahı da ayağa geçirirseniz, bugün ülkemizde gördüğümüz felaketlerden, milleti korumak imkânsız olur. Isparta’da yaşananların hesabı “adli ilahiye” bırakılamaz. Isparta’da dört gün boyunca görünmeyen Enerji Bakanı, “Birkaç gün elektriğinizi veremedik, hakkınızı helal edin” diyerek bu sorumluluktan kaçamaz. Isparta’da yaşanan felaketin zararları, elektrik faturalarını bir ay öteleyerek hiçbir şekilde tazmin edilemez.
DERHAL SORUŞTURMA AÇILMALI
Buradan açıkça ifade edelim; biz zalime hasım, mazluma hısım olanlardanız. Isparta’da yaşanan felaketle ilgili, dört başı mamur bir soruşturma derhal açılmalıdır. Ispartalının zararı kuruşuna kadar tazmin edilmelidir. Sorumluluğunu yerine getirmeyenlere, her türlü müeyyide uygulanmalıdır. Bundan böylede bu şekilde müessif olayların yaşanmaması için, elektrik üretiminin, dağıtımının, bunların özelleştirmelerinin yapısal sorunları, ortaya çıkarttığı sorunlar hemen ele alınmalıdır. Lisans iptalleri de dâhil, gereken her türlü düzenleme yapılmalıdır. Bu konuda Meclis’e de gereken bilgi verilmelidir.
ŞU ZAMLARIN SEBEBİNİ AÇIKLAYIN
Diğer taraftan, Sarayın kara kışta yaptığı elektrik zamları, zulüm oldu. Milletimizi perişan etti. Yılbaşı gecesi elektriğe yaptıkları, yüzde 52 ile yüzde 130 arasındaki korkunç zam, fatura olup milletin önüne geldikçe, insanlarımız çılgına dönüyor. “Doları düşürdük” diye caka satan Saray, elektriğe bu kadar zammı neden yaptığını şu milletimize bir türlü açıklayamıyor. Biz buradan bir kere daha soralım: Neden bu kadar fahiş zam yaptınız? Sarayın hangi ihtiyacını karşılamak, hangi saray beslemelerini abat etmek, hangi yandaşları doyurmak için bu fahiş zamları bu milletin sırtına yüklediniz?
FATURA PARASI DÜKKAN KİRASINI GEÇTİ
Böyle bir zulmü bu millet ne gördü, ne de yaşadı… Esnafın elektrik faturası, ödediği kirayı aşmış. Hatay’da telefon aksesuarı satan bir esnaf, “İş yerimin kirası 4 bin 400 lira, gelen elektrik faturası 5 bin 658 lira” diye isyan ediyor. Esnafımız, “Buna sesiz kalan, ses çıkarmayan herkes de suçludur” diyerek, aslında bu soygunu ihbar ediyor. Mersin’de bir ayakkabı tamircisi, “50-100 lira gelen elektrik faturası, bu ay 355 lira geldi. 12 metre karelik dükkânımın faturası, belimi büküyor. Bu gidişle aydınlanmayı mumla, ısınmayı da ateş yakarak sağlayacağız” diyor. Yine Eskişehir’de emekli bir yurttaşımız, “Geçen ay 160 lira gelen elektrik faturası, şimdi 419 lira geldi. Elektrik ve doğalgaza bin liradan fazla ödüyorum. Aldığım emekli aylığı 3 bin lira bile değil. İnsaf!” diye haykırıyor.
