CHP Sözcüsü Öztrak: “ÜLKENİN AŞİL TOPUĞU BİR İKEN İKİ OLDU
ZARRAB OLDU SARRAF, TERMENDZHYAN OLDU DERMEN”
“ÜLKENİN AŞİL TOPUĞU BİR İKEN İKİ OLDU”
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞI KARA PARA AKLAYANLARA PARAVAN YAPILIYOR”
CHP Sözcüsü Öztrak, rüşvetten aklanmamış eski bakanın Büyükelçi yapıldığını, rüşveti verenin de ABD’de itirafçı olduğunu belirterek, “Bu yozlaşmış kadroların işlediği günah ve suçlar, dış politikamızın ve milli güvenliğimizin yumuşak karnı, Aşil topuğu oldu” diye konuştu. Şimdi Zarrab vakasına, bir de Sezgin Baran Korkmaz olayının eklendiğini söyleyen Öztrak, “Aşil topuğu bir iken iki oldu” dedi.
Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı olan Levon Termendzhyan’ın, Türkiye’den vatandaşlık alarak Lev Aslan Dermen olduğunu kaydeden Öztrak, “İranlı Reza Zarrab oluyor Rıza Sarraf. Ermeni Levon Termendzhyan oluyorr Lev Aslan Dermen. Allah aşkına, kara para aklamakla suçlanan tüm bu isimler, nasıl bu kadar kolay Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oluyor? Tertemiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, kara para aklayan bu yabancılara neden paravan yapılıyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu iktidar için, bu kadar mı ucuz? Bu kadar mı değersiz?” diye sordu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
AMASYA TAMİMİ’NİN YIL DÖNÜMÜ
Bugün 21 Haziran en uzun gün. Yani aydınlığın en uzun sürdüğü gün… Ve bugün, yine gece yarısı “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır” diyerek, Milli Kurtuluş Savaşımızın işaret fişeğini atan, Amasya Tamimi’nin 102. yıl dönümü. Bu tamimi bizzat kaleme alan, Kurtuluş Savaşımızın büyük önderi, Cumhuriyetimizin banisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını, saygı ve rahmetle anıyoruz. Böyle aydınlık bir günde, milletimiz de sandıkta karanlığı yırtarak, aydınlığa ulaşmaya hazırlanıyor. Biz bunu insanlarımızın gözlerinde ve bizlere gösterdiği samimi yakınlıkta görüyoruz.
BELEDİYELERİMİZ BAŞARILI BİR SINAV VERİYOR
Geçtiğimiz üç gün boyunca, Belediye Başkanlarımızla birlikte Gaziantep’teydik. Verimli bir çalıştay gerçekleştirdik. Genel Başkanımız, Genel Başkan Yardımcılarımız, Belediye Başkanlarımız saha çalışmaları da yaptılar. Seçildikleri günden itibaren, özellikle de pandemi döneminde, Belediyelerimiz çok başarılı bir sınav veriyor. Sosyal demokrat belediyeciliğin ne olduğunu, halkımız, yaşayarak tecrübe ediyor. 19 yıllık iktidar millete beş maskeyi bedava dağıtamazken, 40 yıl vergi veren esnafa 40 gün bakamazken, Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, Belediyelerimiz, milletimizin yükünü hafifletmek için bu dönemde canla başla çalıştılar. Bundan sonra da, aynı şevkle çalışmaya devam edeceklerini bu çalıştayda bir kere daha dile getirdiler.
ADALETİN TERAZİSİYLE OYNADILAR
Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzda, mafya-siyaset-medya-ticaret ekseninde patlayan skandalları, bunun uluslararası boyutlarını, derinleşen yolsuzluk ağlarını ve bu nedenle ortaya çıkan ağır yoksulluğu, devlet kriziyle içi içe geçen ekonomik krizi ve ülkemizi bu buhrandan çıkarmak için nelerin, nasıl yapılması gerektiğini görüştük.
“Adâletin gözleri, âdil olsun diye bağlıdır. Namussuzlara göz yumsun diye değil...” Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, adaletin göz bağıyla ve terazisiyle o kadar çok oynadı ki, namussuzların arsızlığı, edepsizliği ülkede aldı yürüdü. Erdoğan Şahsım Hükümeti, hukuku katlederken yozlaştı… Yozlaştıkça adaletin boğazına daha sıkı yapıştı.
