CHP Sözcüsü Öztrak:“YOKSULUN YORGANI KIŞ GELMEDEN YIRTILDI”

“AKARYAKITTA DAHA BÜYÜK ZAMLAR KAPIDA” 

“DOLARDAKİ ARTIŞTAN MİLLETİN SIRTINA 260 MİLYAR LİRALIK EK FATURA” 

“DÖVİZLİ GARANTİLERDEN GELECEK YÜK 14 MİLYAR LİRA ARTTI” 

CHP Sözcüsü Öztrak, yaklaşan kışın gelen zamlarla vatandaş için şimdiden kara kışa döndüğünü belirterek, “Benzinin vergisiz fiyatına 29 kuruş, LPG’ye 71 kuruş zam yapıldı. Benzin zammı şimdilik pompaya yansıtılmadı. Ama fahiş LPG zammı yansıtıldı. Dün yine sanayide ve elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza yüzde 15 zam geldi. Yoksulun yorganı kış gelmeden yırtıldı” diye konuştu.

Öztrak, eşel mobil sisteminin dibe vurduğunu belirterek, “Artık bundan sonra akaryakıttaki tüm fiyat artışları aynen pompaya da yansıyacak, yani vatandaşın cebine yansıyacak. Önümüzdeki günlerde akaryakıta, çok daha büyük zamlar kapıda” dedi.

Son üç haftada Dolar kurundaki 58 kuruşluk artışın, sadece fiyat etiketlerini değil, Türkiye’nin dış borç yükünü de şişirdiğine dikkat çeken Öztrak, “Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, dış borç yükümüz son üç haftada 260 milyar birden arttı” dedi.

“Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” denilerek yapılan 6 otoyol ve köprü projesinden, milletin sırtına 28 milyar 329 milyon dolarlık yük yüklendiğini belirten Öztrak, “Beşli çeteye bu projeler için şu ana kadar ödenen para, 4 milyar 372 milyon dolar. Milletimizin çocuğuna, torununa kalan yük ise, 24 milyar dolar. Son üç haftada dolar kurundaki 58 kuruşluk artış, bu projelerden gelecek yükü, durduk yere 14 milyar lira artırdı” değerlendirmesinde bulundu. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: 

Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu üyesi, milli görüş hareketinin önemli isimlerinden, Sayın Oğuzhan Asiltürk’ü bu sabah kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve Saadet Partisi camiasına başsağlığı diliyoruz. Bugün Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında gerçekleştirdik. Toplantı gündemimizde; ağırlaşan işsizlik, mutfakları ve cüzdanları yakıp kavuran hayat pahalılığı, yurttaşlarımızı ezen borç yükü, Erdoğan Şahsım Vesayet Rejiminde, devlet yönetiminde yaşanan tıkanma, İdlib başta olmak üzere, dış politikamızdaki savrulma, hâsılı, milletimizi inim inim inleten buhran vardı. Yine bu buhrandan çıkış için yapılması gerekenleri de, toplantımızda ele aldık. 

BU REJİM ÜLKENİN GENLERİNE TERS

Bugün TBMM’nin 27. Dönem 5. Yasama yılı başlıyor. Yeni yasama yılının, milletimize ve ülkemize, hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyoruz. Ülkemizin ve milletimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin etkin şekilde çalışmasına gerçekten ihtiyacı var. Çünkü “Türkiye’yi uçuracak” diye pazarlanan, Erdoğan Şahsım Vesayet Rejimi, güzelim ülkemizi uçurumdan aşağı yuvarladı. Şimdi Saray beslemeleri, Saray yanaşmaları dışında, 84 milyon yurttaşımız büyük sıkıntı içinde. Biz bu ucube rejimin, Türkiye Cumhuriyeti’nin genlerine ters olduğunu, fıtratına ters düştüğünü hep söyledik. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” düsturuyla kurulmuştur. 

BU DEVLET TEK KİŞİNİN DEĞİL, HALKIN DEVLETİ

Devlet tek bir kişinin değil, halkın devletidir. Bu devletin en güçlü taşıyıcı kolonu da, Gazi Meclisimizdir. Erdoğan’ın Ucube Şahsım Vesayet Rejimi, bu taşıyıcı kolana darbe vurmak için elinden geleni yaptı. Meclis’in yasama yetkilerini gasbetmeye kalktı. Meclisin denetim yetkilerini budadı. Kurduğu vesayet rejimiyle, AK Parti ve MHP’li milletvekillerini, parmak kaldırma makinesine çevirdi. Peki, tüm bunları yaptı da ne oldu? Milletin dertlerine çözüm bulunabildi mi? Ülkemize huzur, refah geldi mi? Hayır! 

