CHP'Lİ ÖZTRAK: BORU TÜRKİYE’YE DÖŞENİYOR, İNDİRİMİ BULGARİSTAN ALIYOR

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Cuma günü hem Parti Meclisi toplantımızı hem de ardından Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı yapmıştık. Kurulumuzun gündeminde, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgemizdeki son gelişmeler, kış mevsiminde aile bütçelerini gerçekten zorlamaya başlayan doğal gaz ve elektrik faturaları, ekonomik kriz ve bunun vatandaşlarımızda yarattığı çaresizlik hissi, ucube tek adam parti devleti rejiminde sürekli aşınan kurumlarımız ve işlemeyen devlet mekanizmasının neden olduğu sıkıntılar vardı. 

RAHŞAN ECEVİT’E ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUZ

Hafta sonunda Türk siyasi hayatının önemli bir ismini Sayın Rahşan Ecevit’i sonsuzluğa uğurladık. Bir kez daha Sayın Rahşan Ecevit’e Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır diliyoruz. Yine eşine kavuşan Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit’i de saygı ve rahmetle anıyoruz. Hafta sonunda gazeteci Hrant Dink cinayetinin yıl dönümü vardı. Dink cinayetinin üzerinden 13 yıl geçti. Önce “hassas ve milliyetçi gençler” denildi, sonra Ergenekon’a, en son da FETÖ’ya bağlandı. İddianameler hazırlandı, ayrı ayrı davalar açıldı. Bazı davalar hala sürüyor. Ama her ölüm yıl dönümünde toplanan kitleler Dink’in bu toplumu ayrıştırdığını değil birleştirdiğini bir defa daha ortaya koyuyor. Hrant Dink’i de bu vesileyle bir kere daha rahmetle anıyor ve bu soruşturmaların mahkemelerin biran önce sonuçlanmasını, sorumluların ortaya çıkmasını bekliyoruz. 

UĞUR MUMCU’YU SAYGIYLA ANIYORUZ

Yine bu hafta yani hem Türkiye’de hem de Cumhuriyet Halk Partisi için önemli kayıpların yaşandığı yıl dönümleri var. Değerli çalışma arkadaşımız Sayın Kamer Genç’i 22 Ocak 2016’da kaybettik. Bu yıl vefatının dördüncü yılı. Kendisini çok arıyor, yine rahmet ve saygıyla da anıyoruz. Yine biliyorsunuz 24 Ocak, Türk demokrasi tarihi açısından gerçekten çok karanlık bir gündür. Bundan 27 yıl önce Türkiye’nin yetiştirdiği önemli araştırmacı gazeteci, büyük Atatürkçü, Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu aramızdan hain bir saldırıyla koparılıp alınmıştı. Uğur Mumcu’nun aziz hatırası önünde saygıyla eğliyor, bir kere daha kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

 RUSYA, ÜLKEMİZİN YUMUŞAK KARNININ FARKINDA

Yakın coğrafyamızda emperyal devletler at koşturuyor. Çevremizde tansiyon bir türlü düşmüyor. Geçtiğimiz günlerde İdlib’de sağlanan ateşkes, Rusya’nın ve rejim güçlerinin hava saldırılarıyla bir defa daha kesintiye uğradı. Suriye meselesi ve İdlib’de sayıları milyonları bulan radikal unsurların nereye gideceği meselesi Türkiye’nin yumuşak karnıdır. Rusya Devlet Başkanı da bunun farkında. Erdoğan’ı sıkıştırmak istediğinde bu yumuşak karına vurmaktan çekinmiyor. Biz uzunca bir süredir başta İdlib olmak üzere Suriye’de yaşanan sıkıntıların Suriye’nin meşru yönetimi ile konuşularak halledilmesi gerektiğini söyleyip duruyoruz. Bunu dediğimiz için de Erdoğan bize demediğini bırakmıyor. Ama Putin söyleyince, Türkiye ve Suriye yetkilileri Moskova’da masaya oturtuveriyor. Bize laf yetiştirmek yerine, söylediğimizde bunu yapsalardı hem bu kadar şehit vermeden, milyarlarca dolar harcamadan, milyonlarca Suriyeli yerinden yurdundan olup ülkemize gelmeden durumu kontrol edebilecektik, hem de Putin’in elini bu kadar güçlendirmeyecektik. 