BAKANLAR ZARRAB’IN CEBİNE GİRECEK KADAR KÜÇÜLDÜ
Yaşanan bu yozlaşma, bu topraklarda edebi, adabı, ahlakı ve adaleti yutmakla kalmadı. Devletimizin itibarına ve uluslararası saygınlığına da büyük bir darbe vurdu. Bu ülkede bakanlar; 30 yaşındaki İranlı Reza Zarrab’ın cebine girecek kadar küçüldüler. Elbise askılarından, ayakkabı kutularından, evlerdeki kasalardan, sıfırlanamayan rüşvet paraları ortalığa saçıldı. Türkiye, bu rezilliklerle hukuk ve yargı önünde yüzleşemedi, hesaplaşamadı. TBMM’nin hazırladığı araştırma raporu dahi sümen altı edildi. Bununla da yetinmediler. Bakanları da, şanlı bayrağımızı da bu rüşvetçiye dekor yapmaya kalktılar. “Cari açığımızı kapattı” diyerek, bu rüşvetçiye ödül veren, dünya üzerindeki ilk hükümet oldular.
İŞLEDİKLERİ GÜNAHLAR ÜLKEMİZİN AŞİL TOPUĞU OLDU
Ve yine dünya üzerinde ilk defa, elbise askılarında rüşvet almaktan aklanmamış bir eski bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’ne Büyükelçi yaparak, tarihin karanlık sayfalarına geçtiler. Peki, ardından ne oldu? Bu şahıs, Türkiye’den kaçtı. Amerika Birleşik Devletleri’nde itirafçı oldu. Amerika Birleşik Devletleri’ne, Irak’ta askerlerimizin kafasına çuval geçirildiğinde, verilmeyen nota, bu rüşvetçi için, bir değil, tam iki kez verildi. Şimdi ABD’de yürüyen Halkbank Davası, Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanıyor. Bu kadroların, yozlaşmış kadroların işlediği günah ve suçlar, dış politikamızın ve milli güvenliğimizin yumuşak karnı, Aşil topuğu oluyor.
MEHMETÇİĞE AFGANİSTAN’DA NÖBET YAZILDI
Bugün Amerika Birleşik Devletleri, 1,5 milyar dolar verdiğimiz F-35’leri teslim etmiyor. Yetmiyor dedelerimizi soykırımcılıkla suçluyor. Yine sınırlarımızda ulusal çıkarlarımıza aykırı projelere yol veriyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti de, tüm bunlara rağmen, 2,5 milyar dolar verdiğimiz S-400’leri hangardan çıkarmıyor, Meclis’e sormadan, Taliban ile Türk askerini bir başına bırakmayı göze alıyor, Mehmetçiklerimize Afganistan’da nöbet yazılmasını kabul ediyor, bunun sebebi ne? Bunun sebebi işte bu Aşil topuğunda aranmalıdır.
DERMEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI YAPILDI
Şimdi Zarrab vakasına, bir de Sezgin Baran Korkmaz eklendi. Aşil topuğu bir iken iki oldu. Bu fotoğrafı bir daha gösteriyorum. Şu fotoğrafa bir bakar mısınız? Sezgin Baran Korkmaz, şu anda Avusturya’da, ABD’nin isteğiyle gözaltında. Onun yanındaki Jacob Kingston, bu da ABD’de, kara para aklama ve dolandırıcılık suçundan tutuklu. Yanlarında da Erdoğan… Bu fotoğrafta olmayan ama bu kara para aklama işinin göbeğinde olan, Amerika’da tutuklu bir başka isim daha var: Ermeni iş adamı Levon Termendzhyan. Namı diğer Lev Aslan Dermen. Neden? Çünkü bu kişi sonradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılmış.