MEMLEKETİN, MİLLETİN BEREKETİ KALMADI

Hızla çalışacak, kararları hızlı alacak denen bu ucube sistem, memleketin, milletimizin bereketini kaçırdı. Yangında ve selde bile, doğru, düzgün karar alamadı. Yangında uçak uçuramadı, selde, “Dere yatağına bina yapmışlar” deyip vatandaşı suçladı. Erdoğan Şahsım Hükümetinin işbaşı yaptığı, 10 Temmuz 2018’den bu yana tam 84 tane, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanmış. Bunun 53’ü, önceki kararnameleri değiştirmek için çıkarılmış. Yani her 10 kararnamenin 6’sı, öncekileri düzeltmek amacıyla yayımlanmış. Yine, “Yok Kanun, Yap Kanun” anlayışıyla, Sarayın iradesini, milletin iradesinin önüne geçirmişler. Kimseyle istişare etmeden, konuşup tartışmadan, Meclis’e getirilen Saray imzalı yasa teklifleriyle, kaş yapayım derken, göz çıkarttılar. Bunları yaşadık, bunları gördük. Bir gece yarısı, son dakikada getirilen Çek Düzenlemesiyle, koskoca bir ödeme sistemi ertesi sabah uyandık kitlendi. Üç yılın sonunda, bu ucube tek adam vesayet rejiminin, Türkiye’ye verecek hiçbir şeyi olmadığını anladık. Milletin sorunlarını çözmek bir yana, milletin üzerinde koca bir yük olduğunu gördük. 

MİLLETİN GÜVENCESİ MİLLET MECLİSİDİR

Artık şu hakikat ortaya çıkmıştır: “Türkiye’mizin en büyük güvencesi, geçmişte olduğu gibi, bugün de, yarın da, milletimizin iradesi ve o iradenin tecelli ettiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1 Kasım 1930’da TBMM’nin açılışında söylediği şu sözler, bizim siyaset yapma anlayışımıza yön vermektedir:

“Ülkenin yazgısında, tek yetki ve güç sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu ülkenin düzeni için, iç ve dış güvenliğini sağlamak ve korumak için, en büyük güvencedir. Büyük milli sorunlar şimdiye kadar, Büyük Millet Meclisi’nde çözümlenmiştir. Gelecekte de oradan kesin önlemler sağlanabilecektir. Türk milletinin sevgi ve bağlılığı, her zaman Büyük Millet Meclisi’ne yönelmiştir ve hep oraya yönelecektir.” 

YEPYENİ, GÜÇLENDİRİLMİŞ, VESAYETTEN ARINDIRILMIŞ BİR PARLAMENTER SİSTEM

Bu anlayışla biz de, milletimiz de, pespaye şahsım vesayet rejiminden kurtulmak istiyoruz. İşte bu nedenle; Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasında,  denge, denetimi sağlayacak, Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracak, ülkemizi huzura, refaha kavuşturacak, Yepyeni, Güçlendirilmiş ve Her Türlü Vesayetten Arındırılmış Parlamenter Sistemi, bu ülkeye getirmekte kararlıyız. Millet İttifakı’nın iktidarında, milletimizin her kesiminden, demokrasi ve özgürlük aşığı dostlarımızla beraber, bu kutlu hedefe ulaşacağız. Milletimizin kaderine pranga vurmak isteyen, bu ucube tek adam vesayet rejimini, tarihin çöplüğüne milletimizle beraber göndereceğiz.

 YOKSULUN YORGANI KIŞ GELMEDEN YIRTILDI

 “Yoksulun yorganı kış gelmeden yırtıldı.” Önümüzdeki kışı kara kışa çevirecek zamlar, sağanak olup yağmaya başladı. Bu hafta, benzinin vergisiz fiyatına 29 kuruş, LPG’ye 71 kuruş zam yapıldı. Benzin zammı eşel mobil kullanılarak, vergiler düşürülerek şimdilik pompaya yansıtılmadı. Ama fahiş LPG zammı yansıtıldı. Dün yine sanayide ve elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza, yüzde 15 zam geldi. Bu üst üste ikinci zam… Dün akşam EPDK elektriğe zam olmadığını açıkladı tamam. Ama 1 Ekim 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanması gereken dördüncü çeyrekle ilgili elektrik tarifesi ortada yok. EPDK kararları bugüne kadar Kurum’un internet sitesinde yayımlanıyordu ay sonlarında o da yayımlanmadı. Şimdi soruyoruz neden? Anlaşılan kış gelirken elektrik zamlarının da eli kulağında… Ama yapılacak zammın boyutu konusunda bir türlü anlaşamıyorlar. 

