Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, geride bıraktığımız haftanın siyasi değerlendirmesini yaptı
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, yaptığı yazılı açıklamada ülkemizin gündeminde öne çıkan konuları içeren haftalık bir değerlendirmede bulundu.
Ana muhalefet partisi İstanbul İl Başkanı önderliğinde Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı'nın İstanbul'da kiraladığı hazine arazisi odaklı bir tartışma olduğuna değinen Uysal, AKP Genel Başkanı’nın da konuyu sahiplenmesini merak uyandırıcı bir siyaset olarak değerlendirdi. Uysal, “Bir kamu görevlisinin ‘hasıraltı bir ihale’ ile sahip olduğu, "içi boşaltılmış hazine"mize ait arsa ve sonrası itiş-kakışlar birinci öncelikli gündeminde yoktur” diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamalarından sonra yapılan tartışmalar hakkında da değerlendirmede bulunan Genel Başkan Uysal, tartışmanın taraflarına da uyarılarda bulundu. Uysal, “İktidarı vuracağım diyerek dini değerlerimize saldırıda bulunulmasını kabul etmek mümkün değildir. Diğer taraftan, Sayın Erbaş’tan ise adalet, kul hakkı, haram gibi konularda da dinimizin emirlerini duymak isteriz” dedi.
Maske, koruyucu ekipman ve dezenfektan tedarikinde sorun yaşayan ülkelere ülkemizin yardım götürüyor olmasının gurur verici olmakla birlikte çelişkili olduğuna dikkat çeken Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Anlaşılan iktidar, küresel bir itibar peşindedir. Bu uğurda kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarını öteleyerek tasarruf etmektedir” değerlendirmesini yaptı.
Uysal “Salgın bittiğinde ne kadar maskeye sahip olduğunuz değil, demokratik seviyeniz, adli ve ekonomik rezervleriniz, yüksek teknolojili üretim asıl itibar haline gelecek” diyerek uyarıda bulundu.
Son olarak Adana’da yaşanan ve masum bir gencin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili olarak “Bir kısım medya, gencin uyruğunu vurgulayarak faili masum göstermeye çalışmıştır. Ölen gencin uyruğunu vurgulayarak, buradan hassasiyeti düşüreceğini hesaplayanların yaptığı tam bir ahlaksızlıktır” dedi.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın yaptığı haftalık gündem değerlendirmesi şöyle:
“Hane halkının ekonomik sorunları perdeleniyor”
Ülke olarak yine asıl gündemimizi konuşmaktan alıkoyuluyoruz. Üzülerek görüyoruz ki bu iktidar ve bu muhalefetin gündemi ile vatandaşın gündemi ne yazık ki aynı değildir.
Vatandaşının iaşesini karşılamakta, hatta bir maskeyi dağıtmakta dahi ciddi bir kabiliyetsizlik gösteren iktidarın tam da hane halkının ekonomik sorunlarını perdeleyecek bir gündeme ihtiyaç duyduğu bu zamanlarda, muhalefetin de ısrarla bu değirmene su taşıyor olduğunu görüyoruz.
“Arsa meselesinin Cumhurbaşkanının öncelikleri arasında yer tutması
merak uyandırıcıdır”
Ülkemiz son bir haftadır, ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı ‘önder’liğinde, Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı'nın İstanbul'da kiraladığı hazine arazisi odaklı bir tartışma içine düşmüştür. Dahası AKP Genel Başkanı da bu gündemi -eminiz ki- hamd ederek sahiplenmiş, vatandaşın geçim derdinin önüne klâsik geçimsiz tavrını koyarak bir siyaset geliştirmiştir. Vatandaşlarımızın Küresel Salgın ile mücadeleyle ilgili önemli bilgiler edinmeyi televizyonları başında beklerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncelikleri arasında bu arsa meselesinin bu kadar yer tutması da ayrıca merak uyandırıcıdır.
Bir kamera ve mikrofona ihtiyaç duymaksızın sokakta duyacağınız serzenişlerin içinde bir kamu görevlisinin ‘hasıraltı bir ihale’ ile sahip olduğu, "içi boşaltılmış hazine"mize ait arsa ve sonrası itiş-kakışlar bizim birinci öncelikli gündeminde yoktur.
“Vatandaşın öncelikli gündemi geçim derdidir”
Vatandaşın can alıcı derdi, o hazinenin boş olmasından ötürü devletinin, bugüne dek ödediği vergilerin bir karşılığı olarak dahi kendisine ayni ve nakdi yardım yapmaması, maskesiz birçok rutini yasaklamasına karşın, maskeyi kendisine ulaştıramamasıdır. Vatandaşın can yakıcı derdi, olmayan gelirle ödenecek faturaları, elden aldığı borçların gelen vadeleri, şu mübarek ayda sofraya koyması gereken nevaleleri, kira bekleyen ev sahipleri, gözünün içine bakan eşinin, çocuklarının en temel istekleridir.