VATANDAŞ BU KIŞ YEDİĞİ AYAZI UNUTMAYACAK
Amblemine “ampulü” takıp iş başına gelen siyasi parti, 20 yılın sonunda, milletimizi evde ampulün düğmesine dokunamaz hale getirdi. Vatandaşı muma, ateşe, gaz lambasına muhtaç etti. Yani Edison bu kadar zulme, neden olacağını bilse gerçekten ampulü icat etmezdi. Meydanlar “açız, açız” diye bağırıyor. Vatandaşımız evinin kirasını ödeyemiyor. Yurttaşlarımız elektrik faturasını ödeyemiyor. Doğalgaz parasını, su parasını yatıramıyor. Pazarcı esnafı tezgâh açamıyor. Vatandaşımız, bıraktık eti, sebzeye, meyveye yaklaşamaz oldu. Pazarda “Çıkma sebze-meyve” peşinde koşuyor. Halk ekmek kuyruklarında gecenin ayazını yiyor. Bu ülkeyi bu hale kim getirdi? Bunun sorumlusu kim? Tabii ki Saray ve onun kibirli başı. Vatandaşımız bu kış yediği ayazı hiç unutmayacaktır.
AMPÜL SANDIKTA SÖNMEDEN MİLLETİN BAHTI AYDINLANMAZ
Artık şu gerçeği herkes öğrendi: Kaçak Saray’ın ampulü sandıkta söndürülmeden, milletimizin bahtı aydınlanmaz. Bu sıkıntıların yaşanacağı önceden belliydi, korkunç bir karakışın yaklaştığını, Sayın Genel Başkanımız defalarca söyledi… Hükümete “Karakış Fonu kurun” dedi. Ama her zamanki kibirleriyle, laf söz dinlemediler. Fon falan kurmadılar. Aksine vatandaşı karakışta donduracak her şeyi yaptılar. Saray sosyetesini, yanaşmalarını, yandaş müteahhit çetelerini abat, vatandaşın hayatını ise berbat ettiler. Milletimizi soyup soğana çevirdiler, can evinden vurdular.
GENEL BAŞKANIMIZ UYARDI
Genel Başkanımız, hükümete ivedilikle atması gereken adımları iki gün önce bir daha söyledi: “Elektrik üzerindeki yüzde 18 KDV’yi, yaza kadar yüzde 1 olarak uygulayın. Hiç olmazsa 350 liralık elektrik faturasında, en azından 50 liralık bir rahatlama sağlayın” dedi. Ayrıca, 31 Aralık gecesi yaptığınız, nedenini de bu millete bir türlü açıklayamadığınız zamları, derhal geri alın dedi. Faturalar 31 Aralık öncesine dönsün dedi. Milletten haksız yere aldığınız bu paraları da iade edin dedi. Bunları yaparlar mı? Göreceğiz… Bunların sevdikleri IBAN, sevmedikleri ise gariban… Milletimiz çok zorda. Genel Başkanımız, halkımıza da bir çağrı yaptı: “Şimdi de siz elektrik faturalarınıza, IBAN numaranızı yazın, ‘Sıra sende’ diyerek, etiketlediğiniz faturalarınızı, sosyal medya aracılığıyla Erdoğan’a gönderin. Belki milletin sesini duymayan, milletin halini görmeyen, milleti unutan sarayın kibirli başı bu defa milleti hatırlar” dedi.
ZALİME HASIM, MAZLUMA HISIMIZ
Genel Başkanımız bir de, tıpkı Adalet Yürüyüşünde olduğu gibi, bireysel bir kararla, 31 Aralık gecesi yapılan zamlar geri alınana kadar, elektrik faturalarını ödemeyeceğini açıkladı. Böylelikle zalime hasım, mazluma hısım olacağını bir kere daha gösterdi. Bizim anlayışımızda, zulme rıza göstermek, zalime karşı çıkmamak da zulümdür.
