CHP Sözcüsü Öztrak:“BU GERÇEKÇİLİK DEĞİL, İFLASIN İKRARI” “BU YUMURTA DİBİ KIRILMADAN DİK DURMAZ”
CHP Sözcüsü Öztrak, Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’ın “İddiasızlıkla gerçekçiliği birbirine karıştıran” bir program olduğunu, programa göre Türkiye’nin 2026’da bile 2023 hedeflerine yaklaşamayacağını belirterek, “Bunun adı, gerçekçilik değildir. Bunun adı iflasın ikrarıdır” dedi.
Orta Vadeli Programdaki tutarsızlıklara dikkat çeken Öztrak, programa göre 2024’te yüzde 54 devalüasyon yaşanırken enflasyonun yarıya ineceğine dikkat çekerek, “Bu program aynen Kristof Kolomb’un yumurtası gibi… dibi kırılmadan dik durmaz” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Hafta sonunda Cumhuriyet Halk Partimizin Kuruluşunun 100. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutladık. Cumhuriyet Halk Partisi, milletimizin emperyalizme karşı verdiği, en onurlu savaşın, Kurtuluş Savaşı’mızın meydanlarında doğmuştur. Mücadelemiz, Anadolu’da ve Rumeli’de, milletimizin hukukunu müdafaa hareketi olarak başlamıştır. Savaş meydanlarında kazanılan zafer, Cumhuriyetin kurulması ve devrimlerle taçlanmıştır.
CHP, ASRI YILA SIĞDIRAN PARTİDİR
Cumhuriyet Halk Partisi, “Asrı yıla sığdıran” kurucu partidir. Bu yönüyle, tüm dünyada eşi benzeri olmayan bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle, onun iki büyük eserinden biridir. Cumhuriyet Halk Partisi, sadece kuruluşun ve kurtuluşun partisi değildir. Ülkemizde, çok partili demokrasiye geçişin, ülkemizin sosyal demokrasiyle tanışmasının altında, yine CHP’nin imzası vardır. “Milli egemenlik” temeli üzerinde yükselen ideolojik alt yapımız; altı okla, dokuz umdeyle, İlk Hedefler Beyannamesi’yle, ortanın soluyla yoğrulmuş ve bugünlere ulaşmıştır. Son kurultayımızda oy birliğiyle kabul ettiğimiz “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemiz” de bu gelenekten süzülüp gelir.
BU ÇATI ALTINDA BULUNMAK ONURDUR
Cumhuriyet Halk Partisi, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, “Kimsesizlerin kimsesi” Cumhuriyetin partisidir. CHP’nin tarihinde milliyetçiliği; “Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına, Batı Anadolu’nun haşhaş tarlalarına” yazanlar vardır. Emperyalistlerin tehdit mektuplarına karşı dimdik durup, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” diyenler vardır. “Bu toprakları emperyalistlerin çizmelerine ezdirmeyiz” diyerek 1 Mart Tezkeresi’nin karşısına dimdik dikilenler vardır. “Haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı” dünyanın en büyük sivil eylemlerinden birini yaparak, adalet için, hak için, hukuk için Ankara’dan İstanbul’a yürüyenler vardır. Bizler bu çatı altında bulunmaktan büyük onur duyuyoruz. CHP’nin 100. kuruluş yıl dönümünde; ülkemizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, bu toprakları bizlere vatan kılmak için canlarını ortaya koyan kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kere daha rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz.
ERDOĞAN’IN DEPREMZEDELERE VAADİ FOS ÇIKTI
Bugün okullar açılıyor. Yeni eğitim ve öğretim yılına özellikle deprem bölgesinde, okulların fiziki durumundan, öğretmenlerin barınmasından, çevredeki asbeste kadar, çözülmeyi bekleyen pek çok sorunla başlıyoruz. Okulların tadilatları geç başlamış. Başta kırsal kesimdekiler olmak üzere, okullarda yeni döneme doğru dürüst hazırlık yapılmamış. Yedi ay geçti üzerinden biz hala deprem bölgesinde su sorunu konuşuyoruz. Hükümet ise oralı değil. Bölgede ciddi barınma sorunları var. Ama saray bu bölgede sorunları çözme peşinde değil, ihale dağıtma peşinde. TOKİ’nin sitesinde toplam tutarı 203 milyar liraya ulaşan 108 bin konutluk ihalenin bilgileri yer alıyor. Basına yansıyan bilgilere göreyse 200 bin konutun inşaatına başlanmış. Buna karşın, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Deprem Raporunda, bölgede “acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı” konut sayısının 518 bin olduğu söyleniyor. Yani yapımına başlanan, yıkılanın yarısı bile değil. Oysa Erdoğan, “Bir yıl içinde, altyapısıyla, sosyal ve ticari birimleriyle 319 bin konut, toplamda da 650 bin konut inşa etme” söz vermişti. Bütün sözlerinde olduğu gibi bu da fos çıktı.
