CHP Sözcüsü Faik Öztrak'tan Açıklamalar
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK gündemiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Sözlerime bir annenin tüm dünyayı değiştirebileceğini gösteren, Atamızın annesi Zübeyde Hanım’ı vefatının yıl dönümünde saygı ve rahmetle anarak başlamak istiyorum. Yine bu hafta sonu Kıbrıs Türk halkının hak ve özgürlük mücadelesine ömrünü adamış Sn. Rauf Denktaş’ın da vefatının yıl dönümüydü. Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın Toros’u, mücadele insanı Doktor Sn. Denktaş’ı bir kez daha saygıyla anıyorum.
TRUMP’IN TEHDİTLERİ NE TEAMÜLE SIĞAR NE MÜTTEFİKLİK HUKUKUNA
Bugün MYK gündemimizde ABD Başkanı Trump’ın hiçbir teamüle sığmayan, hiçbir müttefiklik hukukuna uymayan tehditleri, ekonomideki daralma ve vatandaşın yaşadığı sıkıntıları görüştük. Ayrıca, seçim güvenliğiyle ilgili aldığımız ve alacağımız tedbirleri de bir kez daha gözden geçirdik.
BU TEHDİTLER BİZE SÖKMEZ
ABD Başkanı Trump dün akşam sosyal medya aracılığıyla “Türkiye Kürtleri vurursa onları ekonomik olarak mahvederiz” demiş. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir devlet ülkemizi bu kadar açıktan tehdit etme cüretini göstermemişti. Ülkemizin toplumsal huzurunu ve ekonomisini doğrudan hedef alan bu ifadeyi kabul etmiyoruz. CHP olarak görüşümüz, egemen güçlerin Suriye’yi bir an önce terk etmesidir. Bu sorunun Suriye’nin toprak bütünlüğü gözetilerek çözülmesidir. Başta Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ın oluşturacağı Ortadoğu Bölgesel İşbirliği Teşkilatı zemininde bu bölgeye barışın getirilmesidir. Bu tehditler bize sökmez.
TÜRKİYE’Yİ TEHDİDE AÇIK HALE GETİREN EKONOMİYİ SICAK PARAYLA ŞİŞİRME POLİTİKALARI
Ancak Türkiye’yi böyle bir tehdide açık hale de kim getirmiştir? Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve onun sıcak parayla ekonomiyi şişirme politikaları bugün geldiğimiz noktanın başlıca müsebbibidir. Bu tehdit, bu iktidarın elinde ekonomimizin Türkiye’nin zayıf karnı haline getirildiğini göstermektedir. Daha dün Sarayın kibirli adamı çıkmış “Yabancılar kulağıma eğilip şimdiki Türkiye farklı diyorlar” diyordu. Gördük ülkemizin nasıl farklı olduğunu… Borç veren artık emir de vermeye cüret ediyor. Emir alan da gereğini yapıyor.
RAHİBİ VERDİLER, YOL OLDU
Dünyaya meydan okur görünüp, “bırakmam” dediği rahibi 24 saatte Trump’ın emriyle oval ofise gönderdi. Şimdi bu yol oldu tabi; adam bu defada ekonomik olarak seni yıkarım diye tehdide yelteniyor. Üretmeyeceksin, iğneden ipliğe kadar her şeyi ithal edeceksin, ekonomiyi dolara teslim edeceksin, ülkeyi dış borca batıracaksın, aldığın borcu betona yatıracaksın, sonra da borcu çeviremeyince elin oğlu sana emir verme cüretini gösterecek. Atını sağlam kazığa bağlarsan kimse çalamaz. Ama bunlar elin atına binip çalım satmaktan başka bir şey yapmadılar ki! Şimdi elin oğlu atını istiyor. Birleşmiş Milletler koridorlarında Trump ile Erdoğan’ın her karşılaşmasını bir zafermiş gibi satan Saray medyası, bu son tavır karşısında ne yapacak çok merak ediyorum. Dışişleri Bakanı, “Trump’ın üzerinde baskı var, bu sözleri iç politikaya yönelik” demiş. Bir de Trump’ın güvenli bölge fikrine sahip çıkmış. El atına binip çalım satarsan, elin oğlu senden atı istediğinde böyle alttan almak zorunda kalırsın.