SADECE ELEKTRİK DEĞİL AKARYAKIT ZAMLARI DA EZDİ GEÇTİ
Elektrik gibi, akaryakıt zamları da zulüm oldu. Milleti ezdi geçti. Son bir yılda benzine yüzde 109, mazota yüzde 132 zam geldi. Hem benzinin, hem mazotun litresi 15 lirayı aştı. Millet arabasına binemez oldu. Çiftçi traktörünü tarlasına götüremez oldu. Çok değil daha iki ay önce, Aralık başlarında dolar kuru 13,5 lira civarındayken, benzinin litresi 9 lira 63 kuruş, mazotun litresi de 9 lira 44 kuruştu. Bugün dolar kuru yine 13,5 lira, ama benzinin litresi 15 lira 27 kuruş. Mazotun litresi ise 15 lira 54 kuruş. Dolar kuru aynı. Ama son iki ayda benzine yüzde 59, mazota yüzde 65 zam gelmiş. Buradan bir kere daha soruyorum. Neden bu zammı yaptınız? Kimleri abat etmek için, kimleri doyurmak için bu zamları yaptınız?
TAM NİHAYET SESİMİZİ DUYDULAR DERKEN…
Sonunda kamyoncu esnafı da kontak kapatma noktasına geldi. Çiftçilerimiz perişan. Gübre fiyatlarının son bir yılda 5’e katlanması yetmezmiş gibi, ikiye katlanan mazot fiyatları çiftçimizi ezip geçiyor. Pazar tezgâhında; tek bir salatalığın fiyatı 5 lira 13 kuruş. Bir tek patlıcanın fiyatı 5 lira 25 kuruş. Bir domatesin fiyatı 2 lira 63 kuruş. Bir yeşilbiber 2 lira. Tüm bu sebzelerden birer tane alsanız, ödeyeceğiniz para 15 lira… Buna bu millet nasıl dayanacak? Ziraat Bankası borcunu ödeyemeyen çiftçinin, kredi borcunu yapılandıracaklarmış. Tam “Nihayet sesimizi duydular” diyecektik. Bir de baktık, bugüne kadar işlemiş faizi de borca dâhil etmişler ondan sonra yeniden yapılandırıyorlar. Beyler, çiftçide borcunu ödeyecek takat zaten bırakmadınız. Ama hala çiftçiden bir de faiz almaya çalışıyorsunuz. Önce bugüne kadar çiftçinin işlemiş faizini bir silin, sonra kalan borcunu yapılandırın. Yetmez, çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcunu da, derhal aynı şartlarla yapılandırın.
TARIMDA YAPILMASI GEREKENLER İÇİN HÜKÜM ETE AÇIK ÇAĞRI
Bir defa daha söyleyelim, vakit daralıyor. Büyük bir gıda krizi kapımızda… Yapılması gerekenler var. Hükümete açıkça çağrıda bulunuyoruz:
- Önümüzdeki yıl için tarımsal üretim planlamasını derhal yapın. Desteklemeleri buna göre bir an önce belirleyin. Bu yıl için arz sıkıntısı yaşanabilecek stratejik tarımsal ürünlerde, alım fiyatı ve alım garantisi uygulamasına geçin.
- Önümüzdeki yıl çiftçinin kullanacağı gübre maliyetinin en az yüzde 50’sini destek olarak verin.
- Çiftçimizin kullandığı mazotla ilgili verdiğiniz, “Yarısı bizden, yarısı sizden” taahhüdüne uyun.
- Çiftçimize ucuz tohum, besicimize de ucuz damızlık sağlayın. Sebze tohumundaki KDV yüzde 8, sebze fidesindeki KDV yüzde 18. Bunları derhal yüzde 1’e indirin.
- Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergiyi kaldırın.
- Çiftçimiz elektrik bedellerini hasattan sonra faize falan tabi olmadan ödeyebilsin.
- Tarımsal sulamada 2021 tarifesini bu yıl artırmayın.
- Tarımsal destekleri de biran önce kanunen vermeniz gereken orana çekin, bütçede tarımsal destekleri 79 milyar liraya çıkarın.