REHBER ÖĞRETMENLER HÜKÜMETİN SÖZÜNÜ TUTMASINI BEKLİYOR
Diğer taraftan, yeni eğitim öğretim döneminde yurdun dört bir yanındaki aileler, hem yapboza dönen eğitim sistemi hem de her geçen gün artan masraflar yüzünden kara kara düşünüyorlar. Araştırmalara göre ülkemizde her üç öğrenciden biri ayda en az bir kez akran zorbalığıyla karşı karşıya kalıyor. Gerek afetten etkilenen, gerek akran zorbalığına maruz kalan çocuklarımızın rehber öğretmenlere ve psikolojik danışmanlara ihtiyacı var. Ama rehber öğretmenlerimiz de hala hükümetin, “100 öğrencisi olan her okula, bir rehber öğretmen” sözünü tutmasını bekliyor. Sadece rehber öğretmenler değil, başta atanmayanlar olmak üzere pek çok alanda öğretmen ihtiyacı var. Okullarda yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi eksiklikleri var.
BİR ÖĞRENCİYİ OKULA BAŞLATMAK 5 BİN LİRAYI BULUYOR
Ama Hükümet eğitim sistemindeki sorunlara odaklanmak, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek yerine eğitim sistemini ideolojik vesayet altına almaya çabalıyor. Görevi, bu ülkenin gençlerine, başka ülkelerdeki akranlarıyla aynı sürede daha fazla üretip, daha fazla kazanacak yetenekleri sağlayacak çağın gerekleriyle uyumlu, kaliteli eğitimi vermek olan bakan, eğitimin gerçeklerinden kopmuş, başka dünyalarda yaşıyor. Ama ülkemizde gençler iş, işverenler de ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanları bulamıyor. Eğitim sistemi sürekli hallaç pamuğu gibi atılıyor. Önce sınıfta kalma kaldırılıyor, sonra geri geliyor, sınav konuyor, sınav kaldırılıyor. Eğitim sistemindeki kaos bir türlü bitmek bilmiyor. Diğer taraftan, Sarayın azdırdığı hayat pahalılığı nedeniyle, bir öğrenciyi okula başlatmak el yakıyor. Kıyafeti, eşofmanı, ayakkabısı, kırtasiyesi… Masraf 5 bin lirayı buluyor.
ÇOCUKLAR OKULA AÇ GİDİYOR, AÇ DÖNÜYOR
Bunun bir de servisi var, yemesi içmesi var. Dünyada gıda fiyatları, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başladığı dönemde zirveyi görmüştü. Sonra da hızla düşmeye başladı ve bugün itibariyle dünya gıda fiyatları Ukrayna’da gördüğü zirveden buraya yüzde 24 oranında düştü. Peki bizde aynı dönemde ne oldu? Yüzde 110 arttı gıda fiyatları. Saray yönetiminin beceriksizliği nedeniyle, ülkemizde gıda fiyatları 36 aydır hiç kesintisiz artıyor. İtibardan tasarruf etmeyen Saray’da Efuliler yudumlanırken, bu ülkede çocuklar okula aç gidiyor. Yumurtanın, peynirin fiyatı bir yılda neredeyse ikiye katlandı. Sabah çocuklara okula göndermeden bir kahvaltı ettirmek küçük bir servete mal oluyor. Kantinlerde de fiyatlar ateş pahası. Okulda beslenme programlarının, obeziteyle mücadele eylem planlarının adı var ama kendisi yok. Devlet tarafından çocuklarımıza ücretsiz sağlanması gereken yemek eğitim gören her 10 öğrenciden birine bile ulaşmıyor. Çocuklar okula aç gidiyor, okuldan da aç dönüyor. Uluslararası yarışma sınavlarında kafamızı en dipten bir türlü yukarı kaldıramıyoruz. PISA sınavlarında, 38 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içerisinde fende 30., okuma becerilerinde 31., matematikte 33. sıradayız. Yetersiz beslenme ve yetersiz eğitim nedeniyle okuduğunu anlamakta bile zorlanan bir nesil yetişiyor.