SANAYİ ÜRETİMİNDEKİ DARALMA, EKONOMİDE DARALMANIN DA ŞİDDETLİ OLACAĞINI GÖSTERİYOR
Bugün geçtiğimiz yılın Kasım ayına ait sanayi üretimi rakamları geldi. Kasım’da, bir önceki yılın aynı ayına göre, sanayideki daralma yüzde 6,5. Bu, Kasım ayları itibariyle, 2008 yılından bu yana, üretimde görülen en sert daralma. Aramalı ve sermaye malı üretimindeki daralma ise ilerleyen dönemlerde bu işin daha da ciddi bir görünüm alacağını gösteriyor. Ekim-Kasım döneminde sanayi üretimindeki daralma ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,3. Yani sanayi yüzde 5,3 bu iki ayda ortalama olarak küçülmüş. Geçen yılın son çeyreğinde ekonomide daralmanın çok daha şiddetli olacağı ayan beyan görülmeye başladı.
DAMAT BAKAN’IN SÖZLERİNİN NERESİNİ DÜZELTELİM
Milletimiz bu daralmayı iliklerine kadar hissediyor ama ekonominin direksiyonundaki Sarayın Damadı durumun hala farkında değil. “Resesyon algısı oluşturulmaya, dezenformasyon yapılmaya uğraşılıyor” diye bankacılara bizleri şikayet ediyor. Yetmiyor kendi güvenilirlik açığını kapatmak için, devletin AA’nın Dünya Bankası ekonomistlerine atfen yaptığı bir haberden medet umuyor resesyon olmadığını anlatmak için. “Resesyon bekleyenler üzülmeye devam edecekler. Bakan deyince değil de Dünya Bankası Baş Ekonomisti deyince gibi...” bir takım laflar ediyor.
Ben bu lafların neresini düzelteyim. Her şeyden önce Dünya Bankasının baş ekonomisti Penny Goldberg. Peki Anadolu Ajansı kiminle görüşmüş? Kalkınma Beklentileri Grup Yöneticisi Franziska Ohnsorge’yle. Peki bu yönetici ne demiş? Yaptıkları bir araştırmaya göre ülkelerin para birimlerinde yüzde 30 ve üzerinde değer kaybının mutlaka bir resesyona neden olmayabileceğini söylemiş. Türkiye’de olanın da diğer ülkelerden farklı olmayacağını ifade etmiş. Yani resesyon olabilir de olmayabilir de demiş. Olması şart değil diyor.
Ama bakıyoruz Anadolu Ajansı bunu “Dünya Bankasının tepe ekonomisti, Türkiye’de resesyon beklemiyor” başlığıyla kamuoyuna servis ediyor. Damat da Anadolu Ajansına yaptırdığı anlaşılan bu fabrikasyon haberi kullanarak, ekonomide durgunluk yok algısı yaratmaya uğraşıyor.
ÖNCÜ GÖSTERGELER 2018‘İN SON ÇEYREĞİNDE DARALMA DİYOR
Oysa sanayi üretimi, İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi ve banka kredileri gibi öncü göstergelerin tamamı 2018’in son üç ayında Türkiye ekonomisindeki daralmayı açıkça gösteriyor değerli basın mensupları. İktisatçılar ekonomide iki çeyrek üst üste yaşanan daralmaya “resesyon” diyorlar. Bir başka resesyon tanımı var mesela ABD’de kullanılıyor. Uzun dönemli ortalama büyümenin altında kalan her büyüme rakamı resesyonu ifade ediyor diyorlar. Ülkemizin ekonomik durgunluğa girmesi bizleri asla memnun etmez bunu açıkça ifade edeyim. Biz vatandaşlarımızın sıkıntıları daha fazla ağırlaşmasın diye uğraşıyoruz. Yeri gelince yol gösteriyoruz. Bu arada şunun da altını çizmek isterim. Geçen yılın Ağustos ayında 13 maddelik bir reçeteyi iktidara önerdik. Hiçbir maddesi uygulanmadı. Ekonomik kriz de tüm hızıyla daha da derinleşmeye devam ediyor.