ERDOĞAN PUTİN’LE, PARTİSİNİN MİLLETVEKİLLERİNDEN FAZLA GÖRÜŞÜYOR

Libya meselesinde de benzeri gelişmeleri yaşadık. Biz “Türkiye, Libya’da savaşmamalıdır, arabulucu rolü oynamalıdır, BM öncülüğünde Libya’da her iki tarafla da Türkiye’nin diyalog kurması ülkenin yararınadır” dedik. Erdoğan bizi uluslararası hukuku bilmemekle suçladı. Genel Başkanımıza demediğini bırakmadı. Sonra Putin Türkiye’ye geldi. Erdoğan ile baş başa görüştüler. Putin artık içeride ne söylediyse, Erdoğan toplantı bitiminde Genel Başkanımıza söylediği her şeyi unutuverdi ve Libya’da arabuluculuğa soyunma kararını aldı. Erdoğan, Putin’in bir dediğini her ne hikmetse ikiletmiyor. Son üç yılda Erdoğan’ın Putin’le yüz yüze veya telefon aracılığıyla 70 defadan fazla görüştüğü söyleniyor. Eminim bu kendisinin milletvekilleriyle, partisinin milletvekilleriyle yaptığı görüşmelerden, her bir milletvekiliyle yaptığı görüşmelerden çok daha fazladır.

 

 VAŞİNGTON İLE MOSKOVA ARASINDA PİNPON TOPUNA DÖNDÜ

Erdoğan’ın bir sözünü ikiletmediği bir diğer adres de Beyaz Saray. “Rahibi gönder” diyor Beyaz Saray’daki adam, 48 saat geçmeden, rahip Oval Ofis’e ulaştırılıyor. Ordumuz canını dişine takmış Barış Pınarı Harekâtı yaparken, Trump tehdit içeren birtakım tweetler atıyor, ABD Başkan Yardımcısı’nı Türkiye’ye gönderiyor. “Harekât dursun” diyorlar. Harekât durduruluyor. Erdoğan’ın siyasi ikbali için şahsileştirdiği dış politika, Saray iktidarını Vaşington ile Moskova arasında pinpon topuna döndürmekle kalmadı, ülkemizin hayati çıkarlarına da çok büyük zararlar verdi. 

TÜRKİYE DEĞERLİ BİR YALNIZLIĞA SIĞINAMAZ

Türkiye’nin etrafındaki coğrafya son derece zor ve dengelerin her an değiştiği kaygan bir coğrafya. Yaşadığımız coğrafya bizim kaderimizse, bizimde buna göre davranmak ve tedbir almak zorunluluğumuz var. Bu bölgede Türkiye’nin hem askeri yani sert gücü; hem de başta ekonomik ve diplomatik olmak üzere yumuşak gücü son derece sağlam olmak zorunda. Bu iki güçten biri zayıflarsa bu hassas bölgede ayakta kalmakta zorluk çekeriz. Bu nedenle Türkiye, sadece askeri değil, karşılaştığı zorlu sınamalara karşı ekonomik ve diplomatik yani yumuşak gücünü bir an önce tahkim etmek zorundadır. Son dönemde dış politikayla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’nın tamamen devre dışı bırakılması ve kararların Saray’da alındığı bir sistemle yürünmesi yumuşak gücümüze büyük zarar vermiştir. Türkiye’nin etrafında enerji kaynaklarının bulunması ve kullanılması konusunda yeni ittifaklar oluşurken, Türkiye değerli bir yalnızlığa sığınamaz. 

BERLİN ZİRVESİ’Nİ OLUMLU KARŞILIYORUZ

Bu nedenle gecikmiş olsa da Libya ile münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalanmasını destekledik. Şimdi bunu bir adım öteye taşımak zorundayız. Doğu Akdeniz’in zenginlik ve refahından tüm bölge ülkelerinin adil bir şekilde yararlanmasına Türkiye öncülük etmelidir. Bunun yoluysa bugün bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin normalleşmesinden geçmektedir. Sorunları bir masa etrafında oturup konuşabilmeliyiz. Bu nedenle Libya meselesini çözmek için, hafta sonu gerçekleştirilen, Berlin Zirvesini olumlu karşıladığımızı buradan ifade etmek istiyoruz. 