ÜLKENİN GELECEĞİ ELLERİMİZDEN KAYIYOR
Okul bitirmek de tek başına çözüm değil. Üniversite mezunu işsiz sayımız bir milyon civarında. İşe gitmeyen, okumayan, evde oturup anasının babasının eline bakan 2,5 milyon ev gencimiz var. İyi eğitim almış pırlanta gibi gençlerimiz yurt dışında geleceklerini arıyor. Yerlerine de bu hükümet sayesinde delik deşik olmuş, Peşaverleşmiş sınırlarımızdan, ne idüğü belirsiz yüz binlerce sığınmacı geliyor. Ülkemizin geleceği, ellerimizden kayıyor. Tüm bu gelişmelere rağmen, tüm öğrenci ve öğretmenlerimize yeni eğitim öğretim yılında başarılar diliyoruz.
ÇALIŞAN DA AÇ ÇALIŞMAYAN DA
Yunanistan kendisine gelen sığınmacı sayısı bir yılda 2 bin kişi arttı diye, Almanya’ya “Sorunun kaynağı Türkiye, yeni bir mülteci anlaşması için Türkiye’ye baskı yapın” diye bas bas bağırıyor. İşte bu işler böyledir. Arkanızda, dış politikanıza güç katacak bir ekonomi bırakmazsanız, başka ülkeler size aklına geleni dayatmaya kalkar. Bugün açıklanan Temmuz ayı işsizlik verilerine göre gerçek işsiz sayımız, 8 milyon 742 bin kişi seviyesinde devam ediyor. Bu, dünya üzerindeki 97 ülkenin nüfusundan daha fazla. Ülkede sadece yoksulluk, işsizlik değil, artık açlığı da konuşuyoruz. İşsiz aç, ama çalışan da aç. Çalışanların çoğu açlık sınırının altına düşen asgari ücret ya da civarında bir ücrete talim ediyor.
BAKAN ŞİMŞEK SUÇU SARAYA ATTI
Önceki seçimde, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” deyip yola çıkan, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, ekonomideki tüm dengeleri alt üst etti. Birde işler yolunda havası basmak için, Merkez Bankası’nın arka kapısından, 199 milyar dolarlık rezervi buharlaştırdı. Çarçur etti. Bakan Şimşek de bugün bunu açıkça itiraf etti. Enflasyondaki artışın gerekçelerinden biri olarak seçim öncesi tutulan kurun bırakılmasının enflasyonu arttırdığını söyledi. Suçu kendinden önceki Saray politikalarına attı. Hükümetin politikaları yüzünden Merkez Bankası’nın kasası bugün itibariyle tamtakır. Net döviz rezervleri 67 milyar dolar ekside.
DAHA NEYİ SATACAKSINIZ?
Sadece Merkez Bankası’nın kasası değil, Hazine’nin kasası da rekor açıklar veriyor. Geçen yıl ilk 7 ayda 30 milyar lira fazla veren bütçe bu yılın aynı döneminde 435 milyar lira açık verdi. Hükümet neden deprem harcamaları dese de, bu açığın en önemli kısmı, hükümetin seçim kazanmak için tüm tuşlara basmasından kaynaklanıyor. Nitekim, Hazine ve Maliye Bakanı da bunu itiraf ediyor. Bugün katıldığı televizyon programında, enflasyondaki artışla ilgili soruya yanıt verirken, önce deprem harcamalarından, ardından ücretlerdeki artışların etkisinden, sonra da, “Seçim öncesi alınan bazı kararları telafi etmeleri gerektiğinden” yakındı. Çözüm olarak da daha fazla vergi tahsil etmekten, daha fazla özelleştirme geliri elde etmekten medet umduğunu açıkladı. Zaten bugüne kadar milletin atadan dededen kalma 63 milyar dolarlık malını mülkünü sattınız. Kalanı da Varlık Fonu’na doldurup borçlarınıza teminat gösterdiniz. Daha neyi satacaksınız?