DÜNYA BANKASI’NIN RAPORUNU OKUSUNLAR
Saray ise milletin dertlerini karartacak algı operasyonları, aspirin tedavisi ve pansumanla işi 31 Mart’a kadar götürebiliriz zannediyor. Ben Damada da kayınpederine de, Anadolu Ajansı’nın haberini değil, işlerini ciddiye alarak Dünya Bankası’nın yayımladığı “Küresel Ekonomik Beklentiler Raporunu” ve onun Türkiye bölümünü okumalarını öneriyorum. Raporun başlığı “Kararan Gökyüzü”. Bu bile işini ciddiyetle yapan ekonomi yönetimlerini uyarıcı bir ifade. 2019 için Dünya Bankasının Türkiye için büyüme öngörüsü yüzde 1,6. Aynı raporda “Şirketlerin ve ailelerin borçluluğunu azaltmazsanız ekonomi çakılabilir” deniyor. Yani bu iktidarın yaptığı gibi borcu azaltmak yerine, burada bir uyum sağlanmasının önünü açmak yerine borcu borçla çevirip her şey sanki eskisi gibi olacakmış gibi işleri götürdüğünüz zaman bu ekonomi çakılır diyor. İşlerin çok daha ciddi hale, daralmanın da çok daha derinleşebileceğinin altını çiziyor.
DAMAT MİLLETİN SIKINTILARINI KÜÇÜMSÜYOR
Ben değerli halkıma seslenmek istiyorum, Saray ne bu uyarıların ne de milletin çektiği sıkıntıların farkında değil. Damat çıkıp “Herkes futboldan ve ekonomiden anlıyor. 81 milyon teknik direktör ve ekonomist” diyerek alaycı bir üslupla milletimizin engin ferasetini ve onun içine düştüğü sıkıntıları küçümsüyor. Tabi hayatında milletin sıradan bir evladı gibi sıkıntı çekmemiş ki, onun her işi düz gitmiş.
O; hayat pahalılığının ne olduğunu bilmez ama pazar filesini dolduramayan milletimiz pahalılığın ne olduğunu çok iyi biliyor. O; kasanın önünde parası çıkışmadığı için torununa aldığı gofreti bırakmanın sıkıntısını bilmez ama emeklilerimiz bunu çok iyi biliyor. O ve saraya danışman yapılan yandaş çocukları işsizliğin ne olduğunu bilemez ama ana-babalar bin bir emekle okutup büyüttükleri evlatlarının işsiz kalmasının acısını gayet iyi bilirler. O; evlatlarına pantolon alamadığı için intihar eden babanın halinden anlamaz ama analar, babalar o acının, evladının istediğini yapamamanın acısının ne olduğunu yüreklerinde hissederler. O; tarlasına ekim gübresi atamayan, ürünü para etmediği için borcunu ödeyemeyen, Ziraat Bankası’nın traktörünü, bağını, bahçesini, hayvanını haczettiği çiftçimizin acısı nedir bilemez ama Çukurova, Konya, Trakya, Ege köylerinde yaşayan insanlarımız bu sıkıntıyı gayet iyi bilirler. O; elektrik, doğalgaz faturasını ödeyememenin sıkıntısını bilmez ama faturalara her ay takla attırmaya çalışan memur ve işçi faturaları ödeyememenin ne olduğunu gayet iyi bilir. O, kur ve faiz arasına sıkışıp iflas noktasına gelen esnafın, KOBİ sahibinin çektiği dertleri bilemez ama siftah bile yapamadan dükkânı kapatan esnaflarımız ürettiğini satamayan KOBİ’lerimizin sahipleri bu dertleri çok çok iyi bilirler.
EKONOMİK KRİZ BÜTÜN AĞIRLIĞIYLA MİLLETİN ÜZERİNE ÇÖKTÜ
Benim ilim Tekirdağ. Son dönemde sürekli tuğla fabrikalarının, gıda üretimi yapan fabrikaların, tekstil fabrikalarının kapandığına, iflas ettiğine dair bilgileri alıyorum. Bunlar 200 kişi, 300 kişi çalıştıran fabrikalar ve benim bölgem aslında bu krizden ihracata dönük fabrikalar olması nedeniyle en az etkilenmesi gereken bölgelerden bir tanesi. Dolayısıyla ekonomik kriz bütün ağırlığıyla milletimizin üzerine yükleniyor. Ama damat ve saray yönetimi bu konudan bihabermiş gibi her şey çok iyi gidiyor diye ortalıkta dolaşıyorlar.