AKARYAKITTA HER ARTIŞ BUNDAN SONRA FİYATA YANSIYACAK

Akaryakıtta eşel mobil sistemi sonuna kadar kullanıldı, vergiler dibe vurdu. Böylece enflasyon rakamları, 2,5 puan daha düşük gösterildi. Bunu ben söylemiyorum, bunu Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın raporunda Hazine ve Maliye Bakanlığı söylüyor. Milletimize geçmiş olsun. Memur maaşları, emekli aylıkları, bu makyajlı enflasyon rakamlarına göre belirlendi. Enflasyona yapılan bu ağır makyajın bütçeye de maliyeti var. Tam 46 milyar lira. Ama ne yaparlarsa yapsınlar artık mızrak çuvala sığmıyor. Eşel mobil sistemi dibe vurdu, vergiler sıfırlanma noktasına kadar geldi. Artık bundan sonra akaryakıttaki tüm fiyat artışları aynen pompaya da yansıyacak, yani vatandaşın cebine yansıyacak. Önümüzdeki günlerde akaryakıta, çok daha büyük zamlar kapıda. 

MERKEZ BANKASI’NIN YERDE SÜRÜNEN İTİBARI TAMAMEN BİTTİ

Bütün bunlara rağmen enflasyon yeterince düşürülemedi, makyaj yetersiz kaldı. Fiyatlar tırmanmaya devam ediyor. Ama reisinden faizi indirme talimatı alan, Merkez Bankası Başkanı, “Enflasyon Reisimize uymuyorsa, Reisimize enflasyon uyduralım” diyerek; oyun oynanırken kuralı değiştiriverdi. “Artık dedi tüketicinin enflasyonuna değil, enflasyonun çekirdeğine bakacağım”. Bunu dediği andan itibaren de, Türk Lirası’nın değeri, gün görmüş kar gibi erimeye başladı. Başkan bir de “Emir demiri keser” deyip, nedenini kimseye açıklamadığı bir faiz indirimini de yaptı. Banka’nın yerlerde sürünen itibarını, tamamen yok etti. 

İĞNEDEN İPLİĞE YENİ ZAMLAR YOLDA

Son üç haftada milli paramız, ABD doları karşısında, yüzde 6,5 değer kaybetti. Bu, iğneden ipliğe, her şeye yeni zamların yolda olduğu anlamına geliyor. Kurdaki son hareketlenmenin, önümüzdeki dönemde enflasyona yapacağı katkı, öyle gözüküyor ki 1 puandan fazla olacak. Bunu ben söylemiyorum. Merkez Bankası’nın daha önce yaptığı çalışmalar söylüyor. Ama Merkez Bankası koltuğunda oturan saray komiseri, doğrusu reisini aratmıyor. “Bu işi ben yapmadım, bu kurun yukarıya doğru gitmesinin nedeni yok, kurdaki yükselişin çoğu ABD Merkez Bankasının kararından kaynaklandı” diyor. Tamam, madem TL’deki değer kaybı, ABD’deki Merkez Bankasının kararından kaynaklandı, o halde son üç haftada Türk Lirası neden; Bulgar Levası’na karşı yüzde 4,3; İran Riyali’ne karşı yüzde 6,5; Pakistan Rupisi’ne karşı da yüzde 5,3 değer kaybetti? Bulgaristan, İran, Pakistan Merkez Bankaları, Türk parasını pul edecek hangi kararı aldılar? Yani milletimizin aklıyla daha fazla alay etmeyin. Milletin canı zaten burnunda. Milletin sabrını artık zorlamayın. 