HEDEFİN TUTMASI İÇİN YILIN KALANINDA HİÇ CARİ AÇIK OLMAMASI LAZIM
Diğer taraftan bütçe açığına ciddi bir cari açık da eşlik ediyor. Bugün açıklanan Temmuz rakamlarına göre tek bir ayda cari açık 5 milyar 466 milyon dolar olmuş. Aynı dönemde 12 aylık cari açık ise 58 milyar 517 milyon dolar. Son 7 ayda yani yılın başından beri gerçekleşen cari açık ise 42 milyar doları aşmış. Geçen hafta yayınlanan OVP’ye göre bu yılın tamamında cari açık bu kadar olacaktı. Yani 42 milyar dolar. Şimdi OVP’deki cari açık hedefinin tutturulabilmesi için yılın kalanında yani Ağustos’tan Aralık ayına kadar hiçbir ayda cari açık vermemek gerekiyor. Bu tabi mümkün değil. Erdoğan’ın cari fazla vererek enflasyonu düşürme safsatası da sürekli duvara tosluyor. Tabi OVP’nin hedefleri de daha mürekkebi kurumadan riske girmiş görünüyor.
DÖRT BAŞI MAMUR BEKA SORUNU
Özetle, neresinden bakarsanız bakın tulumbada su bitti. Kazanın dibi delindi. Hal böyle olunca, seçimden sonra, borç para bulmak için dediklerinden sürekli çark ettiler. Bugüne kadar söyledikleri ne varsa tersini yapmaya başladılar. “Güçlü” diyerek milleti aldatmaya kalktıkları ekonomide, seçim bittikten sonra, aldıkları vergiyi bir daha aldılar. Biz bu ek MTV’nin iptali için AYM’ye gittik. Bunun vakit kaybetmeden görüşülmesi çağrımıza rağmen, her ne hikmetse yüksek mahkeme, konuyu vergi tahsil edilmeye başlayana kadar sürekli erteledi, ele almadı. Şimdi iptal etse de bu vergiyi ödeyenler geri alamayacak. “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece, devamlı düşecek” dedikleri faizi seçimlerden sonra tam 17,5 puan artırdılar. Seçim öncesindeki seviyesinin üç katına çıkardılar. Bugün artık, ekonominin fay hatlarında gerilim had safhaya ulaşmış durumda. Seçim döneminde, “Beka sorunu, beka sorunu” diye ortalarda dolaşanlar şimdi kendi imalatları olan dört başı mamur beka sorunuyla karşı karşıyalar.
BU GERÇEKÇİLİK DEĞİL, İFLASIN İKRARI
Geçtiğimiz hafta hükümetin önümüzdeki üç yıl için hedef ve tahminlerini içeren Orta Vadeli Program yayınlandı. Orta Vadeli Program’la ilgili olarak ilk söylenmesi gereken: Bu programın; “İddiasızlıkla gerçekçiliği birbirine karıştıran” bir program olması. Şimdi bu programda bundan 12 yıl önce millete vaat edilen, Devletin Kalkınma Planlarında da yazan 2023 yılında milli gelirin 2 trilyon dolara ulaşması, kişi başına gelirinde, 25 bin dolara ulaşması hedefine, önümüzdeki üç yılda da hiçbir şekilde ulaşılamıyor. Türkiye, “İlk 10 ekonomi arasına girme” hedefinin yanına bile yaklaşamıyor. Dünya enflasyon sıralamasında ise 2026’ya kadar ilk beşi Türkiye kimseye bırakmıyor. Bunun adı, “Gerçekçilik” değildir. Bunun adı iflasın ikrarıdır. Diğer taraftan OVP’de rakam çok, dilek ve temenni çok, ama bunlara nasıl ulaşılacağıyla ilgili, doğru dürüst zamana bağlanmış bir tedbir ve politika demeti yok. Yedi öncelikli reform alanı belirlenmiş. Ama bu reform alanları içerisinde nedense “hukukun üstünlüğünün temini” “Yargının bağımsızlığı” ve “Oyun içinde kural değiştirilmeyeceği” yer almıyor. Aslında bunlar bir ekonomi programı için bugün gömleğin doğru iliklenmesi gereken ilk düğmeleri. Maalesef bu OVP’de gömleğin ilk düğmeleri yanlış iliklenmiş.