MİLLETİN GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİ
İşte bu nedenle de milletin içi kan ağlarken, o gülüyorlar milletle alay etmeye kalkıyorlar. Biz milletin gerçek gündemine yani aşına, işine borcuna harcına, evine barkına sahip çıktıkça, Saraydaki kibirli adam rahatsız olur. Biz enflasyonu azdırdınız dedikçe cebinden kartları çekiyor oraya yazdığı enflasyon rakamlarını meydanlarda okuyup duruyor. Bizleri milleti aldatmakla suçluyor. Aldatmak çok şükür bizim defterimizde de, lügatimizde de yok. Benim söylediklerim sarayın çarpıtamayacağı kadar açıktır. Hepsi de resmi rakamlardır.
BİZ DE ENFLASYONUN AZMASINDAN MEMNUN DEĞİLİZ AMA GÖRMEZDEN GELEMEYİZ
Yapılan tüm makyajlara ve tüm müdahalelere rağmen, son 16 yıldaki yani devri iktidarındaki en yüksek tüketici enflasyonu geçtiğimiz yıl gerçekleşti mi, gerçeklemedi mi? Ben bunu soruyorum gerçekleşti. Peki bu yüzde 20’lik enflasyonla Türkiye’yi, dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 10 ekonomisi arasına soktular mı, sokmadılar mı? Soktular. Yetmez, benim de Hazinenin başında olduğum dönemde, bin bir emekle yüzde 30,8’e indirdiğimiz üretici enflasyonunu 16 yılın sonunda devri iktidarlarında yüzde 33,6’ya çıkardılar mı, çıkarmadılar mı? Çıkardılar. İşte bunları itiraf etmeyi içlerine sindiremiyor. Başta da sarayın kibirli adamı.
Ben bunları anlatıyorum kibir hastalığına tutulan AKP Genel Başkanı eski defterleri karıştırıyor, eski çamların bardak olduğunu bir türlü kabul edemiyor. Ta cumhuriyet dönemine kadar gidiyor. Biz enflasyonun azmasından, mutfakların yangın yerine dönmesinden hiçbir şekilde memnun değiliz bunu açıkça söyleyeyim. Ama biz bunları görmezden gelip Sarayı uyarmazsak da bunun vebalinin çok ağır olacağını da biliyoruz.
MİLLETİMİZ CEVABINI SANDIĞA SAKLASIN
Şimdi ben milletime soruyorum: pazar, çarşı, tezgâh yangın yerine dönmüşken, bunları küçümseyip, görmezden gelen; ancak yandaşlarının, derdiyle dertlenip milletimizin derdini unutan; saraylarında keyif çatan, senin benim bilmediğim binlerce liralık ithal yiyecek ve içeceklerle beslenen, bu kibir abidelerinin böbürlenmelerinden, milletin gerçek gündemini yok saymalarından memnun musunuz, değil misiniz? Cevabı duyar gibiyim. Ama bu cevabınızı lütfen 31 Mart’ta önünüze gelecek olan sandığa saklayın.
ÖNCE FAİZ LOBİSİ DEDİLER, ŞİMDİ KOL KOLA GİRDİLER
Saray yandaş medyasıyla, algı operasyonlarıyla, aspirin tedavisiyle, pansumanla kredilere takla attırarak seçime kadar durumu idare edeceğini düşünüyor. Ekonomide yaşanan sıkıntıları dile getiren bizleri de yandaş savcı ve hakimleri aracılığıyla tazminat üstüne tazminat yağdırarak susturabileceğini zannediyor. Daha dün faiz lobisi dedikleri bankalarla bugün el ele, kol kola milletin gözünü boyamak için kredi paketleri açıklıyorlar.
BANKALAR HAYIR KURUMU MU OLDU?
Bugün bankaların ortalama mevduat faizi yüzde 23 civarında, şimdi küçük ve orta boy işletmelere yıllık yüzde 20 faizle kredi vereceklerini söylüyorlar. Yani mevduatı yüzde 23 faizle topluyorlar krediyi yüzde 20’yle vereceklermiş. Ben soruyorum Türkiye’de ne değişti? Bankalar, mevduat faizinin altında bir faizle, millete kredi verecekler? Türkiye’de ne değişti de “faizci sisteme karşıyım” diyerek iktidara gelenler, şimdi banka patronlarının yerine geçtiler, onlar adına açıklamalar yapıyorlar. Yoksa Bankalar hayır kurumuna mı dönüştü? Yoksa, bu kredi yapılandırma işine de bütçeden gizli saklı para mı verecekler? Ben küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerimize, esnaflarımıza eğer bu faizden kredi alabiliyorlarsa, hemen almalarını tavsiye diyorum. Ama korkarım bu iş de vatandaşlarımızın kredi kartı borçlarının yapılandırmasına dönecek.