BELİZE’NİN YAPTIĞINI YAPAMADILAR
Koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Türkiye Cumhuriyeti yargısının, 419 bin nüfuslu Orta Amerika ülkesi olan Belize’nin Parlamentosu’nun ve Belize yargısının yaptığını yapamaması bizim yüreğimizi acıtıyor. Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı Levon Termendzhyan’ın, Belize vatandaşlığı almak için, Belize’deki bir Bakana rüşvet verdiği ortaya çıkınca, Belize Parlamentosu ve yargısı ayağa kalkıyor, rüşvet alan bu bakanda görevinden oluyor.
ZARRAB OLDU SARRAF, TERMENDZHYAN OLDU DERMEN
Şimdi soruyorum, bu Sezgin Baran Korkmaz’ın iş ortağı olan Levon Termendzhyan, Türkiye’de nasıl Lev Aslan Dermen oluyor? Bu kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını nasıl alıyor? İranlı Reza Zarrab oluyor Rıza Sarraf. Ermeni Levon Termendzhyan oluyorr Lev Aslan Dermen. Allah aşkına, kara para aklamakla suçlanan tüm bu isimler, nasıl bu kadar kolay, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oluyor? Tertemiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, kara para aklayan bu yabancılara neden paravan yapılıyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu iktidar için, bu kadar mı ucuz? Bu kadar mı değersiz?
TÜRKİYE’DE VERİLMEYEN CEVAPLAR ORADA VERİLECEK
Hafta sonu öğrendik ki; Amerika Birleşik Devletleri yargısı, Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’deki tüm mal varlığına el konarak, ABD Hazinesi’ne devrini istemiş. Biz haftalardır, kara para aklama suçundan aranan ve yurtdışına kaçan Sezgin Baran Korkmaz hakkında, buradan soruyoruz. Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına tedbir konmuşken, yurtdışına çıkışı yasaklanmışken, “Olmayan” bir MASAK raporuna dayanarak, bu kişinin mal varlığı üzerindeki tedbir ve yurtdışına çıkış yasağı nasıl kaldırılabiliyor? Mal varlığı üzerindeki tedbirin ivedilikle kaldırılmasını isteyen, Başsavcı vekilini hangi güç Adalet Bakan Yardımcısı yapıyor? Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bu şaibeli işler için neden hala inceleme başlatmıyor? Sezgin Baran Korkmaz, yurtdışına kaçmadan hemen önce, İçişleri Bakanlığı’na çağrıldı mı? Bunu da soruyoruz. Türkiye’de sözde bir gazetecinin, Sezgin Baran Korkmaz ile bir klik arasında çantacılık yaptığı, bu kliğe verilmek üzere 10 milyon Avro istediği artık ortada. Bu rüşveti alacak klik kimdi? Bu kliğin içinde siyasetçiler, hâkim ve savcılar var mıydı? Ne yazık ki bu ve buna benzer sorular, ülkemizde, Türkiye’mizde yargı önünde cevaplanamadı. Bazı karanlık eller bu dosyalara müdahale etti. Sezgin Baran Korkmaz’ın yurtdışına kaçmasını sağladı. Şimdi Sezgin Baran Korkmaz, ya Avusturya, ya da ABD mahkemelerinde yargılanacak. Türkiye’de dinleyemediğimiz, cevap almadığımız soruları, ses kayıtlarını, tıpkı Reza Zarrab olayında olduğu gibi, onlar dinlenecek, yeri zamanı geldiğinde de, ülkemize karşı kullanılmak üzere saklayacaklar. Milli güvenliğimiz, ulusal menfaatlerimiz, bir kez daha yara alacak.