ZİRVEDEN ÇIKAN SONUÇ, BİZİM ÖNERİLERİMİZLE UYUMLU

Daha önce Mısır Devlet Başkanı Sisi ile fotoğraf vermemek için köşe bucak kaçan Erdoğan’ın dün Berlin Zirvesi sonrası Sisi ile aynı fotoğraf karesinde yer almasını not ettik. Dış politika böyledir işte büyük lokma yiyeceksiniz ama büyük laf etmeyeceksiniz. Bu fotoğraf karesi geç kalmış ancak ikili ilişkilerin normalleşmesi adına da doğru bir adımdır. Berlin Konferansı’ndan çıkan sonucun da bizim yaptığımız önerilerle uyumlu olduğunu görmek bize memnuniyet vermiştir. Biz Libya’da, daha işin başından beri, Birleşmiş Milletler öncülüğünde bir çözüm aranması gerektiğini savunduk. Berlin’den çıkan sonuç bildirgesinde de bunun altı çizildi. Cumhuriyet Halk Partisi, ülkeyi yönetmek için gereken ehliyet ve liyakate sahip olduğunu yaşadığımız her olayda yaptığı önerilerle göstermektedir. Bundan sonrada bunu ispat etmeye devam edecektir. Türkiye, bölgesel meselelerde beraber çalışabileceği başkentlerin sayısını arttırmalıdır. Sadece Moskova ve Washington’la çalışarak bu işi götürebilmek mümkün değildir. Saray İktidarına son uyarımız dış politikada yapılan hataların milletin cebini yaktığını bu nedenle de artık hataya tahammülümüz olmadığıdır. 

BORU TÜRKİYE’YE DÖŞENİYOR, İNDİRİMİ BULGARİSTAN ALIYOR

Kara kış geldi, kapıya dayandı. Bakın yine bir dış politikayla bağlantılı bir durum. Yaz aylarında doğalgaz ve elektriğe taksit taksit yapılan zamların etkisini şimdi vatandaşlarımız misliyle hissediyorlar. Türkiye’nin her yerinden şikayet alıyoruz bu konuyla ilgili. Millet için soğuk kış günlerinde ısınmak dahi lüks oldu. Oysa daha birkaç hafta önce Putin’le TürkAkım projesinin açılışı yapıldı. Şimdi Rusya açılışı yapılan TürkAkım hattından Bulgaristan’a indirimli doğalgaz satmaya başladı. Peki, biz Rusya’dan bu hattan indirimli doğalgaz alabiliyor muyuz? Hayır. Daha önce Ukrayna, Romanya, Bulgaristan üzerinden gelen Batı hattından hangi fiyatla gaz alıyorsak, şimdi de aynı fiyatla gaz alıyoruz. Aradaki transit ülke sayısı azaldığı için Bulgaristan’a indirimli gaz veriyorlar. Ama boruların geçtiği ülke olan Türkiye indirim alamıyor. Türkiye’ye boru döşeniyor, indirimi Bulgaristan alıyor. Erdoğan ise, “TürkAkım’ın ismini Putin koydu” diye avunuyor.

 

ERDOĞAN’IN HATALARININ FATURASI

Peki, şimdi soruyoruz.  Erdoğan dış politikadaki hataları nedeniyle Putin’e bu kadar bağımlı hale gelmeseydi, Rusya’dan doğal gaz indirimi alma konusunda Türkiye’nin pazarlık gücü daha mı fazla olurdu, yoksa daha mı az olurdu? Cevabı belli. Suriye krizini iyi yöneten Rusya; Türkiye’yi başta enerji olmak üzere pek çok alanda kendine daha bağımlı hale getirdi. Üzülerek söylüyorum, Erdoğan’ın Suriye’deki hatalarının bedelini Türkiye’deki vergi mükellefleri sadece Suriyeliler için ödediği ve ödeyeceği paralarla değil, pahalı enerji faturalarıyla da uzun yıllar ödeyeceğe benziyor.

 

BEYFENDİ SANKİ HOLLANDA BAŞBAKANI

Toplumun her kesimi büyük sıkıntı içinde. Esnafımız çekini, senedini ödeyemiyor, iş adamı iflas ile konkordato kıskacı arasında sıkıştı kaldı, işsiz, borçlu yurttaşlarımız yaşamlarına kıyma noktasındalar. Saray sosyetesi dışında milletin her kesimi dertli.