DERDE DERMAN OLMAYACAK BU UYGULAMA GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Genel Merkezimize telefonlar yağıyor. Vatandaşlarımız Ziraat Bankası’nın verdiği söylenen kredi kartı borcu yapılandırma kredisini bir türlü alamıyorlar. Kredi kartı borcu nedeniyle icraya düşmüş olan 2,5 milyon vatandaşımız bu imkândan yararlanamayacakmış. Çünkü kart borcunu yapılandırmak için yasal takibe düşmemiş olma şartını getirmişler. Yetmez son altı aydır sigortalı işte çalışmayan ve düzenli gelire sahip olmayanlar da bu krediyi alamayacakmış. Yani yaşanan kriz nedeniyle işini kaybeden yurttaşlarımız da bu krediden yararlanamayacaklarmış. Bunun gibi bir sürü şart getirmişler. Futbol kulüplerine borcu şartsız şurtsuz yapılandıranların vatandaşın borcunu yapılandırırken bu kadar şart getirmesinin takdirini milletimize bırakıyorum. Gerçek ihtiyaç sahibinin derdine derman olmayan bu uygulamanın derhal gözden geçirilmesini talep ediyoruz.
GELECEK 10 YIL FAİZ LOBİLERİ TARAFINDAN İPOTEK EDİLDİ
Milletin yastık altındaki dolarına yüzde 4 faiz verenler; son yaptıkları ihalede Londra’nın ve New York’un yeni faiz lobilerinin dolarına yüzde 7,7 tefeci faizi verdiler bununla da bayram ediyorlar. Çok değil 2015’in Ocak ayında aynı vadede Türk Lirası borca hazine yüzde 7,7 faiz veriyordu. Şimdi yüzde 7,7 faizli hazine Dolar cinsinden borca veriyor. Nereden nereye? Yani milletin gelecek 10 yılı, New York’un, Londra’nın faiz lobileri tarafından ipotek edilmiş vaziyette.
MİLLİ SAVUNMA SANAYİMİZİN STRATEJİK FABRİKALARINI PEŞKEŞ ÇEKİYORLAR
Bu Saray iktidarının derdi milleti memnun etmek değil; bu Saray iktidarının derdi yandaşları abat etmek. En son Sakarya’daki tank palet fabrikasını 25 yıllığına BMC Firmasına ihalesiz olarak devrettiler. Kim bu BMC firmasının sahibi, kimler? Ethem Sancak ile Katarlılar. Yani Recep Tayyip Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı olduğunu ifade eden Ethem Sancak ve yine Recep Tayyip Erdoğan’ın ikinci evi haline gelen Katar. Devri iktidarında milletin 61 milyar dolarlık malını sattılar. Millet inim inim inlerken, elde avuçta kalan son gümüşleri de Varlık Fonu’na devrettiler. Anlaşılan bu da yetmedi. Şimdi Milli Savunma Sanayimizin stratejik fabrikalarını yandaşlara ve daha da vahimi yabancı bir ülkeye peşkeş çekmekteler.
ESAS “BU ÖZELLEŞTİRME DEĞİL” DİYEN MİLLETE YALAN SÖYLÜYOR
Bir de çıkmış bu peşkeşin adına “Bu özelleştirme değil, işletme devri” diyorlar. CHP’yi yalancılıkla itham ediyorlar. İşletme hakkı devri bir özelleştirme yöntemi değil mi? Açıp yasaya baksınlar. Esas “Bu özelleştirme değil” diyenler millete yalan söylüyor açıkça ifade edeyim. CHP grubu olarak milli harp sanayimizin stratejik fabrikalarının özelleştirme kapsamından çıkarılması için bir yasa teklifini vermiştik. Grup Başkanvekillerimizi imzaladılar bu yasa teklifini verdiler. Biz biran önce ülkemizin savunmasının güçlü tutulması bakımından bu yasa teklifinin gündeme alınması ve kabul edilmesini istiyoruz. Gazi meclisimizin bunu yapacağına inanıyoruz.