Ezcümle vatandaşın birinci öncelikli gündemi ile bu iktidar ve muhalefetin gündemi aynı değildir.
“Gösterilen tavır ile AKP’nin tam da istediğini verdiler”
İktidarın şüphesiz şükrederek ve içten içe mesullerine teşekkür ederek sarıldığı bu arsa, arazi, çardak konulu tartışmanın akabinde bir de Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı konuşmaya gösterilen tavır, AKP’nin tam da istediğini vermiştir.
Dinimizin temel değerleri üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın konuşmasının halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğini iddia etmek, aslında dinimizi üstü kapalı şekilde benzer bir saikle tenkit etmek demektir.
“İktidarı vuracağım diyerekdini değerlerimize saldırıda bulunulmasını kabul edemeyiz”
İçinde bulunduğumuz bu mukaddes ayın dini duyguları daha da kıymetlendirdiğini, dini hassasiyetlerin yükseldiğini bilmezmiş gibi, toplumumuzun kahir ekseriyetinin tepkisine sebep olacak biçimde Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamalarına saldırmak, dini değerlerimizi aşağılamak için pusuda bekleyenleri hareketlendirmek, kabul edilebilir değildir.
Dahası, iktidarı vuracağım diyerek dini değerlerimize saldırıda bulunulmasını kabul etmek de mümkün değildir.
“Netameli eylemlere imza atmış Sayın Erbaş’tan
adalet, kul hakkı, haram gibi konularda da dinimizin emirlerini duymak isteriz”
Bu hatırlatmaların akabinde, netameli birçok eyleme imza atmış, toplumun hassasiyetlerine çoğunlukla sessiz kalmış Sayın Erbaş’ın doğruluk, dürüstlük, haram ve helal, adalet, kul hakkı, zulüm gibi konularda da dini değerlerimizi, dinimizin emir ve yasaklarını duymak istediğimizi belirtmek isteriz.
“Küresel itibar peşine düşen iktidar,vatandaşının ihtiyaçlarından tasarruf ediyor”
Salgın sürecinde birçok ülkenin, süreç için “temel ihtiyaç” olarak nitelenen ürünlerin üretim ve tedarikinde sorun yaşadığını görüyoruz. Maske, koruyucu ekipman ve dezenfektan tedarikinde sorun yaşayan ülkelere ülkemizin yardım götürüyor olması bir taraftan gurur okşayıcıyken bir taraftan da çelişkilerle doludur.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre ülkemiz, Cumhurbaşkanlığı anteti ile 55 ülkeye yardım ulaştırmıştır. Bu yardımlardan sonuncusu ise iki gün evvel ABD’ye gönderilmiştir. Anladığımız kadarıyla iktidar küresel bir itibar peşine düşmüştür.
Elbette küresel bir illetle boğuşulurken ülkelerin birbirlerine yardım etmelerini anlıyor ve faydalı görüyoruz. Ancak, kendi vatandaşımız yardıma muhtaçken bu yardım çalışmalarını çok da anlamlı bulmuyoruz.
“Yüksek teknolojili üretim yapmak yeniden asıl itibar haline gelecek”
Ayrıca unutulmaması gereken bir noktayı da hatırlatmakta faydalı görmekteyiz. Bugün birçok ülkenin aksine bu tıbbi gereçleri organizasyon kabiliyetimizle üretebiliyor olmamız takdire şayandır. Ancak önünde sonunda bu salgının biteceğini, katma değerli mal ve hizmet üretmenin, yüksek teknolojili üretim yapmanın yeniden asıl itibar haline geleceğini, ne kadar maskeye sahip olduğunuzun değil demokratik seviyenizin, adli ve ekonomik rezervlerinizin nazara alınacağını unutmamak gerekmektedir.
“Adana’da yaşanan hadise yüreğimizi yakmıştır”
İki gün önce Adana’da genç bir insan “dur ihtarı”na uymadığı gerekçesiyle yaya halde yakın mesafeden vurularak öldürülmüştür. Masum bir insan, gencecik bir can yaşamını yitirmiştir.
Olay sonrası polis ifadeleri havaya ateş açıldığı ancak silah yere indirilirken tetiğin ateş aldığı şeklinde ortaya çıkarken, iktidarın yara alabileceğini düşündükleri her meselede, hatta bir canın yitip gitmesinde dahi müdafi olarak konumlanan bir kısım medya, gencin uyruğunu vurgulayarak faili masum göstermeye çalışmıştır.
Mazlumun kimliğini hiçbir zaman sorma ihtiyacı duymamış bir anlayışın sahibi olan bir millete ölen gencin uyruğunu vurgulayarak, buradan hassasiyeti düşüreceğini hesaplayanların yaptığı tam bir ahlaksızlıktır.
Ancak daha da vahim olanı, çokça meselede olduğu gibi bu meselede de adli kolluğun sosyal medya baskısı sonrası harekete geçmiş olmasıdır.”
|
Okunma Sayısı : 887