TÜRKİYE OECD ÜLKELERİNİN ENFLASYON REKORTMENİ
Saray ve şürekası bahane üretmekten, iş üretemiyor. Sarayın kibirlisi, millete ABD’deki, Almanya’daki enflasyonu gösterip, “Enflasyon bizden kaynaklanmıyor, dışarıdan geliyor”. Ama Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içinde en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’de… Aralık 2020’den Aralık 2021’e, OECD ülkelerinde ortalama gıda enflasyonu yüzde 6,8. ABD’de yüzde 6,5. İngiltere’de yüzde 4,2. Almanya’da yüzde 5,9. Türkiye’de ise gıda enflasyonunu söylüyorum yüzde 43,8. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Şimdi bizde yüzde 43, onlarda yüzde 10’un altında. Hani enflasyon dışarıdandı? Yani bizdeki enflasyon; ABD, İngiltere ve Almanya’daki toplam gıda enflasyonunun neredeyse 3 katı. Diğer taraftan 31 Aralık gecesi yapılan fahiş enerji zamlarını dahil etmeden bile, OECD içinde, en yüksek enerji enflasyonuna sahip dördüncü ekonomi olmuşuz. OECD’de ortalama enerji enflasyonu yüzde 25,6, ABD’de yüzde 29,3, İngiltere’de yüzde 24,5, hani bizi kıskanan Almanya var ya orada da yüzde 18,3. Ülkemizde ise enerji enflasyonu yüzde 48,8. Ocak ayı verileri çıktığında, muhtemelen enerji enflasyonunda da OECD şampiyonluğa yükselmiş olacağız.
ENFLASYON DIŞARIDAN DEĞİL SARAY MAMULÜ
Bir defa daha söylüyoruz: “Bizdeki enflasyon, hayat pahalılığı dışarıdan falan değil, düpedüz saray mamulü… Yani sorun dışarıda değil, bizzat içeride…” Ustası da Erdoğan… OECD enflasyon rakamlarını artık, “Türkiye dahil” – “Türkiye hariç” diye açıklamaya başladı. Neden? Çünkü Türkiye’yi dahil ettikleri zaman iş çığırından çıkıyor. Esasında OECD bizdeki Saray imalatı yüksek enflasyonun etkisinden kendisini kurtarmaya çalışıyor.
TEK BİR AYDA ÜLKEDEN KAÇAN PARADA DA REKOR KIRILDI
Bu arada “Cari açığı düşürerek enflasyonla mücadele” safsatasının gelmekte olduğu nokta bugün belli oldu… 2021 Aralık ayına ait ödemeler dengesi yayınlandı. Türk Lirası’ndaki olağanüstü değer kaybına rağmen, cari açık düşmek bir yana, 2021’in son üç ayında artmış. 2021 Aralık ayında 3,8 milyar dolarla, 2017’den buyana en yüksek Aralık ayı cari açığı verilmiş. Aralıkta tek bir ayda, bilinen kanallardan 1 milyar 200 milyon dolar bu ülkeden kaçmış. Bilmediğimiz kanallardan, yani net hata ve noksan kaleminden çıkan para ise 8 milyar 700 milyon dolar. Bu, Türkiye Cumhuriyet tarihinde tek bir ayda ülkeden kaçan en yüksek para miktarı… Bu kaçışı ne tetikledi? Sermaye kontrolü beklentisi mi? Yani insanların bu hükümete olan güveninin yerle bir olması mı? Yoksa arkasında başka bir hikaye daha mı var?