TÜRK TELEKOM’A NE OLDUĞUNU HEP BİRLİKTE GÖRDÜK
Bakın, işletme devri, işletme devri diyorlar. Biz bu işletme devrinin ne olduğunu TÜRK TELEKOM’dan çok iyi biliyoruz. O zaman da “TÜRK TELEKOM satılmadı 21 yıllığına kiralandı” dediler unutmayın. Sonra ne olduğunu hep beraber gördük. Şirketin kârı Lübnanlılara ve onların gizli ortaklarına, zararı ise Türk Bankalarına kaldı. Yani millete kaldı.
SÖZÜMÜZ SARAYA DEĞİL MİLLETE: MEMNUN MUSUN?
Saray ayıp bilmiyor, yazık bilmiyor, günah bilmiyor. O yüzden benim sözüm millete. Aziz milletim; senin yastığının altındaki dolarına, kefen parana yüzde 4 faiz verip, Londra’daki, New York’taki bankerlere, faiz lobisine bunun iki katı faiz ödeyen, bir de buna sevinen Saraydan memnun musun? Senin atadan dededen kalan son gümüşlerini, ülkemizin stratejik yatırımlarını yandaşlarına peşkeş çeken, sen ekonomik kriz altında inim inim inlerken; yandaşının çıkarından başka bir şey düşünmeyen bu Saray düzeninden memnun musun?
MİLLETE “İLLET” DEDİLER, MİLLETE “ZİLLET” DEDİLER
Biz milletin gerçek gündemini yani aş, iş meselesini anlatmaya devam edeceğiz. Anlaşılıyor ki biz halkın gündemini savundukça; Saray’ın sinirleri de bozulmaya devam edecek. Sarayın sinirleri bozuldukça da milletin hakkını, hukukunu arayan CHP’ye ve bizimle sandıkta iş birliği yapan partilere saldırılarını ağırlaştıracak. Bunlar milletten öyle bir koptular, şuur altında millete düşman oldular; önce sarayın bekçisi çıktı millete “zillet” dedi. Şimdi de Sarayın kibirli adamı çıkmış ben ondan aşağı kalır mıyım diyerek millete “illet” diyor. Ben milletime soruyorum Sarayın bu hakaret dolu üslubundan memnun musun? Sana ve senin tercihine yapılan bu hakaretlere bir cevabın olmayacak mı? Cevabını duyar gibiyim. Sesinde şu an söylemediğin ancak 31 Mart’ta sandıkta söyleyeceğin sözcükler olduğunu anlıyorum.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim. Kurum adı ve isimlerimizle beraber lütfen.
Soru- Yarın Sayın Mansur Yavaş için bir aday tanıtım toplantısı gerçekleştirilecek. Programı detaylarını sizden alabilir miyiz? Grup toplantısı o salonda mı yapılacak, Sayın Akşener’in katılımı olacak mı, olmayacak mı?
Faik ÖZTRAK- Bununla ilgili açıklamaları basın toplantısından sonra sizlere yazılı olarak iletiriz.
Soru- Efendim Trump’ın açıklamalarını değerlendirdiniz ama o açıklamada Türkiye’nin Kürtleri vuracağı ifadesine yer verdi Trump. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Buna karşı mısınız? Bu açıklamaya yönelik bir değerlendirme alabilir miyiz?
Faik ÖZTRAK- Şöyle söyleyeyim, tabi ki buna karşı olmamak mümkün değil. Kürtler bu ülkenin, bu devletin Türkiye Cumhuriyeti devletinin asli unsurlarıdır. Şimdi Türk devleti Kürtleri vuracak gibi bir takım ifadelerin kullanılması son derece yanlıştır. Bu aynı zamanda sosyal huzurumuzu da bozacak olan ifadelerdir. Bunları kabul etmemiz mümkün değil.
Soru- Yine Trump’ın açıklamalarına geleceğim, 20 mil yani 30 kilometre civarında bir tampon bölge Fırat’ın doğusunda oluşturulmasına yönelik bir mutabakattan, bir konudan da bahsetti Trump. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Oluşması muhtemel bu tampon bölge zaten Türkiye’nin eskiden beri istediği ancak bir türlü gerçekleşmeyen bir durumdu. Şimdi o noktaya gelinmiş durumda. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuyu?