BİR KAÇ HAFTALIK TAHMİNİ TUTMAYAN HÜKÜMETİN 3 YILLIK PROGRAMI
Enflasyon tahminlerine gelirsek, seçimlerin ardından hükümet, maaş, ücret ve aylıklara zam yaparken, bu yıl için yüzde 22 enflasyonu esas aldı. Zaten Merkez Bankası raporları da bunu söylüyordu. Maaş, ücret, aylık ayarlamaları tamamlandı sonra Merkez Bankası geçtiğimiz ay bir rapor yayımladı, Enflasyon Raporu’nda “Bu yıl enflasyon yüzde 58 olur” dedi. Yetmedi, son faiz kararında “Bu yıl enflasyon tahminin üst bandına yakın seyredecek” diyerek, enflasyon tahminini yüzde 62’ye çekti. Şimdi açıklanan Orta Vadeli Program’da da “Bu yıl enflasyon yüzde 65 olur” diyorlar. Sadece birkaç hafta içinde enflasyon hedefini yüzde 22’den yüzde 65’e çıkartan Hükümetin açıklaması, “Mevcut resmi anladıkça tahminlerimiz değişti” oldu. Ama onlar resmi anlayana kadar olan memura, emekliye, emekçiye oldu. Peki birkaç haftada enflasyon hedefini bu kadar değiştiren bir Hükümet, önümüzdeki 3 yıl için koyduğu enflasyon hedef ve tahminlerini nasıl tutturacak? Bunu merak ediyoruz.
BU YUMURTA DİBİ KIRILMADAN DİK DURMAZ
Bu OVP aynı zamanda tutarsızlıklarla da malul. OVP’ye göre bu yıl yüzde 65’e yükselecek enflasyon, gelecek yıl, yüzde 54 devalüasyona ve yüzde 4 büyüme hedefine rağmen yüzde 33’e, yani bu yıl gerçekleşen enflasyonun yarısına düşecek. 2024’te milletten alınacak vergiler de yüzde 74 artacak. Şimdi bir kere bu enflasyon, mevcut kur ve büyüme tahminleriyle tutarlı değil. Yine vergilerdeki artış oranı, enflasyon ve milli gelir artış oranlarının toplamının tam iki katı. Bu yıl milletten 1 trilyon liradan fazla ek vergi aldınız. Millette yeni bir vergi ödeyecek hal bırakmadınız. Gelecek yıl bu vergi artışlarıyla, bu Hükümet herhalde milletimizin canını alacak? Buradan söyleyelim, bu program aynen Kristof Kolomb’un yumurtası gibi, dibi kırılmadan dik durmaz. Bu ülke bunu hak etmiyor.
BAKAN’IN KKM’DEN ÇIKIŞ STRATEJİSİ VAR AMA KENDİNE KADAR
Yine programda dikkat çeken iki vaat var. Biri, Millete “mucize” olarak sundukları “Ekonomiyi kurtaracak büyük fikir” olarak lanse ettikleri Kur Korumalı Mevduattan çıkış sözü. Ama ne zaman? Nasıl bir takvimle? Hangi araçları kullanarak? Bu yok. Bugün Hazine ve Maliye Bakanı’na da soruldu. “Bu konuda bir stratejilerinin olduğunu ama konuşmayı tercih etmediğini” söyledi. Anlaşılan Bakan Bey’in stratejisi anca kendisine yetecek kadar, şu an paylaşamıyor. Kur Korumalı Mevduat sahiplerine, TL mevduata geçmeleri için, enflasyona paralel bir faiz mi vereceksiniz? Bunun için, bankaların zarar etmemeleri, sermayelerinin güçlendirilmesi amacıyla, eski kağıtları alıp onların yerine özel tertip devlet kağıtları mı çıkaracaksınız? Şu anda bunların hiçbirinin cevabı ortada yok. Belli ki Saray Hükümeti, KKM’nin millete çıkaracağı faturayı yerel seçimlerin sonrasına saklamaya niyetli. Tabii o tarihe kadar fay hatları kırılmazsa.