ZİNCİR MARKETLERE GÖSTERMELİK RACON

Dünyanın en bereketli topraklarındayız. Ama milletimiz yaz gününde bile, sebzeye, meyveye yaklaşamadı. Kış gelirken, konserve yapamadı. Mutfaklar yangın yerine döndü. Yasayla ülkede enflasyonu önleme görevi verilen, Merkez Bankası’nın itibarını yerle bir edip etkisizleştiren Erdoğan, sonra çıktı, “Bu işi ben yapmadım, zincir marketler yaptı” dedi. Bugünde biraz işleri bakmış zincir marketler herhalde çok itiraz ettiler ki, hava şartlarından oldu, iklim koşullarından oldu gibi bir takım gerekçeler daha pahalılığa ilave etmiş.  Şimdi bu zincir marketlere göstermelik racon kestiniz. Bu şekilde kendi yanlışlarınızın üstünü kapatacağınızı sandınız. Baktınız ki, bu da olmuyor şimdi işi hava şartlarına bağladınız. Şimdi bir kere şunu söyleyeyim, bu zincir marketleri büyütüp, bugünlere getiren sizsiniz. Kaldı ki, sizin tarımı emanet ettiği beceriksiz Bakanınız, bir zincir marketten gelmişti, onu oradan transfer etmiştiniz. Yine aynı Tarım Bakanı’nın yardımcısı da, bir başka zincir market de üst düzey yöneticiydi. Anlaşılan kurda kuzuyu emanet etmişsiniz. 

ÇİFTÇİ TARLASINA GÜBRE ATAMAYACAK DURUMA GELDİ

İşte bu anlayışın elinde, Türk tarımının hali ortada… Çiftçilerimiz girdi maliyetleriyle, ürün fiyatları arasında eziliyor. Son bir yılda, DAP gübrenin fiyatı yüzde 142, ÜRE Gübrenin fiyatı yüzde 120 zam gördü. Şu anda azotlu gübrede çok büyük bir kriz yaşanıyor. Bu gübrelerde fiyatlar artık anbean değişiyor. Ne yazık ki bu büyük zamlarla, çiftçilerimiz tarlalarına gübre atamayacak duruma geldi. Gelecek yıl verim daha da düşecek. Bu yıl kuraklık nedeniyle düştü, gelecek yıl bu verim daha da düşecek. Sonuç? Mutfaklardaki yangın büyümeye devam edecek. Besicilikle uğraşan üreticilerimizin hali de perişan. Yeme artık para yetişmiyor. Son bir yılda, etlik piliç yeminin fiyatı yüzde 62, yumurta yeminin yüzde 46, besi yemininin fiyatı yüzde 53 zam gördü. Üretici bir litre sütle 1,5 kilo yem alması gerekirken, şimdi bir litre süt satıp ancak 1 kilo yem alabiliyor. Döviz kurlarında neden olduğunuz kötü yönetim nedeniyle, ne zincir market, hava şartı, ne bir şey. Döviz kurlarında sebep olduğunuz artışlar bu maliyetleri de, fiyatları da daha arttıracak. 

ÇARE DEĞİL BAHANE BULUYOR

Ama tabi bunlar Erdoğan’ın umurunda değil, kendi sorumluluğunu zincir marketlere yüklemeye çalışıyor. “Fahiş fiyat artışları” deyip fiyat etiketlerini suçluyor. Göstermelik denetim ve cezalarla milleti uyutabilirim sanıyor. Meşhur laf var: Başarılı yol bulur, başarısız bahane bulur. İşte 19 yıllık yönetiminin sonunda, Erdoğan’ın hali tam da bu… Hayat pahalılığına çare bulamıyor ama bahane buluyor. 

BECERİKSİZ ERDOĞAN ŞAHSIM HÜKÜMETİ SEBEP, HAYAT PAHALILIĞI SONUÇ

Merkez Bankası’nın elini kolunu bağlayacaksın. Banka’nın 128 milyar dolarını, damadınla beraber buharlaştıracaksın. Ekonomiyi dışarıdan gelecek dalgalara karşı, tahkimatsız, savunmasız bırakacaksın. Tarımı bitireceksin. Çiftçiyi perişan edeceksin. Tarladan sofraya gıda tedarik zincirini güvence altına alacak hiçbir düzenleme yapmayacaksın. Yıllarca esnafımızı zincir marketlere ezdireceksin. Sonra da çıkıp marketlerdeki fahiş fiyat etiketlerini, suçlu ilan edeceksin. Adama sorarlar bu ülkede hükümet yok mu? 19 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Bugün paramız pul olduysa, mutfaklar yangın yerine döndüyse, millet pahalılıktan yıldıysa, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nden sıtkı sıyrıldıysa, sebebi bellidir. Beceriksiz Erdoğan Şahsım Hükümeti sebep, hayat pahalılığı ise sonuçtur. 

