Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, 15Temmuz’un yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yaptı

“Tıpkı korona virüs gibi FETÖ virüsü de sirayet ettiği her yere, bedene, onmaz zararlar verdi”

“Darbelerle mücadelenin yolu; daha fazla demokrasi, işleyen bir adalet ve kişilere, gruplara değil devlete sadakattir”

 Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, 15 Temmuz’un yıldönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.

Darbeci zihniyetle mücadele edebilmek için demokrasi, adalet ve devlete sadakat gerektiğine vurgu yapan Genel Başkan Uysal, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

“Ülkenin gördüğü en büyük cürüm hareketinin 4. yılındayız”

“Milletimizin egemenliğine sahip çıktığı, ecdadının mirası, imanının esası dahilinde boyun eğmediği, can vermek pahasına teslim olmadığı, aziz vatanını teslim etmediği bir gecenin üzerinden 4 yıl geçti.

Dört yıl geçti; ülkenin gördüğü en büyük cürüm hareketinin ülkenin bütünlüğüne, milletin egemenliğine, devletin bekasına saldırmasının üzerinden.

Ve dört yıl önce “Cenk meydanında nice koç yiğit,

Din ve yurt için oldular şehit”

 “Dört yıldır bir türlü tedaviye geçemedik”

Dört yıldır lanetleniyor, tespitler yapılıyor, hatta siyasetlere alet ediliyor ancak, maalesef bir türlü tedaviye geçilemiyor. Tekrar böyle bir hadisenin yaşanmaması için neler yapılması gerektiğini bir türlü konuşamadık.

“15 Temmuz üzerinden karşıtla hesaplaşıyorlar”

Bu hain darbe girişiminin sorumlularına hesap soramama nedeni; 15 Temmuzla ve sebep olanlarla hesaplaşmak yerine 15 Temmuz üzerinden "karşıt “la hesaplaşma yolunu seçen anlayıştır.

Demokrasinin bir panzehir olduğunu görmek yerine adeta demokrasiyi zehir addeden, adaleti tesis etmenin kendi gücünü zayıflatacağını zanneden anlayış bu sürecin mesulüdür.

Liyakati ortadan kaldırarak mensubiyetlerle, aidiyetlerle devleti idare etmeye çalışan, kendi gücünü ihdas etmek için devleti zayıflatan anlayış bu girişimin sebebidir.

Hülasa 15 Temmuz’un arkasında bir zihniyet saklıdır. Mücadele edilmesi gereken de bu zihniyet, kendi fikrini dayatan, bir zümrenin hakimiyetine dayalı idari anlayışı ortaya koyan yaklaşımdır.

Mücadelenin ise tek ve geçerli yolu; daha fazla demokrasi, işleyen bir adalet ve kişilere, gruplara değil devlete sadakattir.

“Siyasi panda mi o gün maske takanlar yüzünden yayıldı”

Bugün korona virüs dolayısıyla insanların yaşamına mal olan bir panda minin, salgının bir benzerini, hepimiz yıllar boyu siyasal ve bürokratik alanda yaşadık. Bugün maske takarak bir nebze de olsa korunabildiğimiz salgın, o gün maske takanlar nedeniyle yayıldı.

 

 

 

Maalesef bu hain terör örgütü, türlü türlü maske takarak her kademede, her mevkide mevzi kazandı.

Bu maskeli terör örgütü, ölümlere sebep oldu. Yalnızca kurulan kumpaslarla onurlu insanların ömrünü çalmakla yetinmedi; adaleti, kurumlara olan güveni, liyakati de tamiri zor olacak biçimde katletti.

“FETÖ virüsü onmaz zararlar verdi”

Tıpkı korona virüs gibi FETÖ virüsü de sirayet ettiği her yere, bedene, onmaz zararlar verdi.

Kimisine adam kayırmayı öğretti kimine liyakatsizliği, kimine kumpas kurmayı öğretti kimine zulmü, kimine iftirayı öğretti kimine itibar suikastını...

Hulâsa bu ülke eşi görülmemiş bir hastalığın pençesinde yıllar boyu cebelleşti.

“15 Temmuz bu salgının pik noktasıydı”

Ama bu hastalığa sebep olan virüs evvela bağışıklığımızı kırdı!

 

2010 referandumu ile başlayarak önce hukuk sistemimizin immün yapısını çökertti. Demokratik değerlerimizi alt üst ederek siyasal olarak korunmasız kıldı.

Nihayetinde 15 Temmuz bu salgının pik noktasıydı.