REZERVDE OLAĞANÜSTÜ ERİME
Aralık ayında, 13,8 milyar dolar döviz rezervi tüketilmiş, harcanmış gitmiş. Bu da damadın, “Pandemiyi fırsata çevirip” dövizleri buharlaştırmaya başladığı 2020 Mart ayında tüketilen 16,6 milyar dolarlık rezervin ardından, tek bir ayda harcanan en yüksek rezerv miktarı…
BİR BECERİKSİZLİK ANITI
Döviz şahlandıkça, “Rekabet gücü artıyor” dediler. “Faiz sebep enflasyon sonuç” diye masallar anlattılar. Bu ülkenin önce 128+9 milyar dolar rezervini yiyip bitirdiler. Sonuç: İtibarı sıfırlanmış Türk Lirası. Artan dolarizasyon, şahlanan enflasyon, düşmeyen cari açık, artan piyasa faizleri… Kamu mali dengelerine getirilen böyle alayiş valayişle tanıtılan enstrümanlar nedeniyle eklenen ilave yükler… Turgut Özal’ın bile “Allah bize bir daha göstermesin” dediği dövize çevrilebilir mevduat benzeri araçların yeniden devreye sokulması, gelecek iktidarların sırtına çok büyük yükler yüklenmesi tam bir beceriksizlik anıtı olarak karşımızda duruyor.
2 YILDA 2,3 MİLYON YENİ İŞSİZ
Sarayın ülkeye yaşattığı zulmün bir diğer adı da işsizlik… Dün geçtiğimiz yılın Aralık ayına ait işsizlik verileri açıklandı. 2021 yılının işsizlik tablosu da, büyük ölçüde netleşti. 2021’de gerçek işsizlerin sayısı yani bu da TÜİK’e göre geniş tanımlı işsizliği kastediyorum sayısı 121 bin kişi artarak, 8 milyon 799 bin kişiye ulaşmış. Tekrar söylüyorum makyajlı rakamlarla. 2019’da geniş tanımlı işsizlerin sayısı 6,5 milyon kişiydi. Son iki yılda, 2 milyon 280 bin kişi, işsizler ordusuna katılmış. 2021’de TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, geniş işsizlik oranı yüzde 24 civarında gerçekleşmiş. Aynı oran 2019’da yüzde 19’lardaydı.
SEFALET ENDEKSİ’NDE İLK KEZ ARJANTİN’İ GEÇTİK
Hem hayat pahalılığı, hem de işsizlik, sefalet olup, yoksulluk olup milletimizi ezip geçiyor. İşsizlik ve enflasyondan oluşan, Sefalet Endeksi’nde ilk kez Arjantin’i geçtik, G-20 içinde sefaletin şampiyonluğunu ele geçirdik. Bunun sonucunda 2021’de 155 bin 938 çocuğumuz, beslenme çantalarına yiyecek yemek koymaya, artık ailelerinin takati kalmadığı için, okullarını terk etmiş. Fırsat eşitliğini kaybeden bu yavrularımız, ailelerinden devraldığı yoksulluğu, kendilerinden sonrakilere maalesef miras bırakacak.
SUSURLUK’TAN 96 YIL SONRA MAFYA-SİYASET-TİCARET ÜÇGENİNDE SARSINTI BAŞLADI
Bu söylediklerim sıradan kuru birer rakam değil. Yokluk, yoksulluk, yoksunluk maalesef çok büyük bir hızla bu ülkenin acı gerçeklerinin başına geçiyor. Yokluğun, yoksulluğun ve yoksunluğun olduğu yerde de, adalet değil, zulüm vardır… Büyük Selçuklu Veziri Nizâmülmülk: “Küfr ile belki, ama zulüm ile payidar olmaz memleket” derken, tam da bunu kastetmiştir. Adaletin kaybolduğu, zulmün ve despotizmin hüküm sürdüğü yerlerde, suç örgütleri de, karanlık ilişkiler de, yer altı dünyasında sahne alır, yeryüzüne çıkar. At izi, it izine karışmaya başlar. Susurluk’tan tam 26 yıl sonra Mafya-Ticaret-Siyaset Bermuda Şeytan Üçgeninde sarsıntılar yeniden başladı. Mafyadan para alan siyasetçilerle ilgili iddialar ortaya döküldü, bu ülkenin atanmış İçişleri Bakanı, mafyadan 10 bin dolar aylık alan siyasetçi olduğunu, kameralar önünde çıktı itiraf etti. Aynı İçişleri Bakanı’nın pek çok suçluyla fotoğraflarda vermişti. Bunlarda ortaya döküldü. Sezgin Baran Korkmaz’ın ülkeden kaçmadan hemen önce, bu atanmış İçişleri Bakanıyla görüştüğü de ortaya çıktı. İçişleri Bakanı bu işe yukarılarda karar verdiklerini, Meclis’te itiraf etti. Ama yargı, İçişleri Bakanını çağırıp da bunlar nedir diye sormadı.