MİLLETE VADETTİĞİNİN YARISINA BİLE ULAŞAMADI

Ünlü laf var, “Müteahhit ne taahhüt ettiğini bilir.” Bir hükümetin başarısı da, millete verdiği sözleri ne kadar tutabildiğiyle ölçülür. Erdoğan Şahsım Hükümeti ise, millete verdiği sözleri tutmayan, vaatlerinin altında ezilen bir Hükümettir. 2023 için vadettiği; milli gelir hedeflerini, kişi başına gelir hedeflerini, ihracat hedeflerini son yayınladığı Orta Vadeli Program’da yarı yarıya düşürdü. İşsizlik hedefini ikiye katladı. Ama hala Meclis kürsüsünden çıkıp 2023 hedeflerine ulaşmaktan bahsediyor. 2023 için herhalde hedef, kendini Beştepe’deki saraya atma hedefidir olsa olsa... Kendi şahsi ikbaliyle ilgili hedef. Tekrar ediyorum; Erdoğan Şahsım Hükümeti, millete vadettiği hedeflerin yarısına bile ulaşamayan bir hükümettir. 

3600 EK GÖSTERGEDEN HABER YOK

Millete vermiş olduğu taahhütleri tutmadığı gibi memuruna da seçimde verdiği taahhütleri tutmamıştır. 3600 ek göstergeden hala haber yok. Genel Başkanımız dün, “Yapacaksanız yapın, yoksa biz yapacağız” dedi. AK Parti’nin Grup Başkanvekili ise çıktı, “Parayı salgınla mücadele için harcadıklarını” söyledi. El insaf! Dünyada salgında vatandaşına en az destek veren hükümet olarak nam saldınız siz. Yetmez, yandaş müteahhitlere dolarla avroyla verdiğiniz garantileri pandemiymiş, salgınmış demeden sektirmeden ödediniz. Şimdi memura vadettiklerini yerine getirmeye gelince mi pandeminin arkasına sığınıyorsunuz? 3600 ek göstergeyi vadettiğiniz gibi derhal verin. Veremiyorsanız da o koltukta oturmayın. 

DOLAR KURUNDAN 260 MİLYAR LİRALIK FATURA

Son üç haftada Dolar kurundaki 58 kuruşluk artış, sadece fiyat etiketlerini değil, ülkemizin dış borç yükünü de şişirdi. Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, dış borç yükümüz son üç haftada, 260 milyar birden arttı. Bu kimin cebinden çıkacak? Elbette milletimizin cebinden çıkacak. Millete ciro edilen yük bununla da bitmiyor. 

DÖVİZLİ GARANTİLERDEN GELECEK YÜK 14 MİLYAR LİRA ARTTI

“Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” dediler. Sadece 6 otoyol ve köprü projesinden, milletin sırtına 28 milyar 329 milyon dolarlık yük yüklediler. Bunu biz demiyoruz. Sayıştay diyor. Atalarımız ne güzel diyor; hırsız içeriden olursa, kapı kilit tutmazmış. Sayıştay’ın sansürlü raporlarında bile, neler var neler… Beşli çeteye bu projeler için şu ana kadar ödenen para, 4 milyar 372 milyon dolar. Milletimizin çocuğuna, torununa kalan yük ise, 24 milyar dolar. Son üç haftada dolar kurundaki 58 kuruşluk artış, bu projelerden gelecek yükü, durduk yere 14 milyar lira artırdı. 

İHALELERİ DÖVİZE BAĞLAMAK İHANET

Bu ihaleleri Türk Lirası’yla bağlamayıp, dolara avroya endeksleyenlerin yaptığının adı, gaflettir, delalettir hatta bu millete ihanettir. Son 19 yılda ülkede satıp, savmadık hiçbir şey kalmadı. Ülkenin geçmişini sattılar. Geleceğine de beşli çete adına ipotek koydular. Milletimiz Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin yaptığı hataların, yanlışların, çektiği peşkeşlerin bedelini ödemekten artık bıktı. Erdoğan Şahsım Yönetiminden sıtkı sıyrıldı. Bu toprakların irfanının dediği gibi: “Haramın temeli olmaz. Hak yerde kalmaz.” 

RANT HAVUZUNA YENİ KAYNAK: OSB’LER

Milleti can derdine düşüren, Erdoğan Şahsım Hükümeti hala rant derdinde. Erdoğan Şahsım Vesayet rejimi, rant havuzlarını dolduracak yeni kaynaklar peşinde.  Şimdi de Organize Sanayi Bölgelerini, Sarayın vesayeti altına alacaklarmış. Hazırladıklarını duyduğumuz yasa tasarısıyla, Sarayın Valileri OSB’lerin başkanlığına geçecekmiş. OSB’lerin özerkliğini bitirecek bu düzenlemeden, sanayici rahatsız. Nasıl olmasın? OSB’lerin en büyük gelir kaynağı olan, OSB’lerde arazi tahsisine artık Valiler, Kaymakamlar, yani Saray el atacak. Anlaşılan şimdi de OSB’lerin fişini çekmeye hazırlanıyorlar. 