SANKİ HEPSİ OMERTA YEMİNİ ETMİŞ
Bundan bin 600 yıl önce büyük bir filozof; “Adalet ortadan kalkarsa, hükümet büyük soyguncu çetelerinden başka ne olur?” demişti. Genel Başkanımız da, “Hukukun üstünlüğünden vazgeçerseniz, devlet organize suç örgütüne dönüşür” diye ülkeyi yönetenleri kaç defa uyardı. Bunlar cürüm ve çamur ittifakına dönüştüler. Sonunda bu ittifakın ev ahalisinden olan, bir suç örgütü elebaşı, “Biz hepimiz aileyiz. Her suçta beraberiz” de dedi. İçişleri Bakanı çıktı; “Suç örgütünden 10 bin dolar maaş alan siyasetçi var” dedi. Sözde gazetecilerin, 10 milyon EURO rüşvete aracılık ettiği anlaşıldı. Ama nedense savcılar bir türlü harekete geçmedi. Erdoğan susuyor, AK Parti MKYK’sı susuyor. Havuz medyası susuyor. Sanki hepsi mafyanın “Omerta yeminini”, yani “suskunluk yeminini” etmişler. Ondan sonra da Erdoğan çıkıyor örgütlerine de suskunluk yemini ettiriyor. “Gerek ana kademe, gerek hanım kardeşlerim, gerekse genç kardeşlerim birbirimizin arkasından, en ufak bir laf etmeyeceğiz” diyerek, herkese susma talimatı veriyor. Erdoğan Şahsım Hükümeti ve Cumhur İttifakı mafyayla ittifak yapıyor, teröristlerle masaya oturuyor, onlarla aynı yolda yürüdüğünü itiraf ediyor, sonra da çıkıyorlar pişkin bir edayla muhalefeti itham ediyorlar.
ÜLKEYİ DÜNYANIN EN BÜYÜK KARA PARA AKLAMA MAKİNESİNE ÇEVİRDİLER
Ne diyorlar, “Arsız kendini güçlü sanırsa, haklıyı haksız çıkarmaya çalışırmış.” Ama Çamur ve Cürüm İttifakı sussa da, kabahatini iftira ederek, çamur atarak kapatmaya çalışsa da, yaşanan kirlenme, ülkemizin uluslararası itibarını, konumunu her alanda dibe çekiyor. Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, 2014’de 59. sıradaydı, 2020’de 107. sıraya düştü. 6 yılda 48 basamak birden düşmüşüz. Yine Küresel Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, 2014’de 67. sıradaymışız. 2020’de 86. sıraya gelmişiz. Yolsuzluk algısında 22 basamak birden kötüleşmiş küresel konumumuz. Yine Kara Paranın Aklanmasının Engellenmesi Endeksi’nde, 2015’te 82. sıradaymışız, 2020’de 100. sıraya düşmüşüz. Burada da 18 basamak birden kötüleşmişiz. Erdoğan Şahsım Hükümetleri 19 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Bu 19 yılda mali af, mali afları ihya eden düzenlemeler ve Varlık Barışı adı altında 18 kanun çıkardılar. 6 tanesi de Varlık Barışı. Dünyanın hangi ülkesinde bu kadar çok mali af çıkarılır? Kaynağı belirsiz paralar hangi ülkelerde bu kadar kolayca aklanır? Hz. Mevlana; tüm insanlığa sevgi diliyle, “Ne olursan ol, yine gel” diye seslenmişti. Bu yönetim ise tüm dünyaya; “Hırlı, hırsız ne olursanız olun, yeter ki dolarları getirin” diye sesleniyorlar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni, dünyanın en büyük kara para aklama makinesine çevirdiler.
KÖTÜ PARA İYİ PARAYI KOVAR
İktisatta Gresham Yasası olarak bilinen, önemli bir kural vardır. “Kötü para, iyi parayı kovar.” Nitekim bir ekonomide, hukuksuzluk, adaletsizlik, rüşvet ve kirli ilişkiler, kara paraya yol verirse, mülkiyet hakkını tehdit ederse, yeni istihdam yaratacak, işi ve aşı büyütecek “nitelikli sermaye” başka yerlere kaçar. Sonunda dönersiniz dolaşırsınız kara paraya mahkum olursunuz. Bugün Türkiye’de yaşanan ne yazık ki tam da budur. Tarihimizde ilk defa, gayrimenkul hariç net doğrudan yabancı sermaye yatırımları, eksiye dönmüştür. 2021 Nisan ayı itibariyle son 12 ayda, Türkiye’den yurtdışına çıkan doğrudan yatırım miktarı, 3 milyar 986 milyon dolar. Aynı dönemde gayrimenkul hariç, Türkiye’ye gelen doğrudan sermaye yatırımı ise sadece 3 milyar 119 milyon dolar. Türkiye’den “kaçan” nitelikli sermaye, Türkiye’ye “giren” nitelikli sermayeden fazla… Yaklaşık 900 milyon dolar açık var. Böyle bir tabloyla ilk kez karşılaşıyoruz.