Yıllar boyu münferiden adaleti, demokrasiyi, teamülleri, içtihatları, inançları katlettiği yetmedi, 15 Temmuz’da toplu bir katliama girişti.

Bakın yaşadığımız Korona virüs salgınına atıfla anlatırken bir kamu spotu geldi aklıma. Virüsü göremediğimizi, görürsek korunabileceğimizi ifade eden bir reklam dönüyor malumunuz.

Evet, Covid-19 salgınına sebep olan virüsü göremiyoruz. Korunmak bu sebeple daha zor belki ama 15 Temmuz’a sebep olan virüs ayan beyan ortada! Gayet net görebiliyoruz.

Demokrasiye düşman olan, adalete güveni yıkan, hukuk sistemini işlemez kılan, adam kayıran, liyakatsizlerle iş tutan, idarede keyfince tensipte bulunan, insanı ayıran, alkışlayanı koruyan, dokunanı yakan bir virüs bu!

Dolayısıyla görebildiğimiz bu virüsten korunmak daha kolay! Bu saydıklarımı ortadan kaldırdığımızda kolaylıkla kurtulabileceğiz.

“Devlet ve millet el ele mücadele etmeliyiz”

Revaçtaki tabirle bu virüsün “bulaş riskini” düşürmenin yolu belli. Yukarıda da ifade ettim; demokrasi ve adalet!

Tıpkı içinde bulunduğumuz salgınla mücadele ederken başarıyı yakalamamız için geçerli kaidede olduğu gibi bu ve benzeri hastalıklarla mücadelenin yolu da topyekûn, devlet ve millet el ele mücadele etmek. Demokrasiyi herkes için istemek, adaleti herkese eşit biçimde işletmek. Ve elbette en sıkı tedbirlerle bu veya başka bir virüsün yayılmasını önleyerek…

“15 Temmuz’a sebep olanları,

devletimizin kurumsal hafızasından silmek mümkün”

O melun geceyi, o meşum olayı, o hain kalkışmayı hafızalardan silmek elbette mümkün değil. Kaldı ki hatırlarda tutmak gerekli belki de. Zira ödediğimiz bedeli, yitirdiğimiz onlarca kahraman bedeni hep hatırda tutarak yaşamak, tedbir için, temkin için önemli de.

Lakin 15 Temmuz’a sebep olanları devletimizin, bürokrasinin, topyekûn idari sistemimizin kurumsal hafızasından silmek mümkün.

“27 Mayıs ile ilgili kanuni düzenleme esnasında talimatları yerine getirenlerin itibarının alınmasını talep ettik”

İki hafta önce Yassıada’da hukuksuz yargılamaları yapan, alçak kararları alan Yüksek Adalet Divanı’nı münhal kılacak bir kanuni düzenleme yaptık. Çok şükür ki büyük bir mutabakatla kanunlaştı.

O gün de belirttiğim üzere; yerinde ama eksik bir düzenlemeydi. Zira darbecilerin itibarını zımnen korumaya devam edecek şekilde kamu kurumlarında, kamusal alanlarda isimlerinin varlığının devamı bir çelişkiydi.

Bu vesileyle bir teklifte bulunduk ve o hain darbeyi yapan, kanunsuz emirleri uygulayan, talimatları yerine getirenlerin itibarlarının alınmasını talep ettik. Yani bir kanuni düzenleme istedik.

İşte buradan hareketle belirtmekte yarar var; çok şükür ki 15 Temmuz Darbe kalkışması bekledikleri sonuca ulaşamadı. Bu hainler 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de kendi soysuz ecdatlarının başardıklarına vakıf olamadı.

“Daha fazla birbirimize kenetlenerek o gecenin izlerini silebiliriz”

Dolayısıyla izlerini silmek daha kolay. Herhangi bir kanuni düzenlemeye gerek duymadan, anayasayı, kanunları hakkıyla işleterek, demokrasiye işlerlik vererek, liyakati önceleyerek, siyasi karşıtlıklarımıza bu ihaneti konu etmeyerek ve daha fazla birbirimize kenetlenerek o gecenin izlerini silebiliriz.

Bu sayede zihninde demokrasiye karşı, millete, devlete karşı düşmanca hülyaları olanların kâbusu olmamız mümkün.

Sözlerime son verirken bir kez daha yıldönümü vesilesiyle Şehitler Kervanı’na katılan 15 Temmuz’da Şehit olanlarımızla birlikte tüm Şühedaya Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizin huzurunda saygıyla eğiliyorum.”

Yayınlanma Tarihi : 2020-7-15 23:38:39
Okunma Sayısı : 1066
oıo