BUNLAR EL İYİSİ

Burada insana şunu derler, OSB’lerle uğraşmayı bir yana bırakın, bugünün en önemli sorunu olan öğrencilerimizin yurt sorununu çözün. Gençler “Yurt yok” diye bar bar bağırıyor. Ama Erdoğan ve bakanları hala daha “Yurt sorunu yok” diyor. 19 yıldır öğrencilerimize yeterli sayıda yurt yapmayanlar, 5 milyon Suriyeliye ülkemizi yurt yapmayı bildiler. Biz boşuna demiyoruz. “Bunlar el iyisi” diye… Bunların sevmediği bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Bir de tabi ki hakkını arayan gençlerimiz. 

İDLİB KAZAN GİBİ KAYNIYOR

Bu arada Hatay’ın yanı başında İdlib kazan gibi kaynıyor. İdlib, Birleşmiş Milletler yazışmalarında bile, “Dünyanın en büyük terörist çöplüğü” olarak tanımlanıyor. Bu mesele sulh içinde çözülmezse, ülkemizi çok büyük sıkıntılar bekliyor. Askerlerimiz Suriye rejim güçleriyle, İdlib’deki terörist gruplar arasında sıkışmış durumda. Geçen yıl Suriye ve Rus uçaklarının bombardımanında, 36 askerimiz şehit oldu. Yine son günlerde Rus uçaklarının, askerlerimize yakın yerlere, hava saldırıları düzenlediği anlaşılıyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan felaketin tekrarını, bu ülke, bu millet artık kabul etmez. 

PUTİN GÖRÜŞMESİNİ KABİNESİNDEN BİLE SAKLIYOR

Erdoğan İdlib’i konuşmak üzere bir kez daha, koşa koşa Putin’in ayağına gitti. Geçen sefer 36 askerimiz şehit olduğunda, Kremlin kapısında bekletilmişti. Şimdi de ortak basın toplantısı yapmadan, nelerin görüşüldüğünü, hangi kararların alındığını kamuoyuyla paylaşmadan, uçağında yandaş gazetecilere demeç vermekle yetinerek, geri döndü. Daha önce Erdoğan’ın Putin’in kapısında bekletildiği görüntüler Rus devlet televizyonunda kronometre tutularak verilmişti. Bu ziyarette de yine devlet televizyonunda yapılan bir yayında, program sunucusu Erdoğan’a “ikiyüzlü” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Erdoğan, Rusya’nın devlet televizyonunda bir kez daha tahkir edildi. Beyefendi İdlib’i konuşmaya Rusya’ya gidiyor. Sahadaki askerlerimizin hayatını ilgilendiren, önemli konular görüşülüyor. Ama toplantı heyetinde Milli Savunma Bakanı yok. Yine Suriye’den, Libya’ya, Karabağ’dan Azerbaycan’a kadar, dış politikamızı yakından ilgilendiren konular konuşuluyor. Yanında Dışişleri Bakanı da yok. Allah aşkına! Bu nasıl bir devlet yönetimidir? Anlaşılan Putin ile yaptığı görüşmeyi Erdoğan, nedense kendi kabinesinden bile saklıyor. Hayırdır? Artık kendi bakanlarınıza da mı güvenmiyorsunuz? Yoksa çok yakında bir kabine değişikliği mi var? 

GİZLİDE GEBE KALAN AŞİKARDA DOĞURUR

Ama atalarımız; “Gizlide gebe kalan; Aşikârda doğurur” diyor. Soçi’de baş başa konuşulanların kokusu da, yakında ortaya çıkar. Biz Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyoruz. Tüm Türkiye’ye geçen yıl yaşattığınız zilletin, tekrarını kaldırmamız mümkün değildir. Askerimizin yanına, yöresine düşecek her bombadan, sırtına sıkılacak her terörist kurşunundan sadece Ruslar, Suriye rejim güçleri veya teröristler değil, siz de mesul olursunuz. Çünkü askerimizi hava savunma sistemi olmadan, Suriye rejim güçleri ile eli kanlı teröristlerin arasına tampon gibi koyan sizsiniz. 