AÇIK SÖYLEYİN, SIKI PARA POLİTİKASI FAİZ ARTIRMAKTIR
Erdoğan’ın bir diğer vaadi de, “Sıkı para politikasıyla enflasyonu tek haneye düşürmek.” Şimdi “Enflasyonu tek haneye düşürmeyi” anladık. Ama bu söz ettiği “sıkı para politikası da” ne oluyor? Hani faiz sebep enflasyon sonuçtu? Sıkı para politikası “az para, yüksek faiz” demektir. Kendi atadığı bakanın, kendisinden önce uygulanan politikalara, “İrrasyonel” demesini sineye çeken Erdoğan, şimdi de iki yıldır her yerde savunduğu, nas dediği, “Ben iktidardayken artmaz düşer” dediği, düşük faizden de vazgeçmiş. Allah kimseyi bu hale düşürmesin. Lafı evirip, çevirmeye kalkmayın. Çıkın, ittifak ortağınızın yaptığı gibi “Faiz sebep enflasyon netice gerçek değilmiş” deyiverin. Bu arada bu ortağınız, Saraya “Rüşvet alan da veren de melundur” tabelasını asacağını söylemiş. Sizce bu tabela sarayınızdaki hangi melunlar için asılıyor?
YENİ YÖNETİMİN SONU DA ELVAN VE AĞBAL GİBİ OLMASIN
Tabii yapılan hataların bir de milletimize faturası var. OVP’ye göre bu yıl 646 milyar lira olan faiz giderleri, program döneminin sonunda dörde katlanacak 2 trilyon 295 milyar liraya ulaşacak. Milletin vergileri de bir güzel faiz lobilerine ve tefecilere gidecek. Diğer yandan, bu yıl için beklenen yüzde 4,4 büyüme hedefi de kafa karıştırıyor. Bunun için yılın ilk altı ayında yüzde 3,9 olan büyümenin, yılın kalan yarısında yüzde 4,8’e yükselmesi gerekiyor. Hedeflenen büyümenin gerçekleşmesi, hükümetin son altı aylık dönemde, çok ciddi gaza basmasıyla mümkün. Peki ekonomiyi soğutan faiz artışları devam ederse bu nasıl olacak? Yoksa yeni ekonomi yönetiminin sonu da, Lütfi Elvan ve Naci Ağbal gibi mi olacak? Bunu hep birlikte göreceğiz. Biz uyaralım, motor hararet yaparken bir de seçime kadar gaza sonuna kadar basılırsa, bu araç şanzıman dağıtır.
BU YOL IMF YOLU
Bu arada, KKM’den çıkış açıklamaları, yabancı kuruluş ve yatırımcıların, sürekli tekrar ettikleri “fazla değerli TL” sözleri, vergilerdeki olağanüstü artış hedefi, faiz hariç bütçe dengesinde öngörülen hızlı düzelme, beklenen enflasyona göre maaş artışı planlaması, programdaki esnek çalışma maddeleri, kıdem tazminatıyla birleşecek yeni emeklilik modeli haberleri, önümüzdeki yıl, olağanüstü yavaşlayacak bir tüketim, kredi kartlarının sınırlanacağına dair sinyaller, tüketici kredilerinde yüzde 50’nin üzerini gören faizler, Dünya Bankası’ndan gelen Türkiye’ye ayrılan kaynakların iki katına çıkarılacağı açıklamasında kullanılan “Ekonomide istikrar sağlamaya yardımcı olmak için” ifadesi ve en son, IMF ülke masasına gönderilen, tanışmak için çay partisine davet, hükümetin seçim sonrası IMF kapısına dayanacağını şimdiden gösteriyor.