GENÇLER ZABITA OLMA KUYRUĞUNDA
İstihdam ve gelir yaratacak yatırımları artırmadan, milletimizin iş ve aş davasını çözemeyiz. Yoksulluğu ortadan kaldıramayız. Şu yaşananlara, ülkemizde yaşananlara bir bakın, Hâkim-Savcı olmak hayaliyle hukuk okuyan, Kaymakam-Vali olmak hayaliyle siyasal bilgiler okuyan gençlerimiz, devletten artık umutlarını kesmişler. Bu gençlerimiz, Ankara Büyükşehir Belediyemizin 250 kişilik zabıta alımına başvurmak için, kuyruklar oluşturmuş. Yazık değil mi bu gençlerin hayallerine, yazık değil mi ailelerinin emeklerine… Belediyelerimizin istihdam meselesini çözme kapasiteleri sınırlıdır. İstihdam meselesini bu ülkede merkezi hükümet çözmelidir.
BUNUN ADI SOYGUNDUR
Ama TÜİK’in rakamları ortada. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin, işbaşında olduğu son üç yılda, 2018 Nisan ayından, 2021’in Nisan ayına, gerçek işsizlerin sayısı 4 milyon 635 bin kişi artmış. Yine işsizlerin sayısı 3 yılda ikiye katlanmış. Aynı dönemde birde 867 bin yurttaşımız çalıştığı işini kaybetmiş. Erdoğan Şahsım Hükümeti, milletimize yeni iş veremediği gibi, olan işini de milletimizin elinden almış. Son üç yılda yoksullarımızın sayısı da 2 milyon 57 bin kişi artarak, 17 milyon 921 bin kişiye ulaşmış. Ülkemizde her beş kişiden biri yoksul. 17 milyon 921 bin yurttaşımız, ayda bin 239 lirayla geçinmeye çalışıyor. Ama diğer tarafta sarayın beslemeleri 2 maaş, 3 maaş, 5 maaş, 10 maaş, yetmez 11 maaşla abat oluyorlar. Bugün gördük ki, daha önce vekillik yapmış, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü 11 ayrı yerden, 11 maaş alıyor. Beyefendinin danışmanı da 5 ayrı yerden, 5 maaş alıyor. Açıkça ifade edeyim, bunun adı soygundur. Çiftçi kan ağlarken, çiftçinin tarlasına, traktörüne, ineğine haciz koyan bu kuruluşa sıkılmadan çökmüşler. Bunu söyleyince kızıyorlar. Ama bir daha söylüyorum, çiftçinin kooperatifine bu kadro çökmüş. Bu ne ya?
İNSANLAR YAŞAMLARINA KIYIYOR
Ne demişler: “Aç doyar, açgözlü doymaz.” Ama diğer tarafta ülkemizde 26 milyon 363 bin kişi, beklenmedik bir harcama çıktığında bunu karşılamakta çok zorlanıyorum diyor. 48 milyon 550 bin vatandaşımız, evinden uzak bir hafta tatil yapamıyor. 30 milyon 538 bin vatandaşımız ise, iki günde bir sofrasına bir kap et yemeğini koyamıyor. Sonrada bu tablonun sorumlusu olan, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin başı çıkıyor, dönüyor muhalefete “Açları buyurun siz doyurun” diyor. Kendini kaybediyor. Bugün bu ülkede açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten ve umutsuzluktan, insanlarımız yaşamlarına kıyıyor. Yine son bir ayda 20 polisimiz intihar etmiş, canına kıymış. İçişleri Bakanı, bununla ilgili tek laf etmiyor. Bunun sebebi ne? Bunu derhal araştırıp çözmek zorundasınız. Ama bakan bunun yerine, “2019’da 7 bin polis alımı için verilen ilana, 105 bin 128 kişi başvurdu” diye övünüyor. Beyefendi, insanlar memlekette korkunç bir işsizlik olduğu için her yerde başvuru kuyruklarında bekliyor. Ve siz, milletin size emanet ettiği evlatlarına, sahip çıkamıyorsunuz.