S-400’LERİ SAHAYA SÜRÜN GÖRELİM

Buradan soralım bakalım bu 2,5 milyar dolar verdin S-400’leri aldınız nerede bu füzeler? Neden bu füzeleri Reyhanlı’da konuşlandırmıyorsunuz? Elinizi kim tutuyor? S-400’leri paketinden çıkaramayanlar, şimdi Rusya’nın gönlünü hoş etmek için, ikinci bir S-400 alımından bahsediyorlar. Bir de böyle bilgiç bilgiç söylenen, ne idüğü belirsiz, kerameti kendinden menkul, “Süreç devam ediyor” falan diye bir takım sözler var. Siz önce bir, şu aldığınız ilk S-400 paketini bir sahaya sürün bir görelim bakalım. Bugün kullanmadıktan sonra, bu silahın kime ne faydası var? 

NEW YORK’TA DOSTUM DEDİĞİNE, CAMİ AVLUSUNDA DÜŞMAN OLUYOR

Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin dış politikadaki ezikliği, artık saklanamaz bir hal aldı. New York’ta “dostum” dedikleriyle, cami avlusunda düşman oluveriyorlar. Ülkede aslan, dışarıda pısmış kedi. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin ezikliğini gösteren, pek çok örnek var. Önceki ABD Başkanı Trump, Erdoğan’a hitaben, “Aptal olma” dedi. Erdoğan bir baş başa görüşme uğruna, bu hakareti sineye çekti. Şimdi yeni bir skandal daha ortaya çıktı. Trump’ın Basın Sözcüsü anılarını kaleme almış. Anlattığına göre, Trump bir toplantıda, Erdoğan ve yanındakilere, ülkemizi yerden yere vuran, hilafı hakikat “Gece Yarısı Ekspresi filmini izleyen var mı?” diye sormuş. Erdoğan’dan çıt yok. Yanındaki heyet de, kıkırdamakla yetiniyor. Buna şaşırdık mı? Elbette Hayır. Şimdiki ABD Başkanı Biden, Sözde Ermeni Soykırımı’nı anıyor. Erdoğan Biden ile Brüksel’de baş başa görüşebilmek için, bunu da sineye çekiyor. Devletimizin şanı, şerefi, itibarı, milletimizin menfaatleri, Erdoğan’a hiçbir şey ifade etmiyor. Tek bir öncelik var. O da Amerikan başkanlarıyla baş başa görüşebilmek. 

SARAYDA AKIL VE İZAN KAYBOLDU

En son BM Genel Kurulu vesilesiyle gittiği New York’ta gördük. Amerikan televizyonuna çıktı, ABD Başkanıyla birlikte görünebilmek için, Emperyal güçleri savaş meydanlarında mağlup eden, bu asil milletin, bu devleti, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını hiçe saydı. Amerika’ya milletimizin itibarı üzerinden, güzellemeler yapmaya kalktı. Akıl, izan her şey kayboldu. “Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye gibi değilmiş, çok güçlü bir ülkeymiş.” Böyle bir cümleyi, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen bir kişi, nasıl sarf edebiliyor anlaşılır gibi değil. Bu yıkama yağlamaya rağmen, Amerikan Başkanından randevu koparamayınca da, keskin bir dönüş yapıveriyor. Önce New York’ta Türk evinde, sonra da Türkiye’de cami avlusunda, “İlişkiler hayra alamet değil” diyerek, Washington’a ucu yanık mektup gönderiyormuş gibi yapıyor. Ondan sonra Roma’da G20 toplantılarında, Biden’la yapacağı ikili görüşmeyi parlatarak, millete hava atmaya çalışıyor. “Demek ki hayra alamet işler de oluyor” diyor. Orada topu topu 19 tane ülke var. Bunların birbirleriyle ikili görüşme yapması son derece normal. Ama buradan söylüyoruz, bari bu sefer yelkenleri suya indirmeyin. Bir defalık da olsa dik durun. Dış politikanın merkezinde milli menfaatlerimiz değil, Erdoğan’ın şahsi menfaatleri olunca, ortalığı pespayelik götürüyor. 