BU EKONOMİ LAF OLSUN DİYE YAPILAN OVP İLE DÜZE ÇIKAMAZ
Türkiye bu kadar yalanı, dolanı, kifayetsizliği hak etmiyor. Erdoğan’ın dün darbeci, katil dedikleriyle bugün el sıkışmasına havuz medyası diplomatik başarı başlıkları atsa da tükürdüğünü yalayarak ülke yönetilmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlet, milletimizde büyük bir millet. Ekonomimiz, uluslararası kurumların kapısında hazır ola geçmeden de doğru politikalarla hızla ayağa kaldırılabilir. Hiçbir ülkeye nasip olmayan konumumuzla, bereketli topraklarımız ve yer altı kaynaklarımızla, üretime katılmayı bekleyen genç nüfusumuzla, dünyanın her yerinde ter döken iş insanlarımızla, cefakar ve çalışkan çiftçimiz, işçimiz, emekçilerimizle büyük bir potansiyele sahibiz. Bunun için; öncelikle, hukuk devletini ayağa kaldırıp bu potansiyeli kullanmak için öncelikle hukuk devletini ayağa kaldırıp yapılacak tüm işlerin üzerinde yükseleceği, güven veren bir zemin hazırlamak gerekir. Yine bu çerçevede, içeride ve dışarıdaki ekonomi oyuncularına oyun sırasında kural değişmeyeceğine dair güvence verilmelidir. Açıklanan OVP’de bundan bahsedilmiyor. Ardından, çağın gereklerine uygun katma değerli üretim, istişareyle işgücü verimliliğini artıracak adımlar, eğitimde ihtiyaç duyulan işgücünü yetiştirecek, büyük bir dönüşüm, dijital ve yeşil ekonominin sunduğu fırsat ve imkânları, en etkili biçimde kullanmak, stratejik sektörlerde ülkemizin kendine yeterliliğini sağlayacak planlı, programlı tedbirler, kamucu politikalar, küresel arenada yarışabilecek güçlü bir ekonomi için olmazsa olmazdır. Eş zamanlı olarak, ortaya çıkan refahın kalıcı olabilmesi için hakça paylaşılmasını sağlayacak, kimseyi dışlamayan, kucaklayıcı, kapsayıcı gelir adaletsizliklerini ortadan kaldıracak politikalar, hızla hayata geçirilmelidir. Ve son olarak, doğru temeller üzerinde yükselen, millet yararına kurulan bu adaletli sistemin aksamaması için çevresel, mali ve parasal sürdürülebilirlik sağlanmalıdır. Bu temellere dayanmayan, laf olsun torba dolsun mantığıyla hazırlanan, rakamların başka, politikaların başka şeyler söylediği bir OVP, tarumar olan bu ekonomiyi düze çıkaramaz.
ETİK İLKELERE BAĞLI KALINARAK YAPILAN TARTIŞMA GÜÇLENDİRİR
Cumhuriyet Halk Partisi, halkın egemenliğini temel ilke olarak benimsemiştir. Bu temel ilke doğrultusunda, Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi parti içi tartışmaları yenilenmenin aracı olarak görüyoruz. Biz, etik ilkelere bağlı kalınarak yapılan tüm tartışmaların, mücadelemizi güçlendireceği kanaatindeyiz. Yenilenme sürecimiz hızla devam ediyor. İlçe ve il kongrelerimiz hızla tamamlanıyor. Bunların tamamlanmasının ardından da Kurultayımızla bu süreci taçlandıracağız. Bu yenilenme sürecini, tüzüğümüzden programımıza kadar, partimizin işleyişiyle ilgili dokümanları da yenileyerek destekleyeceğiz. Yenilenerek, güçlenerek yerel seçimlere gidiyoruz.
VATANDAŞ BELEDİYELERİNİZDEN İLLALLAH DEDİ
Son yerel seçimlerde büyük bir başarı kazandık. Ankara, Adana, Antalya, İstanbul ve Mersin başta olmak üzere CHP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyelerde sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerini verdik. AK Partili belediye başkanlarının yönettiği illerde ise vatandaş “illallah” dedi. Buralarda yapılan hizmetin ne olduğunu yaşayanlar biliyor. Lafla, konuşmakla bu iş olmuyor. Pandemide, afetlerde bu belediyeler ne yaptı? Bunların millete hizmet etme derdi yok. Milletimiz yerel seçimlerde buralarda en güzel kararı verecektir. Bunlarla daha fazla gidilmeyeceği görülecektir. Biz diyoruz ki, kaynaklarını yandaşları için değil, hemşerileri için kullanan bir belediye, çağdaş bir yerel yönetim, her vatandaşın hakkıdır. Bu seçimde tüm büyükşehir belediyelerini kazanmayı hedefliyoruz. Bunu başarmak için yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı bugün yine MYK’mızda gözden geçirdik.
Okunma Sayısı : 376