Geçtiğimiz hafta 81 ilden Ziraat Odalarımızın değerli başkanları TBMM’de Parti gruplarına ziyarette bulundu, çiftçilerimizin sorunlarını TBMM’ye milletvekillerine taşımaya çalıştılar. Çiftçilerimizin elektrik, gübre, mazot, su, kredi borçları artık taşınamaz hale gelmiş durumda. Bıçak çiftçinin kemiğine dayanmış, artık kemiği de kesmeye başlamış. Ama iktidar milletin her kesimine olduğu gibi çiftçimize de sırtını dönmüş durumda. Sarayın kibirlisi hafta sonu çıkmış “ülkemizde üretilmesi mümkün olan hiçbir şeyin dışarıdan getirilmesine razı olamayız” demiş. Yani bunu duyanda zannedecek ki Beyefendi Hollanda başbakanı. İyi, güzel de… Rusya’dan buğdayı ithal eden senin iktidarın. Helal eti Sırbistan’dan alan senin iktidarın. Arjantin’den alınan sığırı, Gürcistan’dan ithal edilen samanla besleyip hayvancılık yapıyoruz diyen de senin iktidarın. Avuç içi kadar Hollanda 2019’da 94 milyar Avroluk tarımsal ürün ihracatıyla dünya ikincisi oldu. Erdoğan iktidarı tarım devriminin yapıldığı Anadolu topraklarında, tarımı da çiftçiyi de bitirdi.

 

HER BİR ÇİFTÇİ AİLESİNE 79 BİN TL BORÇLULAR

Karşımızda kendi çıkardığı kanuna uymayan bir iktidar var. Tarım kanununun emrettiği destekleri vermiyorlar. Çiftçinin 2007’den yani kanunun çıktığı yıldan buyana alması gereken destek 318 milyar lira. Verilen 143 milyar. Ödenmeyen 175 milyar. Yani her bir çiftçi ailesine bölersek her bir ailenin devletten 79 bin lira alacağı var. İktidarsan muktedir olacaksın, verdiğin sözü tutacaksın. 

2018’DE DE ŞAHLANIŞ DEDİLER, ŞAHLANAN DOLAR KURU OLDU

Geçtiğimiz hafta yine Erdoğan, ucube tek adam rejiminin ilk bir yılını değerlendirdi ve 2020 beklentilerini de açıkladı. 2019’un “yeniden yükseliş” yılı, 2020’nin ise “yeni bir şahlanış döneminin başlangıcı” olduğunu ifade etti. Benzer şeyleri 2018’de de söylemişti ama şahlanan dolar kuru olmuştu, faizler olmuştu. Yani ne diyelim Erdoğan ne yiyip ne içiyorsa vatandaşlarımız da keşke onlardan yiyip, içebilse… Milletin yaşadıklarından bihaber, hakikatleri bu kadar görmezden gelen, yalanı doğruymuş gibi anlatan böylesine bir popülizm gerçekten başka ülkelerde görülmedi. Rakamlar ortada. Bu rakamlar bizim de değil Sarayın kendi rakamları. 

UÇAĞIN BURNU KALKMADAN LASTİKLER PİSTE İNDİ

Şimdi 2019 yılını hatırlayın yüzde 2,3’lük bir büyüme hedefiyle başladık. Sonra, gerçekleşme tahmini binde 5’e indirildi. Yani başta söylediklerinin beşte biri ama çok büyük bir başarı varmış gibi bayram ediyorlar. Açık söyleyeyim, Saray uçağın burnunu kaldırmadan lastikler yeniden piste indirmiş ama oturuyorlar yükselişten bahsediyorlar. Bir başka rakam. Bu da bizim değil. Damadın kankasının başında olduğu TÜİK’in hem de makyajlanmış rakamları. Ne demişti damat geçen yılın başında, “2019’da 2,5 milyon yeni istihdam yani millete iş imkanı sağlayacağız” demişti. Kayınpederi de bu hedefe sahip çıkmıştı. Sonuç? Bırakın 2,5 milyona ilave istihdam sağlamayı, iş imkanı sağlamayı, 2019’un Ekim ayı itibariyle TÜİK’in yaptığı bunca ağır makyaja rağmen iş sahibi 527 bin yurttaşımız son bir yılda işini kaybetmiş. 