İŞ BAŞINA GELECEĞİZ, HAYAT BAYRAM OLACAK

Ama milletimiz umutsuzluğa kapılmasın. Ülkemiz çok büyük bir ülke. Milletimiz çok büyük bir millet. Ülke iyi yönetilirse her sorunun çözümü var. İlk seçimde biz işbaşına geleceğiz. Milletimiz rahat bir nefes alacak. Büyük bir kucaklaşma olacak. Endişeler son bulacak. Artık kimse bu milletin fertlerini bölüp, parçalamayacak. Yargı bağımsız, medya özgür olacak. Birinci sınıf bir demokrasi olacak. Herkes canından, malından, geleceğinden emin olacak. Herkesi kucaklayan tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacak. Devlet yönetiminde liyakat olacak, istişare olacak. Borçla değil, üreterek büyüyeceğiz. Bu topraklarda dijital devrimin önünü açacağız. Gençlerimizin karşısında değil, yanında olacağız. Eğitimde fırsat eşitliğini yeniden sağlayacağız. Dünyayla yarışacak bir ekonomi için, üreticilerimizin rakibi değil, dostu olacağız. Tarımda yeniden kendi kendine yeten bir ülke olacağız. Büyürken hiçbir yurttaşımızı geride bırakmayacağız. Herkesin aşı olacak, işi olacak. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Çokça kazanacağız, hakça bölüşeceğiz. Büyürken, enflasyonu, borcu büyütmeyeceğiz. Yeşil Mutabakat’a uyum sağlayacağız. Derelerimize, ormanlarımıza, dağımıza, taşımıza, kurdumuza, kuşumuza, gözümüz gibi bakacağız. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesine dayanan milli ve onurlu bir dış politikamız olacak. Kısacası, hep söylüyorum bunu biz işbaşına geldiğimizde, hayat bayram olacak. Biz hazırız. Milletimiz hazır. Erdoğan Şahsım Hükümetinin de, vesayet rejiminin de notunu millet verdi. Tasdiknamesini hazırladı. Ellerine tutuşturmak için de sandığı milletimiz sabırsızlıkla bekliyor.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Şimdi varsa sorularınız onu alıyım. 

Soru- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununun çözümü için HDP meşru organdır” sözleri HDP’li İmam Taşçıer’e soruldu. Taşçıer, “Anayasanın ilk 4 maddesi değiştirilmezse Kürt sorunu tartışılamaz” dedi. Bu sorunun çözümü için ilk 4 maddenin değişmesi mi gerekiyor?

Faik ÖZTRAK- Ben gerçekten bu sorular nasıl bize sorulabiliyor anlamakta güçlük çekiyorum. Bir Odalar Birliği kongresinde Genel Başkanımız Anayasanın ilk 4 maddesini tek tek sayarak “Bunlar bizim kırmızıçizgimiz” dedi. Bizim ağzımızdan laf bir kere çıkar. Bu konudaki tavrımızı Genel Başkanımız defalarca dile getirdi. Anlaşılabilmesi için daha kaç kere bunu söylememiz gerekiyor? Gerçekten hayret ediyorum. Bu soruların sorulması gerekenler biz değiliz. Bu soruları gidecekler Cumhur İttifakı’na soracaklar. 

Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonominin sorumluluğu bize ait” dedi ve gıda fiyatları konusunda kuraklık ve girdi maliyetlerine ilk kez işaret etti. Bugüne kadar zincir marketleri hedef alıyordu. Şimdi bugün yaptığı açıklamaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Yani hem ekonominin sorumluluğu bize ait diyeceksin arkasından da kuraklıktan, hava şartlarından, iklim koşullarından söz edeceksin. Daha öncede ne diyordu? Fahiş fiyat artışları, zincir marketler diyordu. Ben açık söyleyeyim, ne dese bugünkü pahalılığı, hayat pahalılığını açıklayamaz. Çıkacak diyecek ki, “Biz hata yaptık. Merkez Bankası’nın itibarını sıfırladık. Merkez Bankası’nın rezervlerini sıfırladık.” Bugün yine bakıyorum, “120 milyar dolar rezervimiz var” diyor. O rezerv, brüt rezerv. Bu rezervden Merkez Bankası’nın kısa vadede ödeyeceği borçları düşeceksin. O zaman da Merkez Bankası’nın kasasının 40 – 50 milyar dolar açığı var. İşte bunların konuşulması lazım, bu konularda milletten özür dilenmesi lazım. Ondan sonra da biran evvel devletten çekilmek lazım, seçime gitmek lazım. Tekrar söylüyorum, pahalılık, hayat pahalılığı sonuç, Erdoğan Şahsım Hükümeti sebeptir. Teşekkür ederim.

 

 


 

 

Yayınlanma Tarihi : 2021-10-3 11:23:07
Okunma Sayısı : 558
oıo