O AHKAMI İÇİŞLERİ BAKANINA KES
Bu arada, “Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçinin ismini açıklamayarak”, suç işleyen Bakan, suçları kovuşturmakla görevli olan polislere, geçtiğimiz hafta sonu, hangi yüzle hitap edebiliyor? Kanunları korumakla yükümlü olarak yetiştirilen bu çocukların karşısında nasıl durabiliyor? Erdoğan Şahsım Hükümeti milletimizin aş-iş davasına gözlerini kapatmıştır. Milletimizin davasına sırt çevirenler, şimdi çıkmış, kavgalı eve dönen partisinin mensuplarına, “Biz bir davayız. Davanın mensubu olanlar, birbiri aleyhine konuşmaz” diye ahkâm kesiyor. Erdoğan’a tavsiyemiz o ahkâmı örgütüne değil, atadığın İçişleri Bakanına kes. Bu ülkenin seçilmiş Başbakanına, nasıl kumpas kurduğunu ballandıra ballandıra anlatan, bu atama İçişleri Bakanı değil mi?
HERKES ERDOĞAN SONRASINA HAZIRLANIYOR
Partide herkesin Erdoğan sonrasına hazırlandığı, birbirleri için dosyalar topladığını cümle âlem konuşmuyor mu? Ama Erdoğan çıkmış bir davadan bahsediyor. Bu davanın, doların yeşili olduğunu, alınan ihaleler ve şişen banka hesapları olduğunu, üç beş ayrı yerden alınan ballı maaşlar olduğunu, uçan kaçan Saraylarda yaşanan şatafat olduğunu, sadece milletimiz görüp, öğrenmedi. AK Parti örgütünün mensupları da görüyor. Şimdi onlara “Biz bir davayız. Davanın mensubu olanlar, birbiri aleyhine konuşmaz” diyerek, vicdanlarının sesini susturamazsınız. Kişisel menfaat ve ikbal peşinde koşanların, Ulvî dava ve hedefleri olamaz! Ne güzel diyor Aliya İzzetbegoviç; “Ulvi hedef, aşağılık bir vasıtayı kutsal kılamaz, fakat aşağılık bir vasıta, her hedefi küçültebilir ve yıpratabilir.”
BİRİKEN ÇAMURU TEMİZLEMEK İÇİN BUNLARI YAPACAĞIZ
Bu ülkede yönetenler ve yandaşları Karun olurken, millet fukaralaştı. Kimsenin ağzının tadı, tuzu kalmadı. Şimdi siyasette ve ülkemizde, 19 yıldır biriken çamuru, pisliği, kiri, pası, temizlemek için, yapılacaklar bellidir. Sayın Genel Başkanımız; temiz siyaset ve temiz toplum için yol haritamızı, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde ilan etti. Güzel ülkemizi bu çamurdan mutlaka arındırmaya kararlıyız. Yepyeni ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getireceğiz. Kuvvetler ayrılığını, millet adına hesap sormayı, milletin hakkını hukukunu savunmayı, adaleti güçlendirmeyi vadediyoruz. Yargı üzerindeki baskıları kaldıracağız. Siyasi Ahlak Yasası’nı çıkaracağız. Siyasetin finansmanını şeffaf hale getireceğiz. Emekli vekillerin, bakanların, üç beş ayrı yerden maaş almalarına son vereceğiz. Kamu İhale Kanunu’nu, Rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde, yeniden düzenleyeceğiz. Sayıştay’ı gerçek işlevine kavuşturacağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonunu kuracağız. Başına da muhalefet partisinden birini getireceğiz.
SİYASET DE EKONOMİ DE RAHATLAYACAK
Bu adımlar sadece siyaseti rahatlatmakla kalmayacak, ekonomide kaybolan güveni de tesis edecek. Bunların yapıldığı, şeffaflığın sağlandığı bir ekonomide, İşsiz sayımız 2,5 milyon kişi artarken kimsede kalkıp milletle aday eder gibi yüzde 7 büyüdük” diyemeyecek. 128 milyar dolar TCMB kasasından, yok yere buharlaşmayacak. İhaleler üç beş yandaşın elinde toplanmayacak. Dövizle garanti verilmeyecek. Yolsuzluk ve yoksulluk olmayacak. Tank-Palet Fabrikaları Katar’a peşkeş çekilmeyecek.