BUNA CAN DAYANMAZ

Bakın, daha önce yaşamadığımız yapışkan bir işsizlikle karşı karşıya olduğumuzu her defasında tekrar ediyoruz. Uzun süredir iş arayan yurttaşlarımızın yani bir yıl veya daha uzun sürede, son 1 yıl veya daha uzun sürede iş arayan yurttaşlarımızın sayısı 1 milyonu geçmiş. Her 100 işsiz yurttaşımızdan 26’sı bir yıldan daha fazladır iş arıyor. Buna yani can dayanması mümkün değil ki. Türkiye yapışkan yüksek işsizliği, yapışkan yüksek enflasyonla beraber ilk defa yaşıyor. Biz hiçbir krizde böylesini görmemiştik. 

METAL İŞÇİLERİNİN HAK MÜCADELESİNİN YANINDAYIZ

Milletimiz damadın arkadaşının başında olduğu bu makyajlı rakamları üreten TÜİK’e de artık güvenmiyor. Hafta sonunda yüzbinlerce metal işçimiz aldıkları maaş zammını protesto ederek Bursa sokaklarına döküldüler. İşçinin talebi resmi enflasyona göre değil, yaşadığı enflasyona göre zam almak. İşçinin hissettiği enflasyonla, TÜİK’in enflasyonu arasındaki makas inanılmaz açılmış durumda. İşçi şimdi bu farkın telafi edilmesini istiyor. Biz CHP olarak, başta işçilerimiz olmak üzere, her türlü hak arama mücadelesinin yanında olacağımızı buradan bir kere daha ifade etmek istiyoruz. 

YÜKSELİŞ BUYSA ŞAHLANIŞTAN ALLAH KORUSUN

Saray’ın yükseliyoruz dediği bir yılda devlet bütçesi de iflas ettirildi. Saray iktidarı TBMM’den 2019 bütçesiyle yaklaşık 844 milyar lira harcama yetkisi aldı. 2019 sonunda 900 milyar lira harcadı. Yani meclisin vermiş olduğu yetkiden daha fazlasını harcadı. Diğer taraftan 2019’da sarayın öngördüğü 83 milyar liralık vergi geliri de ekonomideki yavaşlama nedeniyle toplanamadı. Bunun üzerine geçtiğimiz yaz ortasında TCMB’nin 41 milyar liralık ihtiyat akçesine el kondu. Buna rağmen Saray, 81 milyar TL olacak dediği açığı 124 milyar TL olarak gerçekleştirdi. Diğer taraftan, bütçede son iki yıldır nakit bazlı gelirler, tahakkuk bazlı gelirlerin üstünde seyrediyor. Bununda mutlaka araştırılması gerekiyor. Kısacası yükselişe geçtik dedikleri 2019’da rakamlar ekonominin takla attığını gösteriyor. “Yükseliyoruz" dedikleri yılda millet bu kadar perişan oluyorsa, şahlanış dedikleri yılda yani bu yıl Allah milletimizi korusun diyoruz. 

DEVLET MEKANİZMASI FELÇ OLDU

Devlet mekanizması adeta felç. 59 yıldır üyesi olduğumuz OECD ile son dönemde, ciddi sıkıntıların olduğu ortaya çıktı. Türkiye OECD’nin bazı toplantılarına katılmıyormuş. Yetmez karşı taraftan bize gelen e-maillere de cevap verilmiyormuş. Kim bunu söylüyor? OECD’nin Düzenleyici Politikalar Bölüm Başkanı. Bu devletin gerçekten işlemediğinin en önemli göstergelerinden biri. 

ERDOĞAN YARGIYA TALİMAT VERDİĞİNİ AÇIKLADI

Yine dün Erdoğan’a Libya Konferansı için Berlin’e giderken bir FETÖ hükümlüsü hakkında verilen bir beraat kararı ve ondan sonra gelen yeniden tutuklama kararı soruldu. Verilen cevap gerçekten ibretlik. Kelimesi kelimesine okuyayım: “İlginç olan şey bunların hepsinin talimatlarını da verdik… Müebbet hapse mahkûm olmuş birini beraat ettirme ve tahliyesini verme gibi bir yola bir mahkeme nasıl gidiyor… Sağ olsun Adalet Bakanlığımız ve savcılarımız bu noktada adımlarını attılar.”