Faik ÖZTRAK- Şimdi şöyle, Trump’ın attığı twite baktığınız zaman bu tampon bölge kimler tarafından oluşturulacak, nasıl yönetilecek, ne olacak bununla ilgili hiçbir açıklama yok. Ama Dışişleri Bakanı çıktı bu bizim görüşümüzdü dedi. Bizde dikkatle ne olacağını izliyoruz.
Arkadaşlar, hep baştan itibaren söyledim bu işleri böyle dışarıdaki bir takım güçlerle, egemen güçlerle çözmek mümkün değil. Bu işi ancak bölgenin kendi güçleri çözer. Onun içinde biz bununla ilgili olarak bir OBİT dediğimiz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı önermiştik. Hala daha bunun arkasındayız. Ortadoğu’nun kaderine Ortadoğu halkları sahip çıkmalıdır. Ve bu meselenin de Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde çözülmesi gerektiğini defalarca söyledik. Baştan itibaren söylüyoruz.
Soru- Şimdi bazı tepkiler geldi iktidar kanadından da tepkiler geldi Trump’ın bu tehdit dolu mesajına. Ama siz bu tehdit mesajının karşısında gelen iktidar kanadından gelen tepkilerin dozunu nasıl buluyorsunuz? Yani bugüne kadar belki de başında sizde vurguladınız belki de bir ilk bu kadar açık bir tehdit. Nasıl bakıyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Baştan itibaren söyledim, bugün bu noktaya gelmemiz, Türkiye’nin ekonomiyle tehdit edilmesi bunların hepsi aslında Türkiye’nin sıcak parayla ekonomisini şişirme, borca batırma, ülkeyi dolara mahkum etme stratejisinin bir sonucu. Şimdi çıkıyorlar ekonominizi şöyle yaparız böyle yaparız dediğinde bende bakıyorum saray ve sarayın bakanları bu işi alttan almaya gayret ediyorlar. Ama yandaş medyaya bakarsanız çok sert cevap, şöyle cevap böyle cevap. Sert olsan ne lazım? Yani iç politikaya dönük mesaj diyor Sayın Çavuşoğlu, bize değil diyor. Ama Pompeo Suudi Arabistan’da detay sorulduğunda Trump ne kastediyor bu ekonomiyi yıkarız, mahvederiz sözcüğüyle diye sorduğunda sanırım Trump yaptırımları kast ediyor diyor.
Soru- Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın istifası konusunda Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları olmuştu YSK’ya güvensizliği dile getirdiği açıklamalar. Yıldırım’ın istifa etmemesi il seçim kurulunun da bu başvuruyu onaylaması durumunda YSK’ya başvuru yapacak mısınız? Aynı zamanda Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçimi bunun üzerinden götürme iddiaları basına yansımıştı, bu yönde eleştiriler var diyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi şunu söyleyeyim, yani bir kere ülkemizin gündemi belli, enflasyon azmış, işsizlik azmış, büyüme hızla aşağı doğru gidiyor, ülke küçülüyor, bizim millete ayrıca Adalet ve Kalkınma Partili belediyelerin performansı ortada. Bizim millete bunları anlatıp bu işi hem belediyeciliği, hem de ekonomi konusundaki sıkıntıları, belediyecilik konusundaki sıkıntıları, hem de ekonomi konusundaki sıkıntıları milletimizle paylaşarak bu seçime gitmemiz gerekiyor.
Diğer taraftan Sayın Binali Yıldırım’ın istifa edip etmeme mevzusunun hukuki açıdan durumu çok açık, seçik bir şekilde irdelenmiştir. Şimdi bunlar ortada dururken Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim burada milletin gerçek gündemini gündemde tutmamız gerekir. Hukuki mesele ortadadır, hukuken bu işin yanlış olduğu ortadadır. Genel Başkanımız şunu söylüyor, Yüksek Seçim Kurulunun ne yapacağı belli. Yüksek Seçim Kurulu bundan önce referandumda mühürsüz oyları nasıl geçerli saydıysa burada da saraydan alacağı talimata göre hareket edecektir. Biz bunu söylüyoruz, ne yaparlarsa yapsınlar biz hazırız bu seçimleri alacağız.