MKE’Yİ KİME PEŞKEŞ ÇEKECEKSİNİZ
Bu arada Tank-Palet demişken, Erdoğan Şahsım Hükümeti, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nu Anonim Şirket haline getirmek istiyormuş. Hayırdır, Milli Savunmamızın gözbebeği, yüzlerce yıllık bir kurumumuzu, şimdi kimlere peşkeş çekmeye hazırlanıyorsunuz? Kime, neyin sözünü verdiniz?
SARIKLI AMİRALİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE KALKMAYIN
Erdoğan hafta sonu “Talan İstanbul Projesi” için, görüş açıklayan 104 emekli amirali kast ederek, “Hesapları soruluyor” dedi. “Sizin devletle, milletle ne işiniz var” diye de ekledi. Peki Erdoğan’ın emekli vekillerinin, 11 ayrı yerden 11 maaş alırken bu soru neden sorulmuyor. Onların devletle ne işi var? Ama emekli amiraller “görüş beyan edince”, hesap soruluyor. “Devletle, milletle ne işiniz var” deniyor. Peki, tarikat evinde sarıkla, cübbeyle yakalanan Muvazzaf Sarıklı Amiralin, hesabı ne oldu? Sayın Akar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı soruşturmayı tamamladı mı? Tamamladıysa Yüksek Disiplin Kurulu’nu neden toplamıyorsunuz? Yoksa bu cübbeli Amirali, ordudan ihraç etmek yerine tüm özlük haklarını vererek emekli etmeye mi çalışıyorsunuz? Bunun için Yüksek Askeri Şura’ya kadar soruşturmayı ertelemek mi istiyorsunuz? Sayın Bakan, oturduğunuz makam, “Keşke Yunan ülkeyi işgal etseydi” diyenlere sahip çıkma makamı değildir. Kışlaya siyaset sokma makamı hiç değildir. Devletimiz baki, bu hükümet gidicidir. Milletimiz de bunu bilmektedir.
BUHRAN VATANDAŞIN SUÇU DEĞİL
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, umutsuzluğu asla kabul etmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Milletimiz de büyük bir millettir. Biz bu ülkenin yaşadığı en derin krizlerden birinde, ülkemizi ayağa kaldıran ehliyetli kadrolara sahibiz. Eğer Türkiye, bugün büyük bir buhran yaşıyorsa, bu vatandaşlarımızın suçu değildir. Bu ülkeyi yönetme kabiliyetini tamamen yitirdikleri halde, sıcak koltuklarına yapışan, oradan bir türlü kalkmamak için ısrar edenlerin suçudur. Biz Türkiye’yi düze çıkarmak için hazırız. Yeni Kurallarla, Yeni Kurumlarla, Yeni Kadrolarla ülkemizin ufkunu açmaya hazırız. Ülkede gerginliği bitirmeye, parti ayrımı gözetmeden, bu ülkeyi seven herkesle kucaklaşmaya hazırız. Biz milletimizin sadece oyuna değil, gönüllerine de talibiz. Biz insanlarımızı ötekileştirmeye değil, birleştirmeye geliyoruz. Biz bu ülkenin tertemiz insanlarıyla beraber, kimseyi dışlamadan, yepyeni bir geleceği inşa etmek için geliyoruz.
SEÇİM YASALARIYLA OYNAYANIN GİDİŞİ YAKINDIR
Biz hazırız, artık vakit tamam. Milletimiz de, “Yakamızdan düş, sandıktan kaçma Erdoğan” diyor. Öyle gözüküyor ki, artık Cumhur İttifakı da sonlarının yaklaştığını görüyor. O nedenle de şimdi Seçim Yasası’nı değiştirmeye hazırlanıyormuş. Siyasette bilinen bir kuraldır. Bir yönetim seçim yasalarını değiştirmeye çalışırsa, artık gidişi yakındır.
Okunma Sayısı : 723