Suçu sabit olan FETÖ hükümlülerinin kamu vicdanını rahatsız edecek şekilde tahliyeleri ne kadar yanlışsa, iktidarın anayasaya alenen aykırı bir şekilde yargıya talimat verdiğini söylemesi, müdahale etmesi de o kadar yanlıştır. Genel Başkanımız uzunca bir süredir FETÖ borsasını gündeme getiriyor. Parası olan, gücü olan, Saraya yakın kayınpederleri olan maalesef elini kolunu sallayarak dışarıya çıkabiliyor. Bu yargıya duyulan güvene de, FETÖ ile mücadeleye de büyük darbeler vuruyor. 

FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI, TBMM GÖZETİMİNDE ORTAYA ÇIKARILMALI

Hakimler ve Savcılar Kurulu, Saraydan gelen talimatla iş tutuyorsa Türkiye’de kimsenin hukuk güvenliği ve hukuk güvencesi kalmamış demektir. Bu, yargıya duyulan güvene darbe vurduğu kadar, Sarayın koltuğunu korumak için FETÖ konusunu yargı eliyle kolaylıkla istismar edilebileceğini de ortaya koymaktadır. FETÖ’nün siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Ve biz söylüyoruz bunu bu TBMM’nin gözetimi altında yapılmalıdır.

ARAŞTIRMA ÖNERGEMİZ BELLİ MAHFİLLERİN OYUNUNU BOZDU

Bu çerçevede bizim TBMM’ye verdiğimiz Araştırma Önergesi, anlaşılan belli mahfillerin oyununu bozmuştur, senaryosu olgunlaştırılmaya çalışılan bir operasyonu deşifre etmiştir. Yapılmak isteneni ilk Bahçeli anlatmıştır. Hapiste yumuşatılan mahkumları Sarayın emrindeki hakim ve savcılar konuşturacak; “siz gelseydiniz Bakanlar Kurulu’na ve bürokrasiye kimleri alacaktınız” diye soracaklar. Buradan da siyasi cadı avı başlatılacaklar. Ama biz çıkıp bu işe Meclis vaziyet etmelidir deyince paniğe kapıldılar ve ister istemez gerçek muratlarını da ortaya koydular. 

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER

Artık Erdoğan’ın seçimle iktidara gelme dönemi sona ermektedir. Bunu her türlü kamuoyu yoklamasından görüyoruz. Böyle bir ortamda yargı gücünü elinde tutan Erdoğan ve ortağı, FETÖ meselesini kolaylıkla siyasi bir baskı aracına dönüştürebilir. Bu sarayın ve etrafındakilerin elinde kalan son karttır ve açık söyleyeyim bunun oynanması halinde bu aynı zamanda zurnanın da zırt dediği yerdir. Bu arada şunu merak etmeden geçemiyoruz. Önce beraat ettirilip sonra tutuklama kararı verilen bu kişi, aslında geçmişte MİT tarafından resmi bir yazı ile Genelkurmay’a FETÖ’cü olduğu bildirilen bir komutandır. Yani Genelkurmay’a MİT bu kişinin FETÖ’cü olduğunu bildirmiş. Şimdi bu kişiyi ordudan atmayıp da terfi ettiren kimdir? Bu talimatı kim vermiştir? FETÖ’nün siyasi ayağını arayanlar, bu talimatı kimin verdiğine bakmalıdırlar.

 

YARGITAY BAŞKANI ERDOĞAN’I DA ELEŞTİRECEK Mİ

Bir de şunu merak ediyoruz. Yargıtay Başkanı, Erdoğan’ın açıklamalarından bir gün önce hakimlerin başka yerlere tayin edilmesini eleştirmişti. Şimdi anlaşıldı ki HSK’nın bu kararının arkasında Erdoğan varmış. Şimdi Yargıtay Başkanı Erdoğan’ı da eleştirebilecek mi, yoksa kendisiyle beraber yeniden Rize’ye çay toplamaya mı gidecek? Bunun cevabını kendilerinden bekliyoruz. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Varsa sorularınızı alayım.

Yayınlanma Tarihi : 26-o1-2020
Okunma Sayısı : 726
oıo