Soru- Efendim İYİ Parti’yle yürütülen ittifak sürecini de sormak isterim. Geçen hafta yoğun bir temas trafiği vardı, bitmesi bekleniyordu. Acaba tamamlandı mı, bir açıklama olacak mı, nasıl duyurulacak ve Çarşamba günü yapılacak Parti Meclisi toplantısında da İzmir adayını görebilecek miyiz?
Faik ÖZTRAK- Hep söylüyorum, bir daha tekrar edeceğim: Müzakere masası orada kurulu durdukça ben bu konuda herhangi bir açıklama yapmayacağım. Arkadaşlarımız çıkacaklar kendi müzakere pozisyonlarına göre, kendi müzakere pozisyonlarını sıkıntıya sokmayacak açıklamaları yapacaklar. Birincisi bu. Diğer konuyla ilgili olarak da, adaylarımızı belirleme konusunda hızla davranıyoruz. Ama sonuç itibariyle karar Parti Meclisimizindir.
Soru- Efendim toplantıda seçim güvenliğine ilişkinde değerlendirmelerinizin olduğunu ifade ettiniz. Son günlerde özellikle de seçmen kaydırma, taşıma iddiaları gündemde. Bununla ilgili bir önlem ya da bugüne kadar Genel Merkeze gelen bilgiler var mı seçmenlerin kaydırılması iddiasıyla ilgili ve taşımalarla ilgili?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bir kere iddianın ötesinde biliyorsunuz hep söylüyoruz bizde son derece gelişmiş bir bilgisayar sistemi ve yazılım var. O yazılım çerçevesinde zaten sıkıntılı yerleri yani olması gereken seçmen sayısından çok daha fazla seçmen yazılmış yerleri, gitmemesi gereken seçmenlerin kaydırıldığını, yani bir yerde yerleşik olan, yıllardır orada oy kullanan seçmenlerin blok halinde başka illere doğru kaydırıldığını, bunları buradan takip edebiliyoruz ve il ve ilçelerimizi, örgütlerimizi haberdar etmek suretiyle onların tahkik edilmesini ve gerekli başvuruların yapılmasını istiyoruz.
Bu konuyla ilgili arkadaşlarımız yukarıda bize bilgi verdiler. Diğer taraftan bundan önceki seçmen kütüklerinde gördüğümüz bir takım hatalar vardı, soyadı olmayan, 150 yaşlarına kadar olan insanlar seçmen kütüklerinde gözüküyordu. Bunların temizlenmesini istemiştik, temizleyeceğiz demişlerdi ama hala daha bazılarının seçmen kütüklerinde durduğunu tespit etmiş vaziyetteyiz. Yine bunun dışında hatırlayacaksınız arkadaşlarımızın bir beldeyle ilgili bir itirazı olmuştu Orta Anadolu’da. Demişlerdi ki, burada bu kadar çok seçmen yok, yani nüfusu aşan seçmen sayısı var demişlerdi. Birde baktık orada nüfus tabelası birden bire değiştirilivermiş. Bu tür gelişmeler oluyor. Bunları tabi son derece yakından takip etmek zorundayız. Milletimizin her bir oyuna sahip çıkmak durumundayız. Bu oylara sahip çıkmak içinde elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Soru- Var mı efendim elinizde? İşte şu bölgelerde, Ankara’da, İstanbul’da vs.?
Faik ÖZTRAK- Var, var. Mesela en son basına yansıyan Adalar vardı. Bugün sanıyorum yine İstanbul’un bir başka bölgesinde bir stadyumu çok sayıda seçmen için adres gösterildiğiyle ilgili haberler çıktı. Bizim arkadaşlar yani tespit ediyorlar gerekli itirazları da yapıyorlar. Sanıyorum yarın öbür gün bu konuyla ilgili arkadaşımız ve hukuktan sorumlu arkadaşımız bir basın toplantısı düzenleyerek sizlerle bu tespitleri ve hukuki durumu paylaşacaklar.
Soru- Tabela değişen ilçede hangi değişiklik doğru? Yani değişen tabela artık doğruyu mu gösteriyor sizin tespitiniz nedir yani?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bu itiraz yapıldıktan sonra tabelayı değiştirmek nereden çıktı? Demek ki, durum vaziyete uymuyorsa, vaziyet duruma uydurulmuş.
Okunma Sayısı : 670