TMT’NİN KAHRAMAN SANCAKTARLARIYLA ANILAN KIBRIS ŞİMDİ MAFYA İLE ANILIYOR
Tüm bu karanlık ilişki ağlarında adı geçen bir isim, en son Kıbrıs’ta profesyonel bir suikastla öldürüldü. Rum mezalimine direnen, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kahraman sancaktarları Ağrılarla, Toroslarla anılan, Beşparmak Dağlarında destan yazan şehitlerimizin, kanlarıyla sulanan güzel Kıbrıs’ın adı, ne yazık ki kumar, uyuşturucu ve kara parayla, mafya hesaplaşmalarıyla anıldı. Bu yer altı dünyasındaki aktörlerin, yer üstünde kimlerle ilişkisi var, hangi siyasilerle bağlantısı var, bu işlerin Türkiye bacağında kimler var, bu suikastın tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı, bu kirli ilişki ağının derinliğini de ortaya koyacak. Ama şu da bir gerçek, Mafya-Ticaret-Siyaset ekseninde, zemberek, bir süredir boşalıyor. İnfazlar, çatışmalar daha öncede söylemiştim 26 yıl öncenin Susurluk hadiselerini hatırlatıyor. O dönemde de, ekonomik kriz ve devlette yönetim krizi iç içe geçmişti. Millete ağır bedeller ödetilmişti. Ülkenin huzuru, iyiden iyiye kaçtı. Zulmün olduğu yerde, huzur elbette olmaz.
CHP İKTİDARINDA YAPILACAKLAR
37. Kurultayımızda oy birliğiyle kabul ettiğimiz, Genel Başkanımızın, tüm dünyaya ilan ettiği İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde söylediğimiz gibi, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, “Toplumsal barışı kalıcı hale getirmek için, tüm terör örgütleri ve yer altı suç örgütleriyle, ödün vermeden mücadele edeceğiz.” Bunu da elbette devletin çöken adalet direğini, yeniden ayağa kaldırarak, millet iradesinin tecelligâhı, gazi meclisimizi devletin merkezine oturtarak, demokrasimizi güçlendirerek yapacağız. Biz sarayın ülkemize kaybettirdiği zamanı bir an evvel telafi edeceğiz. Milletimizi diğer tüm milletlerin ilerisinde bir refah seviyesine ulaştıracağız. Hiçbir kadın, hiçbir çocuk, istismara, şiddete maruz kalmayacak. Çocuklarımıza annelerinin karnından başlayarak sahip çıkacağız. En büyük servetimiz olan gençlerimizin hiç biri, kaliteli eğitimden, evrensel dijital standartlardan mahrum kalmayacak. Gençlerimizin zengin ülkelerdeki gençlerin, sahip olduğu yaşam standartlarına ulaşabilmelerinin önünü açacağız. Bizim iktidarımızda umutsuz, dışlanmış insanlar olmayacak. Bütün bunları; adaletle, üreterek, zenginliği hakça paylaşarak, yeşilimize, mavimize, çevremize sahip çıkarak, ülkeyi borca batırmadan, milleti hayat pahalılığına ezdirmeden yapacağız. Biz ülkemizi sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaştırmaya kararlıyız. Biz ülkemizi dünyanın en güçlü on ekonomisi ligine taşımak için hazırız.
Okunma Sayısı : 756